22 Kasım 2024
  • İstanbul7°C
  • Diyarbakır6°C
  • Ankara14°C
  • İzmir17°C
  • Berlin-1°C

SOL

Ufuk Uras

17 Aralık 2013 Salı 08:42

Türkiye’nin yeniden yapılanma sürecinde solun kendini nasıl yenileyeceği önem taşıyor.

21. yy’ın dünyasındaki gelişmeleri okuyan, değişim ve dönüşüm perspektifini güncelleyen bir solun gerekliliği ortada.

1960’ların son döneminde Türk solundan ayrışan Kürt hareketiyle sonunda ortak bir adreste buluşması sevindirici bir gelişme. Yeter ki sol bu buluşmada hem kendini yenilesin, hem de politikalarını güncellesin. 1989’da duvarın yıkılmasının öncesinde kalan donmuş bir solun ihtiyaçları karşılamadığı ortada.

Bir politik iktidar tekelini savunmak artık kabul edilebilir değil, seçimle gelip seçimle gitmek gibi çoğulculuğun basit esasları yanı sıra, doğrudan demokrasi perspektifi bizim için önem taşıyor. Farklı bir medeniyet tasarımı adım adım örülebilir ama çoğulculuk insani, fikri örgütsel bir olgunlaşmayı gerektiriyor.

Gezi deneyimi anlamlı bir pencere açtı bizlere, buradan gelişen bir HDP süreci çok önemli bir imkân. Kendi küçük iktidarlarından vazgeçebilenler, toplumsal ihtiyaçlar ekseninde hemhal olabilirler.

Günümüz sol siyasetini halen büyük ölçüde 70’lerin solundan gelen kadrolar tayin ediyor.

İletişim Yayınları’ndan çıkan Vehbi Ersan’ın “1970’lerde Türkiye Solu” kitabı kapsamlı bir özet sunuyor. Bu tür çalışmalar hafızalarımızı ortaklaştırmamızı sağlıyor, resmi hafızaların yanı sıra hafızaların çoğulculuğunu gerçekleştirmek lazım.

Örneğin, kitabın yazarına da ilettiğim ve bir sonraki baskısında düzelteceğini belirttiği bizimle ilgili konu gibi: 2007 genel seçimlerine “Partinin aksi yönündeki kararına rağmen” girdiğimiz gibi bir şehir dedikodusu doğru değil. Express gibi dergiler maalesef o dönem böylesi bir tezviratı tek yanlı sunma tercihinde bulunmuştu. İstanbul’da “Bin umut” adaylarıyla ortak seçime girmek üzere alınan merkezi karar doğrultusunda adaylarımız çekilerek, İstanbul’da 3 bölgede ortak adaylarımız desteklenmiş, merkezi ve yerel örgütsel kampanyalar açılmıştı. Daha 3 gün önceki olgusal bilgiler konusunda tereddütler oluşuyorsa, nerede kaldı 30-40 sene önce olan bitenler. Bütün bu bilgi kirliliğinin arkasında Kürt hareketiyle ortak mücadele çabasına karşı güçlü bir direnç yatıyordu ki bunun bugün büyük ölçüde kırıldığını söyleyebilirim.

Parçası olmaktan onur duyduğumuz sol tarihin beraberinde nasıl bir kıyıcı iç rekabet biriktirdiğini ve bugüne de tortusunun yansıdığını görüyoruz. Artık bu zeminde de bir helalleşme gerekiyor. 80 darbesi sonrası oluşturduğumuz bütün birlik girişimleri, hep o geçmişin aşılamayan rekabetlerini barındırdığı için başarılı olamadı, türbülansa girdi. Ama bugün HDP merkezli çalışma pekala solun makus kaderini yenebilir. En azından genç kuşaklar önümüzdeki süreçte inisiyatif alabilirler. Bizler de bir tür ihtiyarlar heyeti tadında genç arkadaşlarımıza destek sunarız.

Tabii bugün konjonktür çok farklı; bir düzen, rejim tarifinde bile anlaşamayanların, “devrim modeliniz nedir?” diye sorduğunuzda, size başı sonu belli bir şey söyleyemeyenlerden oluşan bir satıhta adım atıyoruz. Ama bütün bunlarla yüzleşebileceğimiz, sorunları halının altına atmayacağımız bir çerçeve sunuyor HDP.

Artık sınıf mücadelesiyle demokrasi mücadelesinin birlikteliğini gören, Kürt hareketiyle, farklı dinamiklerin bir demokrasi mücadelesi eksenindeki yürüyüşünü önemseyen, farklılıkları değil ortak noktaları çoğaltmayı önüne koyan bir vasat var karşımızda.

Tüm mağdurların ortak mücadelesini örmek kararlılığındayız. Ve bu mücadeleyle 12 Eylül’ün aşılacağına ve demokratik, sosyal ve ekolojik bir cumhuriyetin kurulacağına inanıyoruz.

Nasıl bir değişim ve dönüşümden yana olduğumuzu, bütün seçim müktesabatımız özetliyor zaten. Benmerkezci değil, biz merkezli olabildiğimizde sorun kalmayacak.

Bir fikri aşılamaya ihtiyacımız var, solcusu, mütedeyyini, Alevisi, Yezidisi, agnostiği, azınlığı, vd., ortak bir zeminde kendimizi ifade edebiliriz. Korporatizmin, çıkar grupların ihtiyacına göre yapılan politikasından, yurttaşın talepleri doğrultusunda bir siyasete geçmek imkanımız var.

Cervantes’in Don Kişot’daki kehaneti çıkacak: “Kötülük uzun sürdüğüne göre, iyilik yakın demektir.”

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.