SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI, HAK VE HUKUK...
Ali Bayramoğlu
16 Ocak 2016 Cumartesi 10:28
Pek çok hukukçu, dernek, siyasi parti, valilerin Sur, Cizre, Şırnak gibi yerlerde aldıkları kamu düzenini sağlamaya yönelik tedbirler arasında sokağa çıkma yasağının bulunmasını, hukuki dayanağı bulunmadığı ve anayasaya aykırı olduğunu iddia ediyorlar.
Sokağa çıkma yasağı uygulamasını anayasaya aykırı bulanların temel gerekçesi anayasanın 13. Maddesi. Zira bu maddede, “temel hak ve hürriyetler”in, “yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabileceği” hükmü var. Aykırılığı dile getirenler, sokağa çıkma yasağının kişilerin, dolaşım, ulaşım, sağlık ve eğitim ulaşma gibi temel hak ve özgürlüklerini sınırlandırdığını belirtiyor, bu madde kapsamına girdiğini ve anayasanın ihlal edildiğini söylüyorlar.
Peki bunun böyle olduğuna kim karar verebilir?
Elbette anayasa mahkemesi…
Ancak bunun için Anayasa Mahkemesine aykırılık itirazı yapılması gerekiyor. Bu itirazı Cumhurbaşkanı, TBMM üye tamsayısının 1/5'inin, iktidar partisi ya da ana muhalefet partisi meclis grubu, kanun resmi gazetede yayınlandıktan sonra belli bir süre içinde yapabiliyor. Bu süre ise çoktan geride kalmış durumda.
Bu durumda tek yol bir mahkemenin elinde bir dosya üzerinden aykırılık iddiasında bulunması ki, bunun gerçekçi ve pratik hiç bir karşılığı bulunmuyor.
Kaldı ki burada söz konusu olan yasa metni değil, bu metnin idare tarafından yorumlanması, içinin doldurulması, idareye tanınan “düzenleyici iktidar gücü”… Bu durumun işleri hukuki açıdan daha karışık hale getirdiğine, Anaya Mahkemesi'nin yetki çerçevesinin zorlandığına hiç şüphe yok.
Hukuki dayanaksızlık iddiasına gelince…
Bu iddiayı ileri sürenler, sokağa çıkma yasağının Türk hukuk düzeninde sıkıyönetim ve olağanüstü hal durumlarında mümkün olduğunu, zikredildiğini, bunlar dışında sokağa çıkma yasağı ilanı etmenin hukuki dayanağı olmadığını vurguluyorlar.
Peki buna rağmen valiler bu yasak kararlarını nasıl alıyor?
İller İdaresi Kanunu'nun 11. Maddesine dayanarak alıyorlar. Bu madde, “il sınırları içinde huzur ve güvenliğini, kişi dokunulmazlığını, emniyeti, kamu esenliğini sağlamak için vali gereken karar ve tedbirleri alır” hükmünü içeriyor. Ve valiler sokağa çıkma yasağını bu tedbirler arasına görüyorlar.
Peki söz konusunu madde, böyle bir yorumla hukuki bir dayanak oluşturur mu?
Nitekim aynı soruyu AİHM de, Anayasa Mahkemesi tarafından reddedilmiş ve kendisine gelen bireysel başvuruları görüşebilmek için Türkiye'ye yöneltmiş durumda.
Malum AİHM bundan önce 6 başvuru hakkında sokağa çıkma yasağına tedbir koyma talebini, eldeki verilerin yetersizliği gerekçesiyle reddetti. Ancak bireysel başvuruları henüz görüşmedi. Ve tüm başvuruları birleştirdi.
Bu dosyalar hakkında karar verirken kendisinden önceki son hukuki merci olan Anayasa Mahkemesi'nin kararlarını da dikkate alacak.
O zaman şu soruyu soralım: Sokağa çıkma yasağının hukuki dayanağı açısından Anayasa Mahkemesi'nin fikri ne? Bu fikir, mahkemenin iki ayrı kararında yer alıyor.
Son kararı birlikte okuyalım:
“Valiliklerce, 5442 sayılı Kanun'un 11. maddesinin (C) fıkrası uyarınca, terör örgütü mensuplarının yakalanması, terör olayları nedeniyle halkın can ve mal güvenliğinin sağlanması, sokak aralarındaki barikatların kaldırılması, hendeklerin kapatılması ve kurulan bombalı düzeneklerin imhası çalışmaları esnasında sivil vatandaşların can ve mal güvenliğinin temin edilmesi gibi gerekçelerle “sokağa çıkma yasağı” kararları alındığı belirtilmektedir. Anayasa Mahkemesi daha önce benzer bir başvuruda, Şırnak Valiliği tarafından kamu düzeninin, halkın can ve mal güvenliğinin sağlanması amacıyla “sokağa çıkma yasağı” ilan edilmesinin temelsiz olduğunun söylenemeyeceğine karar vermiştir...”
AİHM buna rağmen tersi istikamette bir sonuca varabilir mi?
Elbette...
Ancak Türk yargı sisteminin işleyişi açısından bakıldığında anayasaya aykırılık tezi kağıt üzerinde, hukuki dayanaksızlık tezi ise anayasa mahkemesinin içtihadıyla tarafından karşılıksız kalacak gibi görünüyor.
Nitekim asıl mesele bireysel hak ihlalleri varsa onları gidermektir.
Anayasa Mahkemesi'nin bu konuda hassas davrandığı ise açıktır.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.