SÜREÇ VE SEÇİMLER
Hilal Kaplan
13 Aralık 2013 Cuma 08:49
PKK lideri Öcalan, Kasım başında görüştüğü BDP heyetine seçimlere kadar kesinlikle ateşkesin bozulmaması gerektiğini söylemişti. Kamuoyu ise bu önemli açıklamayı, adaya gidenlerden değil, 'şans eseri' HDP Eş Başkanı Ertuğrul Kürkçü'nün meclis kürsüsünden yaptığı bir konuşmadan öğrendi.
Şöyle demişti Kürkçü:
'Neyse ki son görüşmede Öcalan, BDP Grup Başkanvekillerimiz ve HDP Eşbaşkan Yardımcısı Sırrı Süreyya Önder vasıtasıyla, çözüm için yeni adımlar bakımından hükümete yeni opsiyon tanıdığını, dört aylık bir sürecin içinden bu durumu okumaya devam edeceğini ve bu çerçevede çözüm sürecinin tıkanmasına izin vermeyeceğini deklare etti.'
Öcalan deklare etti de ne hikmetse BDP-HDP heyeti de, 'Kürt medyası' da bu bilgiyi itinayla sakladı. Örneğin Kürkçü'nün sözleri 'Kürt medyası'ndaki konuşma metninde yoktu. Veya BDP heyeti de verdiği röportajlarda Öcalan'ın bu mühim kararından bahsetmedi.
Sanırım bu kararın Kandil'de de görüşülüp nihayetlendirmesi beklenmiş olacak ki, Kasım sonuna doğru gelen KCK bildirisinde, yerel seçimlere kadar örgütün mücadele biçiminin seçim mücadelesi şeklinde olacağı ve örgüt yapısının da buna göre hazırlanması gereği duyurulduktan sonra kamuoyu Öcalan'ın seçim kararından haberdar olabildi.
Öcalan'ın sandığı silahın önüne koyan açıklamaları da sürecin seçim dönemi boyunca yıpratılmamasını kolaylaştıracaktır. Ancak ne yazık ki silahlı kanat, siyaset yapmaya Öcalan kadar istekli görünmüyor. Gücün hâlen siyasetten değil, silahtan geldiğine olan inanç devam ediyor.
Sanırım bu yüzden daha önce BBC'ye 'sürecin çökme aşaması'nda olduğu söyleyen Bayık, bu sefer de Foreign Policy'e verdiği mülakatta seçimlere kadar süreçte bir gelişme olmazsa ateşkesin bozulabileceğini söylemiş.
Dış basına gelince 'şahin' kesilmenin işe yarayacağını düşünen, muhtemelen Erdoğan karşıtı uluslararası cepheye işaret çakan PKK'nın, esas meşruiyet kaynağının yıllardır savaştığı devlet ve canını yaktığı insanların da içinde bulunduğu Türkiye toplumu olduğunu hatırlamasında fayda var. Dünkü yazısında Etyen Mahçupyan'ın da belirttiği gibi:
'PKK'nın müzakereci bir aktör olarak kabulü Türkiye toplumuna hitap edilmesiyle mümkün... PKK'nın muhatabı Türkiye olabilirse, süreçte hükümetin muhatabı da PKK olacaktır. Çareyi dışarıda aramak, yabancılaşmadan başka sonuç vermeyebilir.'
Seçimler, süreç için belirleyici bir faktör haline gelmiş durumda. Her ne kadar adı yerel seçim olsa da, Ak Parti ve Cumhurbaşkanlığına aday olması beklenen Başbakan Erdoğan için bir tür 'güven oyu' olarak yorumlanacağından bu kaçınılmaz. Zira sürecin en büyük aktörü hiç kuşkusuz Başbakan Erdoğan...
Müzakereye veya demokratikleşmeye yanaşmayan devleti de, milliyetçi eğilimler yüzünden barış kelimesinden bile nefret ettirilmiş çoğunluğu da sürece o ikna etti, adım adım hazırladı. Dolayısıyla Erdoğan'ın siyasî gücünün test edilmesi, sürecin gücünün de test edilmesi anlamına geliyor. Şayet Ak Parti ülke genelinde %40'ın altına düşmezse, sürecin önünün daha da açılması kuvvetle muhtemel.
Ayrıca seçime kadar ateşkesin devam etmesi demek, aynı zamanda Öcalan'ın iradesinin ve bölgedeki BDP etkisinin de ilk defa silahların gölgesinden uzak bir şekilde test edilmesi anlamına da geliyor. Çıkacak sonuç, BDP'nin de silahtan uzak bir siyaset yürütmek noktasında elini güçlendirebilir.
Her halükârda, silahı değil sandığı öncelemek, çözüm sürecinin mottosu haline gelen 'Silahlar sussun, fikirler konuşsun' çağrısının hayata geçirilmesindeki önemli bir dönüm noktası olacaktır.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.