SURİYE’DE GÖRÜNEN ÇÖZÜM
Etyen Mahçupyan
05 Ocak 2018 Cuma 15:19
Biz Afrin’e ansızın girme beklentisiyle oyalanırken, Suriye’de iki katmanlı bir ‘çözüm’ durumu şekilleniyor. Bu katmanlardan ilki uluslararası güçlerin kendi aralarındaki ilişkileri ve mutabık kaldıkları noktaları kapsıyor. Görünen o ki Suriye’nin geleceğine dair ilk sözü söyleyecek olan Rusya… Cenevre’nin ilerlememesi üzerine Astana’ya eklenen Soçi görüşmeleri artık bu sürecin kontrolünün Rusya’ya verildiğinin işareti. Seçilen yöntem önce ateşkesin, ardından istikrarın sağlanması ve bu arada siyasi çözümün yavaşlatılmış bir müzakere çizgisi üzerinden kotarılması. Bu amaçla yeni bir anayasanın ve ardından ona uygun seçimlerin yapılması öngörülüyor. Müzakereyi başlatmak üzere de doğrudan veya dolaylı ‘herkesin’ içinde olacağı bir konferans planlanıyor.
***
ABD ve AB bu projeyi hedefler ve yöntem açısından benimseyip destekliyor. Ortada bir zorunlu uyum var. Batı dünyası şu anki askeri ‘dertlerle’ uğraşmak istemezken, önümüzdeki dönemin onlar için büyük avantajlar içerdiğinin farkında. Rusya ise kısa vadeli siyasi başarısını tescil ettirirken, uzun vadede Batıya muhtaç olduğunun bilincinde. Çünkü işin ‘ateşkes’ kısmı atlatılsa da, ‘istikrar’ kısmı için paraya ihtiyaç var ve Batı burada devreye girecek. Sadece altyapı ve hizmetler alanında değil, güvenlik sisteminin ve kurumların yeniden inşasında da Batı’nın inisiyatif alması, ama söz konusu inşayı Rusya’nın sağladığı ateşkes koşulları üzerinde yürütmesi lazım.
Bu zımni işbirliği, ikinci katmandaki yerel aktörler arası dengelerin nasıl olacağını da büyük ölçüde belirliyor. Görünen dört unsur var. Bir, rejim temel yapısıyla devam ederken hak ve özgürlükler alanında sınırlı ve zamana yayılmış reform adımları ile liberalleştirilecek ve ademimerkezi bir idari yapıya doğru evrilecek. Eğer şu anki yönetim kadrosu bunu yüklenirse büyük ölçüde iktidarda kalmayı garantileyecek. İki, Esat’ın göreceli gücü artacak, merkezi devletin yürütücüsü olarak onaylanacak ve ülke adına meşru muhatap kabul edilecek. Ancak aileye yakın iş dünyası ve güvenlik alanındaki enformel ve illegal yapılanmalar budanıp resmileşecek. Üç, PYD’nin yönetimi altındaki alanın bir kısmı idari bir özerk bölge olarak Suriye merkezi yönetimine bağlanacak. Merkezle bölge arasındaki ilişki anayasal hale getirilecek. Öte yandan PYD’nin çoğulculuğa açık bir sisteme geçmesi sağlanacak ve bu da anayasada ifadesini bulacak. Dört, Sünni Arap muhalefet Esat rejimi altında daha geniş ve demokratik haklara, anayasanın getireceği yeni vatandaşlığa razı olacaklar…
***
ABD ve Rusya bu tabloyu gerçekçi buluyor. Rusya rejimin devamını isterken, rejimin de Esat’sız ayakta kalamayacağı anlaşılıyor. Batı buna razı çünkü Sünni Arap muhalefet parçalanmış durumda ve Türkiye’nin de esas derdi muhalefetin başarısı değil, PYD’nin ezilmesi. Öte yandan Esat’ın İran’ın elinde ‘oyuncak’ olması istenmediği için, rejimi aileden bağımsızlaştıracak ve Esat’ı yetki paylaşımına zorlayacak bir idari reform planlanıyor. PYD’nin Esat karşısında denge unsuru olması bu açıdan büyük güçlerin elinde bir koz… Bu arada Irak da hem kuzeydeki Kürt Bölgesel Yönetimini dengelemek hem İran ile Esat arasına sıkışmamak hem de ABD ile iyi ilişkisini sürdürmek için PYD ile ilişkileri geliştirmek istiyor. Nihayet Sünni Arap muhalefetin parçası olan silahlı gruplar ve Yerel Konseyler ademimerkezi bir idari yapılanma ve daha fazla özgürlük karşılığında rejimle yeni bir ‘sözleşme’ yapmaktan başka şansa sahip gözükmüyorlar.
İşin ironisi şu ki, PYD’nin varlığı Sünni Arap muhalefetin hareket alanını genişletiyor, hak talep edebilmesini kolaylaştırıp meşru kılıyor. İstikrar açısından en kritik toplumsal grubun siyaseten en zayıf olduğu bir evrede, Suriye’de barış ve çözüm aranıyor. Başarı, Batı’nın Sünni Arap muhalefetin sesine kulak vermesiyle mümkün... Bu arada Türkiye’nin de Ortadoğu stratejisini terör yaklaşımı ile sınırlı olmaktan kurtarması gerekiyor. Tabii bölgede var olmak istiyorsa.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.