22 Kasım 2024
  • İstanbul7°C
  • Diyarbakır6°C
  • Ankara11°C
  • İzmir17°C
  • Berlin-2°C

SURİYE’DE ATEŞLE OYUN

Kadri Gürsel

29 Haziran 2015 Pazartesi 07:45

2011’de Esad rejimini devirmek için yola çıkıp batağa saplananların şu ana değin yapmadıkları tek şey TSK’yı Suriye’ye sokmaktı...

Son günlerde ise medyalarına “Ordu Suriye’ye” naraları attırmaya başladılar ama onların asıl derdi ne Suriye’dir ne de Esad... Şimdiki dertleri 7 Haziran’da kaybettikleri iktidarı geri almaktır.

Herhangi bir koalisyon hükümeti kurulmadan önce bir oldu-bitti yoluyla orduyu Suriye’ye sokmayı başarabilirlerse doğrudan erken seçime gitme planını da uygulamaya koyacaklardır.

Düşünün ki koalisyon görüşmeleri sath-ı mailindeler ve üstelik Suriye’ye harekatın lüzumlu olduğuna muhataplarını ikna etmelerinin imkanı da yok... Bu şartlarda ülkeyi ve ordusunu Suriye’de ateşe atanlarla kim koalisyon yapar ki? Kim, orduyu Suriye’de nasıl biteceği belirsiz bir maceraya süren bir liderliğin vebaline ortaklık edecek kadar aklını yitirmiş olabilir?

Bu varsayılan şartlarda bir AKP-CHP koalisyonu mümkün olamayacağı gibi, MHP’nin de AKP ile koalisyona gitmesi ilk seçimde intihar etmekten başka bir anlam taşımaz.

Aslında koalisyon görüşmelerini torpillemek için orduyu herhangi bir koalisyonun teşkilinden önce Suriye’ye yollamaları bile gerekmez... Suriye’ye operasyonun eli kulağında olduğu yolunda kuvvetli bir izlenim uyandırmaları dahi başta CHP olmak üzere potansiyel koalisyon ortaklarını kendileriyle hükümet kurmaktan caydırmak için yeter. Zaten sadık medyaları da birkaç gündür bu hedefler doğrultusunda hummalı çalışıyor.

Yuttururlarsa blöf yoluyla, ya da gerçekten de ülkeyi sınır ötesinde orta yoğunluklu bir savaşın içine atarak koalisyonu imkansızlaştırmaları halinde, Cumhurbaşkanı anayasal yetkisini kullanıp seçimlerin yenilenmesine karar verecektir.

Anayasanın 114’ncü maddesi gereği Cumhurbaşkanı geçici bir bakanlar kurulu kurmak üzere bir başbakan atayacaktır. Anayasa “Geçici bakanlar kuruluna siyasi parti gruplarından oranlarına göre üye alınır” diyor... Ama hemen altında “Siyasi parti gruplarından alınacak üye sayısını TBMM Başkanı tespit ederek Başbakana bildirir” de diyor. Yeni seçilecek olan TBMM Başkanı’na bu senaryonun siyasi ayağında enteresan bir rol düşüyor.

Farz edelim ki senaryonun askeri aşaması uygulamaya konuldu ve TSK Öncüpınar’la Karkamış arasındaki hattan Suriye’ye girdi...

Bir kere girmek kolay değil. Neden kolay olmadığını Murat Yetkin’in 27 Haziran tarihli ve “Hükümet Suriye’ye müdahale istiyor, asker çekiniyor” başlıklı yazısında okuduk. Murat Yetkin, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Özel’in riskleri, “IŞİD saldırabilir, PYD/PKK saldırabilir, El Nusra ve diğer cihadist gruplar saldırabilir ve ayrıca bu gruplar Türkiye içinde eylemlere başlayabilir” diye sıraladığını kaydetti.

Serpil Çevikcan da dün, askerin Suriye’ye fiilen girip yerleşmeyi gerekli görmediğini, hedef bölgede kontrolü sahra topçusu ve hava unsurlarının ateş gücüyle uzaktan sağlayabileceği görüşünde olduğunu yazdı.

Askerin Suriye’ye girmesi çok riskli ama yine de girdi diyelim... Girdikten sonra çıkması için hangi koşulların oluşması gerekecek?

IŞİD probleminin ortadan kalkması mı beklenecek? Sözde “PYD tehdidi”nin bertaraf edilmesi mi, yoksa rejimin düşmesi mi? Hangisi?

Çıkarken, “tampon bölge” adı altında işgal edilen alan kime terk edilecek?

TSK Suriye’de batağa saplanıp yıllarca çıkamayabilir ve bu arada gerçekleşecek risklerin neden olacağı zayiatın boyutlarını tahmin etmek de mümkün değildir.

Türkiye’yi Suriye’de savaşa sokup ya da sokacakmış gibi yaparak gidilecek bir erken seçimi kazanma umudunu taşıyanlar varsa, bunlar neye güveniyor olabilirler?

Herhalde Suriye savaşının gerekli olduğuna seçmenlerini ikna edebileceklerini ve böylece kabarttıkları milliyetçi dalganın kendilerini yeniden tek parti iktidarına taşıyacağını umuyorlar.

Bu çok zor. En başta, izleye geldikleri Suriye politikalarının doğruluğuna ikna edemedikleri bir seçmen tabanları var. Çok çalışmaları lazım. İkincisi, Türkiye’de Suriye’ye doğrudan askeri müdahalede bulunulmasını isteyenler o kadar küçük bir azınlık ki bunların oranı ciddi araştırmalarda gösterilmiyor bile.

Savaş gerekçesi IŞİD dahi olsa “Gelişmeleri uzaktan takip edelim” diyenler yüzde 46,6’ya ulaşıyor. IŞİD’e kara harekatı düzenlenmesinden yana olanlar yüzde 14,9’da kalıyor (Kaynak: Kadir Has Üniversitesi Türk Dış Politikası Kamuoyu Araştırmaları Araştırması, 27 Mayıs 2015).

Neticede, savaşa girmenin kırılgan ekonomiye olumsuz etkileri ve kabaracak olan savaş karşıtı toplumsal muhalefetin yanı sıra çok boyutlu terörizm tehdidi altında yenilenecek seçimler, Dimyat’a pirince giden AKP’yi eldeki bulgurdan edebilir ve zayıflama trendini hızlı bir çöküşe dönüştürebilir.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.