24 Kasım 2024
  • İstanbul9°C
  • Diyarbakır15°C
  • Ankara3°C
  • İzmir11°C
  • Berlin9°C

SORUN ÇÖZMEK...

Ali Bayramoğlu

28 Mayıs 2016 Cumartesi 08:44

Endişeleri gidermek için siyaset ve demokrasi ana yol oluşturur.

Türkiye'nin Kürt meselesiyle ilgili olarak Ortadoğu'daki gidişattan endişe duyması, Suriye'de PKK devleti, Irak'ta Barzani devleti gibi ihtimaller üzerinden kendi Kürtlerini etkileyecek, içine çekecek hareketleri savuşturmak istemesi, bunu milli sınırlarını, bütünlüğünü tehdit eden bir mesele olarak görmesi tabii bir durum.

Sorun bu endişenin ya da bu somut tehlikenin nasıl bertaraf edileceğinde...

Altını dün çizdik, karşı tehdid, silah, güç kullanma, bu konuda çözüm oluşturmuyor. Ülke içinde alınan güvenlik tedbirleri, siyaset kapılarını kapamadıkça, dokunulmazlıkların kaldırılması gibi hamleler içermedikçe, kamu düzenini sağlamak ve terör/şiddet hareketlerine doğal ve gerekli yanıtı vermek için elbet kaçınılmaz.

Ancak aynı araçlar sınır ötesi için bir anlam taşımıyor.

Uluslararası destekler, ittifaklar, bölgedeki gidiş ve dengeler Türkiye'nin istemediği istikamette ilerliyor.

Rusya ve ABD'nin tutumlarına ateş püskürmek bir sonuç vermiyor.

Böyle oldukça Kürt sorununun iç boyutu da tümüyle dış kaynaklı bir mesele olarak ele alınıyor, sistem içine kapanıyor, sertleşiyor, siyasi araçları ve mantığı dışlıyor, bunlara rağmen karşısındaki tehdidin büyümesini izliyor.

Benzer bir durum Irak'ta Bush müdahalesini takiben Barzani'nin Özerk Kürdistan Bölgesini oluşturması öncesi yaşanmıştı. Böyle bir ihtimali Türkiye savaş nedeni olarak görüyordu. Ne var ki, bu ihtimal gerçekleşti ve Türkiye bunun karşısındaki güç kullanma söylemi ve politikası hiç bir işe yaramadı.

Tehdidi bertaraf etmek için güç yerine siyaset tercih edilmek zorunda kalınınca, her şey değişti.

Barzani ve bölgesi Türkiye için bırakın tehdit oluşturmayı, en önemli müttefiklerden birisi haline geldi. Türkiye'nin ekonomik yatırım havzasına dönüştü. Türkiye'nin Kürtlerini milli sınırlar içinde çözüm perspektifiyle olumsuz değil, olumlu etkiledi.

Yapılan, kaçınılmaz bir durumu görmek, kabul etmek, buna uyum sağlamak ve bunu kendi beklentilerine uyarlamaktı. Velhasıl, ön almak, etkili olmak, paylaşmak ve uzlaşmaktı...

Bugün de benzer bir tabloyla karşı karşıyayız...

Elbet Suriye ve Irak Kürtleri toplumsal ve siyasi dinamikleri açısından birbirinden farklı. Suriye ve Türkiye Kürtleri arasında ciddi sosyolojik köprüler var. Siyasi olarak Suriye'deki Kürt hareketinin hakimi PKK, bu bölgede oluşacak bir özerk alan önemli ölçüde PKK'nın alanı olacak. Böyle bir ihtimalin Türkiye'yi, Türkiye'deki Kürt meselesini etkilemesi elbette kaçınılmaz.

Ancak Türkiye'nin, Irak ve Suriye'deki Kürt havzaları karşısında konumunda benzerlikler de var.

Orada olduğu gibi burada da uluslararası dengeler ve ittifaklar Kürtler lehine seyrediyor.

O gün olduğu gibi bugün de sınır dışına askeri müdahalenin imkanı ve mantığı yok. Olsa bile hiç böyle bir durumun Türkiye'ye demokratik imaj fiili sorunlar, hatta müdahale gibi büyük belaları taşıyacağı muhakkak.

Ön almak, uyum sağlamak, etkili olmak ve iki tarafın faydalarını kesiştirmek Irak'ta nasıl mümkün olduysa, Suriye'de de mümkün. Hatta bu tehdidi bertaraf etmenin tek yolu.

Ana yol siyaset ve demokratik araçlara işaret ediyor...

Bunun önkoşulu ise Türkiye'deki tablonun değişmesi...

Kamu düzeninin sağlanması, PKK'nın çatışma stratejisinden çark etmesi, devlet ve siyasi iktidar tarafından siyasete geri dönüş kapılarının aralanması...

Hedef Türkiye'de demokratik entegrasyon, Suriye'de demokratik model, kuşatıcı komşuluk ilişkileri olmalıdır.

PKK ayağı da var bunun...

O da başka yazılara...

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.