21 Kasım 2024
  • İstanbul7°C
  • Diyarbakır9°C
  • Ankara15°C
  • İzmir19°C
  • Berlin0°C

SİYASET YELPAZESİ DEĞİŞİYOR MU

Erol Katırcıoğlu

14 Şubat 2013 Perşembe 08:30

Dedim ya Kürt sorununu çözmek için atılan adımlar, adımları atanlar dâhil ilgili siyasetlerin tümünü değişime zorluyor. Son günlerde bu doğal beklentiyi doğrulayan birçok gelişme var. Siyasi aktörlerin verdikleri mesajlar aldıkları tavırlar eski tavırlarından farklılaşmakta. Zar zor da olsa bir yandan çözüme yönelen ilişkiler, görüşmeler ve sözler duyulurken aynı zamanda çözümü engellemeye yönelik tavırlar da var.

Geçtiğimiz seçim döneminde “Ben olsaydım idam edilirdi” dediği Abdullah Öcalan’la yapılan görüşmelerden umutlanan ve “Çözüm için umutluyum” demekten çekinmeyen Başbakan Erdoğan’ın bu değişimi yaşayan siyasetçilerin başında geldiğinin altını çizmemiz gerekiyor. Tıkanmakta olan Türkiye siyasetinde oldukça geniş bir alan açan Erdoğan böylelikle yalnız kendi partisinin değil ülkenin de ufkunu genişletmiş oldu. Her ne kadar bunu yaparken diline ve ataerkil duruşuna devam etse de değişimin önünü açmasının önemli bir siyasi tavır olduğunu teslim etmek gerek.

BDP siyasetine gelince; zaman zaman ulusalcı sol siyasetlerin yaptığını yaparak “AKP’nin her dediğine ve yaptığına” karşı çıkarak siyaset yapan BDP, zorlanarak da olsa yeni duruma kendini uyarlamaya çalışıyor. Çözüm iradesini ortaya koyan Erdoğan’ın, bu öncülüğünü kullanırken BDP’lilere yardımcı olmak yerine onlara bir türlü had bildiren bir tavır içinde olması bile BDP’nin tavrının değişmesini önleyemiyor. İmralı’ya kimlerin gideceği gibi bir konuda Erdoğan’ın belirleyiciliğinden rahatsız olsalar da duruma kendilerini uyarlamaları gecikmedi. Sanırım önümüzdeki günlerde onların da dilleri ve tavırlarında daha ileri değişimler göreceğiz.

CHP’nin sorunu

CHP’ye gelince, dünkü Baykal çıkartması, Kürt sorunu etrafında titrek bir görüntü veren Kılıçdaroğlu’na “kendine gel” mesajıydı. Sezgin Tanrıkulu’nun toplantıyı terk eden tek kişi olması ise CHP’nin şimdiki grubunun ne kadar “yeniliğe açık” olduğunu da gösterdi.

CHP’nin sorunu yalnızca parti olarak CHP’nin değil, CHP’nin tabanı olan ve en geniş ifadeyle “laik” kimliğin” sorunudur.
Bu kimlik, Cumhuriyet’i kuran elitler tarafından “Cumhuriyet okullarında” biçimlendirilmiş, devlete biat eden bir vatandaşlık kimliğidir. Cumhuriyet’in ideolojik gücünün çizdiği, bugün çoğunun yanlış ve çarpıtılmış olduğu açığa çıkmış bir tarih ve toplum anlayışı içinden yaratılmış olan bu kimliğin önemli bir kesiminin daha henüz bu durumun ayırdında bile olmadığını söylemek mümkün. O nedenle de her ne kadar laik kimliğin içinde bu durumu farkedip sorgulayanlar olsa da genel çoğunluğun tabanda da CHP’de de etkin olduğu ortada. O nedenle de burada kısa dönemde bir değişim beklemek nafile.

MHP’ye gelince, MHP, Erdoğan’ın, biraz İslami çağrışımlarla ifade etse de demokrasi anlayışının çok gerisinde. Kürtlerin varlığı ve talepleri konusunu tıpkı CHP gibi bir asimilasyon meselesi olarak gören bir anlayışa sahip. Doğal olarak da çözümün karşısında.

“Cumhuriyetçiler” ve “Demokratlar”

Böyle bir karışımdan ne çıkabilir dersiniz? Böyle bir karışımdan Amerika’daki gibi “Cumhuriyetçiler” ve “Demokratlar” gibi iki bloklu bir siyaset çıkar bence.

Tabii ki birçok insanın gönlünde, CHP’nin, gerek Kürt sorununun çözümünde ve gerekse de onunla bağlantılı anayasa meselesinde çözümün yanında yer alması var. Kimsenin canını sıkmak istemem ama böyle bir olasılık çok düşük bir olasılık bile değil.

O nedenle de böyle bir karışımdan “çözüme karşı olan”, “Cumhuriyet’e” ve “kurucu ögelere” “demokrasiye” olandan daha fazla duyarlı olanlarla; “çözüm isteyen”, “demokrasiye” ve “insan haklarına” “Cumhuriyet’e” olandan daha fazla duyarlı olanlar arasında yeni bir siyasi yapı biçimleniyor gibi.

Yanılıyor muyum?

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.