18 Mayıs 2024
  • İstanbul19°C
  • Diyarbakır24°C
  • Ankara24°C
  • İzmir24°C
  • Berlin18°C

SÜREÇ ARA İSTASYONDA

Serpil Çevikcan

14 Şubat 2015 Cumartesi 03:24

Çözüm süreci stratejik bir dönüm noktasında.

Abdullah Öcalan’ın, 4 Şubat’ta HDP heyetine verdiği söylenen silahlı mücadelenin bırakıldığı mesajıyla sürecin dört ayağından üçü açısından büyük bir aşama geçilmiş olmalı.

Hükümet, Öcalan ve HDP açısından.

Bu noktada tek engel Kandil görünüyor.

Yani silahı bırakacak olan yer.

Başkentte son birkaç gün içinde yaşanan baş döndürücü çözüm trafiği sürerken, manzarayı, “Kandil ayak diriyor” başlığıyla bu köşeden duyurmuştuk.

Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’la bir seri görüşme yapan HDP’lilerin Kandil’den getirecekleri yanıta kilitlenen hükümette ihtiyatlı bir iyimserlik hâkim.

“Eli kulağında” bir durumun söz konusu olduğu söyleniyor.

Kandil’in, çözüm sürecinin başından bu yana, “Hükümet bizi oyalıyor” diye özetlenebilecek yaklaşımı yakın geçmişte hazırlanan yol haritasına itiraz noktasında yoğunlaşmıştı.

Şimdi, Öcalan’ın silahların artık bırakıldığı mesajının ortak bir deklarasyonla açıklanmasını engellediği anlaşılıyor.

Kandil’in HDP tepkisi

Bu noktada, Kandil’in, Öcalan’ın “Silah bırak” talimatını ve bunun alt başlıklarını doğrudan duymayı istediği belirtiliyor.

Fiziki bir temastan değil, bir yaklaşımdan söz ediyorum.

HDP cenahından yapılan, “Müzakereye başlıyoruz” açıklamalarının Kandil cephesinde sempatiyle karşılanmadığı belirtiliyor.

Çözüm sürecinin başından bu yana çok zor bir iş üstlenen HDP’nin Kandil’in direnişinin kırılmasında üreteceği argümanlar önemli. Bu argümanların altyapısını kuracak olan adres de hükümet.

Bu nedenle seçime kadar bazı anahtar adımların atılmasına tanık olabiliriz.

Örneğin hasta KCK’lı tutukluların bırakılması gibi.

Seçimden sonraki gündem ise çok daha yüklü.

Bu dosya, silah bırakanların akıbetinden yeni anayasaya kadar çok geniş bir yelpazeyi içeriyor.

Kandil’ten gelecek olumlu yanıtın hemen ardından hükümet ve HDP kanatlarının yer aldığı ortak bir açıklama yapılacağı belirtiliyor.

Bunun ardından bir gözlemci heyetin oluşturulacağı da anlaşılıyor.

Bu gerçekleşirse sonrası da kolay değil.

Erdoğan faktörü

Süreç şu anda tabiri caizse bir “ara istasyonda.”

Örgüt Kandil’de, Suriye’de olduğu müddetçe her iki tarafın da birbirine kuşkuyla yaklaşacağı muhakkak.

Dikkat edelim; haberlere göre Öcalan, “Türkiye’de silahlı mücadele bitmiştir” diyor.

Sınırı Türkiye ile çiziyor.

Bütün mesele kuşkuyu giderecek mekanizmaları doğru düzgün kurabilmekte.

Süreci zehirleyecek komplikasyonlara açık bir nokta bırakmamakta.

Provokasyonlara karşı dirençli olmakta.

Özellikle de sokağa hâkim olabilmekte. Hükümetin, seçime giderken bu konuda ciddi bir sorunla karşılaşmayacak zemini garanti etmeye çalıştığı ve büyük ölçüde başardığı kaydediliyor.

Türkiye, terör belasından çok çekti.

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un, bir süre önce yaptığı, “Terörün Türk ekonomisine maliyeti” başlıklı çalışmanın sonuçlarını hatırlayalım.

Terör sorunu olmasaydı, Türkiye’nin her yıl ortalama 0.50 puan daha fazla kalkınması mümkündü. Bunun rakamsal karşılığı 2 trilyon 45 milyar TL, dolar karşılığı ise 1.2 trilyon dolar.

Bu, işin sadece ekonomik boyutu.

Devletin bir değil birkaç kuşakla sadece nefret ilişkisi geliştirebilmesine yol açan politikaların maliyeti çok daha ağır oldu.

Evet, öyle ya da böyle çözüm sürecinde stratejik bir dönüm noktasındayız.

Kısa vadede tarihi açıklamalara tanık olabiliriz.

Ancak HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın dünkü açıklamalarının tonuna bakarak bu vadenin uzayacağını da düşünebiliriz.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın dün gece Türkiye’ye dönüşüyle birlikte bu sürecin başka bir noktaya evrileceğine kuşku yok.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.