22 Kasım 2024
  • İstanbul7°C
  • Diyarbakır6°C
  • Ankara12°C
  • İzmir17°C
  • Berlin1°C

SOLU NİYE YANLIŞ TANIMIŞIZ

Roni Margulies

24 Mart 2012 Cumartesi 06:53

Dinî cemaatlerden biri tarafından kurulmuş üniversitelerden birinde, öğrenci derneklerinden birinin davetlisiyim, 2011 yılını anlatıyorum: Arap devrimleri, Tahrir Meydanı, Avrupa’da genel grevler, Yunanistan’da hükümet deviren eylemler, İspanya’da meydan işgali ve işgal edilen Madrid Meydanı’nda “Burası Tahrir” pankartları, New York’ta Wall Street işgali, Wisconsin Eyaleti kamu çalışanlarının grevi, Tahrir Meydanı’ndaki sendikacılardan Wisconsin’e gönderilen dayanışma mesajı, “Sizin zaferiniz bizim de zaferimizdir”.

Kapitalizm 1929’dan bu yana en derin krizini yaşıyor. Ve her yerde direniş var, Tahrir’den Wall Street’e kadar herkes birbirini izliyor, birbirinden öğreniyor, birbirinden moral alıyor.

“Ne olur peki bu sürecin sonunda?”
, diyor öğrencilerden biri. “Bilmem,” diyorum, “kimse bilemez. Süreç devam ederse, daha da yayılırsa, mücadele içinde kitleler giderek örgütlenmeyi sürdürürse, başka bir toplum da yaratılabilir, ama kapitalizm kendini toparlayıp tekrar istikrar da sağlayabilir.”

“Nasıl bir toplum?”
diyorlar. Devrim, sosyalizm filan tartışmaya başlıyoruz.

Farkındayım, “yeni bir toplum” hayal etmekte zorlanıyorlar, ama en azından birkaç dakikalığına “başka bir dünya mümkün mü acaba?” diye düşünmüş oluyorlar. Bu kadarı bana yeter, bir iki saat içinde daha fazlasını becermem zor.

Derken, zekâsı gözlerinde parlayan, arkalarda oturan başörtülü bir öğrenci elini kaldırıyor. “Peki,” diyor, “biz dindarlar bugüne kadar solu niye tamamen yanlış tanımışız?”

“Nasıl tanımışsınız?”
dedim.

“Bizim bütün değerlerimize karşı, insanlık düşmanı, baskıcı, vurdu kırdı meraklısı olarak tanıdık.”

Niye böyle tanıdıklarını, bu tanımın özellikle Türkiye’de niye bu kadar yaygın kabul gördüğünü uzun boylu düşünmemiştim hiç. Ertesi gün düşündüm biraz.

Belli ki, 18 yaşında bir kadın sosyalistlerin bu tanımını kendisi bulmamıştır. Babasından, dedesinden öğrenmiştir. Onlar nereden öğrenmiş?

Onların da Marx veya Lenin okumuş olma ihtimali, Nâzım Hikmet dışında Türkiyeli herhangi bir komünistin adını bile duymuş olma ihtimali yok denecek kadar az.

Ama iyi biliyorlar, komünizm çok kötü bir şey, korkunç bir düşman.

Nereden biliyorlar?

Kütüphanemin “Komünizmle Mücadele” bölümünden rastgele üç broşür çekiyorum.

Zonguldak Komünizmle Mücadele Derneği’nin 1950 tarihli 3 numaralı yayını: Komünist Nedir?


“Komünizmin hedefinin hürriyeti ve insanlığı yok etmek olduğu pek de bilinmeyecek bir şey değildir. Sinsi komünizm ve bin türlü kalıba girerek insanlara başla şekilde gözükmesini bilen komünist, büyük kalabalığın gafletinden faydalanır.”

“Kızıl sistem, kendisine gönül verenlerde şahsiyet diye bir şey bulunmasına asla müsaade edemez.. Bu canlı kuklalar vatan ihaneti gibi en büyük ve korkunç bir lekeyi bile bir vazife saymakta, yani vicdanlarını sattıkları yere vatanlarını satmaktan dahi çekinmemektedir.”

Yılanlıoğlu İsmail Hakkı’nın bir kitapçığı: Üç Büyük Tehlike - Siyonizm, Komünizm, Farmasonluk.

“Komünistlerin yalancı, hilekâr, nizam düşmanı olmaları tabiidir. Bu sahtekârların söz ve yazılarına inanmanın ne kadar budalalık olduğu da meydandadır.”

Ve postaya verilmek üzere mektup şeklinde hazırlanıp Malatya Komünizmle Mücadele Derneği Başkanlığı’na gönderilmiş bir broşür: Türk Milletine Mektup.

“Onlar bizim manevî değerlerimize inanmazlar.. Dine karşı saygısızdırlar.. Aile bağlarına önem vermezler. Karı koca, baba evlat ilişkileri gevşektir, soy sop bilmezler. Onlara göre şahsî ahlak olmaz.”

Rastgele seçtiğim üç broşür, rastgele alıntılar.

Türkiye’de iki kuşak Soğuk Savaş yıllarında, 1950’lerle 1960’larda bu tür yayınları okuyarak büyüdü.

Ve bu iki kuşak 1956’da kurulan Komünizmle Mücadele Dernekleri’nin, Necip Fazıl’ın 1949’da kurulan Büyük Doğu Hareketi ile Büyük Doğu dergisinin, 1965 ile 1980 arasında gençlik içinde muhafazakârlığın beşiği olan Millî Türk Talebe Birliği’nin rahle-i tedrisinden geçti.

Faşistler, Türkçüler ve dindar muhafazakârlar bu ve benzer kurumların etkisiyle, bu ve benzer yayınları okuyarak, yan yana büyüdü. Türkiye’de faşistlerin dindar, dindarların da çok zaman milliyetçi olması bundan kaynaklanır.

Genç Müslümanların sol hakkındaki yalan yanlış bilgileri de böyle büyüyen baba ve dedelerden gelir.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.