21 Kasım 2024
  • İstanbul7°C
  • Diyarbakır12°C
  • Ankara16°C
  • İzmir19°C
  • Berlin2°C

SOL VE KÜRT MESELESİ

Hadi Uluengin

17 Ekim 2014 Cuma 05:10

HÜKÜMRAN zihniyetini aynen koruyan komünistler hakir gördükleri Müslümanları kendi tebaaları addetmeye devam ediyorlar.” 

Yukarıdaki satırlar “azılı” (!) ve bağnaz bir anti-komünistin kaleminden çıkmadı. 

Aksine, bu tespiti yapmış olan Yorgi Safarov,nam-ı diğerGeorge Egorov hem Komintern yöneticisiydi, hem de Lenin’in Türkistan coğrafyasına ilişkin başdanışmanıydı. 

Ama 1920 Eylül’ünde toplanan “Şark Halkları 1. Şûrası”nda o Komintern’in o Doğu halklarına karşı takındığı kibirli ve küçümser tutumu dürüstçe saptamaktan geri kalmadı. 

Zaten de bedelini hayatıyla ödedi ve Lenin öldükten sonra Stalin kampında can verdi.

Bu arada şunu da hatırlatayım: Tatar- Başkır devrimciMir Said Sultan Galiyef’in Kongre’de yer almamasına rağmen Bakû’deki kürsüye onun fikirleri damga vurmuştu. 

Burnu büyük Zinoviev’lerin, Radek’lerin, Bela Kun’ların bıyık altı tebessümlerine rağmen “geri kalmış delegeler” (!) Doğu’nun bütün sosyal sınıfları kapsar biçimde mazlum olduğunu ve çelişkinin ezilen milletlerle- ezen milletler eksenine odaklandığını vurguladılar. 

*** 

İMDİİ, Safarov’un “Müslüman” diye genelleştirdiği tanımın yerine “Kürt”, 1920 Bolşevikleri yerine de kendini Marksist addeden“Türk solu” deyimlerini koyun. 

Eski hamam, eski tas! Yine aynı kibir, yine aynı küçümseme, yine aynı hakir görme! 

Yani, tek tük istisnalar hariç o Türk solu da bugün o Kürt meselesinde Komintern’deki “ağabey yoldaşlarını”(!) aynen taklit ediyor. 

Milli hareketin ezilen- ezen çelişkisinde hayat bulduğu gerçeğini gargaraya getirdiği gibi, kâh feodaliteden dem vurarak, kâh emperyalist parmağı keşfederek, kâh da işi ırkçılık iftirasına vardırarak Kürtlerin meşru taleplerini çıkmaz ayın son çarşambasına havale ediyor. 

Hele hele, “gerici iktidarla” pazarlığa oturulmasını “ihanet” (!) saymaya yelteniyor. 

Neymiş? Her ulusal sorun gibi Kürt meselesi de ancak Türkiye’nin “kurtuluşuyla” (!) çözümlenebilirmiş... Kimine göre sosyalist, kimine göre de demokratik devrim beklenecekmiş. 

Yandı gülüm keten helva! Çünkü şayet Kürtler böyle bir sosyalist veya “demokratik” (!) devrime bel bağlayacaklarsa bari göğe el kaldırsınlar, gerçekleşme ihtimali daha yükselir. 

*** 

ŞAKA bir yana, kendine Marksist diyen Türk solunun 1920 Bolşeviklerinin takındığı pederşahi edayla Kürtlere ders vermeye kalkışması dört temel nedenden kaynaklanıyor. 

Birincisi, o sol belki 1970-1980 dönemi hariç Türk milliyetçiliğiyle köprüleri hiçbir zaman tam atamadı. Zaten bundan dolayıdır ki şu habis bir ulusalcılığı dahi bağrından üretti. 

İkincisi, Türk solu fıtri aidiyet duygularının kalıcılığını anlamak istemedi ve Jakoben asimilasyon politikalarının eninde sonunda mutlak başarıya ulaşacağı zehabına kapıldı. 

Üçüncüsü, baştaki Komintern geleneğini, yani aslında Stalin’in dayattığı realpolitik ahlâksızlığı sahiplenerek, işine gelmediğinde en başta kendi Türkiye’si olmak üzere, çeper ülkelerdeki ezen milletlerin iç bünyedeki ezilen milletlerine karşı uyguladığı baskıyı es geçti. 

Ulusların kaderlerini tayin hakkını geveledi ama hemen sonra başka bir “ama” ekledi. 

Ve dört, Marksist retoriğe rağmen tabii ki milli niteliği sayesinde Türk solunu fersah fersah geride bırakan ve onun hayal dahi edemediği bir kitlesellikle donanan Kürt hareketinin bu başarısı aynı Türk solunu kıskançlıktan çıldırttı ki, kuyruk acısıyla işte kimisi o Kürt hareketine artık en şoven cepheden saldırıyor, kimisi de hâlâ nasihat vermeye kalkışıyor. 

*** 

O hâlde Safarov’u bir de şöyle tercüme edelim: Hükümran zihniyetini aynen koruyan Türk solu hakir gördüğü Kürtleri hâlâ tebaa addetmeyi sürdürüyor. 

Oysa artık böyle bir o tebaa yok ve bir daha da asla olmayacak! 

Zaten Türkiye’de sol da ancak bu gerçek onun kafasına dank ettiği takdirde var olacak.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.