04 Aralık 2024
  • İstanbul8°C
  • Diyarbakır5°C
  • Ankara4°C
  • İzmir11°C
  • Berlin5°C

SORUN BURADA…

Ali Bayramoğlu

23 Ağustos 2016 Salı 05:02

Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı sorunlar hiç olmadığı kadar boğucu.

IŞİD terörü bunların başında geliyor.

Neden, ne amaçla vuruyor, öldürüyor, canlı bomba haline geliyor, etraflarını imha ediyorlar? Buna nasıl anlam veriyor, bunun nasıl amaç kılıyorlar?

İnsani bir akılla anlamak mümkün değil.

En vahşi saldırılarından birisi yaptılar. Gaziantep'te bir düğün salonunu, bir kına gecesini vurdular. Mahalleli, çoluk, çocuk yöresel bir toplantıda, eğlencede yok edildiler. Ölen 53 kişi. Bunların 30'u çocuk.

Bu tür saldırılar sıkça uzmanlar tarafından kimi konularla ilişkilendirilerek açıklanır. Turizmin, Kürt hareketinin, döneme ve duruma göre Almanların, İsraillerinin, istikrarın hedef alınması, taşeron örgüt ve ona iş gördüren dış yabancı güçler, vs…

Nitekim bu saldırı da IŞİD'in Türkiye sınırında elinde tuttuğu son kent olan Cerablus'a yönelik operasyon öncesine denk gelmesinden hareketle anlamlandırılmaya çalışılıyor.

Olabilir.

Ancak korkutucu başka bir ihtimal daha var.

Saldırıların büyük merkezi bir planlama bulunmadan, büyük bir stratejinin ölçülmüş, biçilmiş, zamanlanmış bir parçası olmadan, küçük radikal grupların yaşadıkları alanlara, komşularına, kimlik, inanç, tutum olarak öfkelendiklerine yöneliyor olması ihtimalidir bu…

Gaziantep'teki vahşi saldırı, 2015 Kasım'ında Paris'teki konser salonunun taranması, lokanta ve kahvelere bombalar atılmasıyla 127'yi aşkın insanın hayatına mal olan saldırıyı, Nice'te 14 Temmuz gecesi yaşanan vahşeti andırıyor:

Bir yaşam biçimine yönelik öfke, saldırı, infaz ve imha…

Gaziantep saldırısı Türkiye açısından bir “ilk”tir.

Hedef, göründüğü gibidir: Gaziantep'te bir mahalle, bir düğün salonu, bir kına gecesi, kadınlar, çocuklar…

Görünen o ki, IŞİD'in meselesi, bu örgütün Türkiye'yi sadece geçiş alanı ve beslenme alanı ilan etmesinin keskin yansımalarından değilden ibaret değil, örgütün sadece Ortadoğu'da Türkiye'yle karşı karşı gelmesinin bir sonucu da değil. Muhtemelen, aynı zamanda, adım adım Türkiye'ye yöneltmesinin, bu toprakları cihat alanına dönüştürmeye başlamasının da bir işareti.

Türkiye'de öbek öbek IŞİD çevreleri bulunuyor, kahveleri var, mescitleri var, mahalleri var ve bunlar çoğunlukla Türkiye'nin vatandaşları.

Bu tür bir radikalizmin baş vermesini sadece istihbari takip, zaman zaman yapılan asayiş hamleleri engellenemez. Sistem tüm olanaklarıyla, politik, sosyoljik dini, ekonomik tüm araçlarıyla bu yayılma karşısında seferberlik ilan etmelidir.

Her şeyden önemlisi, muhafazakar ve dindar çevrelerinin en büyük meselesi bu seferberliğe katılmak olmalıdır.

Bu radikalleşme türünün Türkiye'de bulduğu ve bulacağı yataklar ve yaygınlık bu ülkedeki yaşanmış hiçbir riske benzemez.

Toplum, bütünlük, gelecek adına ölüme işaret eder.

Üst akıl, dış akıl, dış düşman vurgusunu her geçen gün arttıranlar, Türkiye'nin son dönemde yaşadığı iki büyük belaya yakından bakmalılar.

Gülen belası kim ne derse desin, içindeki insanlara, inanç boyuta bakıldığında dini bir iddianın, dinsel bir grubunun, karanlık dehlizlerde ilerleyerek siyasete, topluma el koyma hareketidir. Karşısına aldığı, en düşman gördüğü ise her şeyden önce İslami duyarlılığı yüksek AK Parti'dir. Gülenciler demokrasinin açtığı kapılardan sızmış ve bugün gelinen noktada herkese Müslümanlar arası ilişkiler bakımından da“demokratik laiklik anlayışı”nın kaçınılmazlığını ve önemini göstermiştir.

Ve IŞİD. Hedefinde sadece Batı yok. Meydan okuması İslami alanın içine yöneliyor. Bu örgüt, her kendisi gibi olmayan Müslümanları küfre nispet eden, onlara acımazsızca saldıran bir tekfir hareketi...

Sorun burada, içeride…

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.