22 Aralık 2024
  • İstanbul6°C
  • Diyarbakır0°C
  • Ankara4°C
  • İzmir10°C
  • Berlin6°C

SÜREÇ FETİŞİZMİ

Aslı Aydıntaşbaş

13 Kasım 2014 Perşembe 04:39

Geçenlerde Yalçın Akdoğan’ın CNN Türk’te Hande Fırat ve Vatan yazarı Hüseyin Yayman’la yaptığı röportajı izledim.

Bir kıyısından sevindim çünkü geçmişte BDP’den ”Bunlar, bunlar...” diye konuşan Akdoğan’ın bu kez Kürt siyasi hareketine yönelik daha dikkatli bir dil kullanmaya çalıştığı aşikârdı.

Satır aralarından Ankara’nın da barış sürecini koparma lüksü olmadığının bilincinde olduğu, ite kaka da olsa, zamana yaysa da, süreci ilerletme iradesinin olduğunu hissettim. Bu da iyi.

Ama aynı zamanda da hüzünlendim. Uzunca bir süredir Ankara’da dar bir kadroyla dip dibe yaşamanın bürokrat ve siyasetçilerde ciddi bir körlük yarattığını görüyorum. Akdoğan’ın, dolayısıyla iktidarın, bazı konuları ısrarla algılayamadığını, Ankara merkezli bir ”müesses nizam” perspektifinin ötesine geçemediğini düşündüm. Örneğin Kobani. Kobani’nin iç ve dış konjonktürde neden bu kadar alevlendiğini görmeden, ”PKK Kobani’yi kullandı” gibisinden basit açıklamalar getirmek, zamanın ruhunu ıskalamak. Saraybosna, Sırplar ve Boşnaklar dışında kimse için bir anlam ifade etmeyen küçük bir şehirdi. Saddam’ın kimyasal silah kullandığı Halepçe de hiç bir stratejik önemi olmayan, İran sınırında ufacık bir kasabaydı; ancak Kürt ulusunun talihini değiştirdi. Örnekleri uzatabilirim ama konum bu değil.

Asıl kafama takılan, iktidarın PKK’yla barış sürecini somut hedef ve sonuçları olan ve ciddi bir müzakereden ziyade, kendi içinde bir kutsama aracına dönüştürmüş olması. Süreç, süreç iyi de, nihayetinde ne olacak? Aynı Avrupalıların AB müzakerelerinde bize yaptığı gibi, ”Oturun bak, nasılsa süreç var!” demenin alemi yok. İyi de, bu süreç tamamına erecek mi?

Ayakkabı fetişizmi, deri pantolon fetişizmi gibi ”süreç fetişizmi” de kendi içinde obsesif bir varoluş haline dönüşebiliyor. İktidara yakın yazarların her gün kaleme aldığı ”Yaşasın süreç var!” yazıları da böyle kısır bir mantığın sonucu.

Ama gelin biz doğruları yazalım. Bu müzakere süreci, özünde ”PKK silahı bıraksın” diye değil, ”PKK silahı bıraksın ve karşılığında meşru siyasette yer bulsun” diye var. Silahı bırakmanın karşılığında PKK’ya bir yer açma vaadiyle var. Öcalan’ın özgürlüğüne kavuşması da zımni olarak onaylanmış bir durum.

Sürecin ana figürü Öcalan olsa da, asıl silahı bırakması gereken taraf Kandil. Kandil’in nihayetinde dönüşmesini istediğiniz yapı da HDP. Hal böyleyken, Kandil ve HDP’yi yok edip sadece kendi kendine sürece tapınmak, sanal bir durum. Gerçeğe tekabül etmeyen bir hayalcilik.

Bütün bunları, iktidarın Selahattin Demirtaş’ı ekarte etmek, HDP’yi yeniden dizayn etmek, Kandil’i devre dışı bırakmak gibi hevesleri kapsamında söylüyorum. Gerçekçi değil. Tribünlere oynamak, milliyetçi seçmene selam çakmak, seçim takvimine göre zamanlama yapmak iyi hoş da, sakın söylediklerine kendiniz inanır hale gelmeyin. Dost tavsiyesi.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.