SİYASET, İLAHÎ VARLIK VE ÖLÜMDEN SONRA HAYAT
Roni Margulies
21 Mart 2012 Çarşamba 06:51
Öldükten sonra nereye gitmeyi düşünüyorsunuz?
İpsos araştırma şirketiyle Reuters haber ajansının geçen yıl 23 ülkede yaptığı “İlahî varlık, evrim ve ölümden sonra hayat” konulu araştırmaya göre, Türkiye bu ülkeler içinde en inançlı ikinci ülkeymiş. Tanrı’ya inananların oranı yüzde 91 çıkmış. İnanmayanlar ise sadece yüzde iki.
Yani “Vallahi, bilmem ki, biraz düşüneyim” diyenler bile sadece yüzde yedi.
(En inançlı ülke hangisiymiş diye merak ettiniz, biliyorum. Haydi onu da söyleyeyim. Endonezya.)
Öldükten sonra ne yaşanacağını bilmediklerini söyleyenler de yüzde 14.
Yani yüzde 86 biliyor.
Demek ki, “Organlarım durmuş ve çürümüş olarak yerin yedi kat altında çok da heyecanlı bir şeyler yaşayacağımı sanmıyorum doğrusu” diyenler bir avuç insandan ibaret. Yüzde 86 ise hurilerle gönül eğlendirmeye gideceğinden çok emin. (Konuya biraz yabancı olduğum için, kadınların nasıl eğleneceğini bilemedim şu anda.)
Kimin dindar olup kimin olmadığı hiç umurumda olmadığına göre, bu araştırma sonuçlarının benim için sadece siyasî bir anlamı var.
Karşıma çıkan her 10 kişiden 9,1 tanesi Allah’a inanıyorsa, üstelik genel ve soyut olarak “Herhalde bir yaratıcı olsa gerek” şeklinde değil, Cennet’e, Cehennem’e filan inanacak kadar somut bir şekilde inanıyorsa, bunu görmezlikten gelerek siyasî faaliyet yapmak zifirî karanlıkta seksek oynamaya çalışmak gibi bir şey olur.
Bu şekilde siyaset yapanlar ne olur?
CHP gibi olur.
Daracık bir çevreye tıkılır kalır, geniş kitleleri etkileme olanağını kaybeder, kendisi gibi düşünmeyenleri küçük görmeye, aptal yerine koymaya başlar. Ve bu aptal kitlelerden ümidini kestiği için, başka güçlerden medet ummaya başlar, “askerler gelse de şu aptal kitleleri sopa zoruyla akıllandırsa, aydınlatsa” diye düşünür, bu düşünceyi giderek daha cazip bulmaya başlar.
Sadece CHP böyle olsa yine iyi.
CHP’nin solundaki solda da buna benzer düşünceler az değil: “Biz devleti, derin devleti, askeri pek sevmeyiz, ama bu halkın hepsi dindar, çoğu da cemaatçi, tarikatçı. Dokunan yanıyor. Bunlara kıyasla askerler o kadar da fena değil. Hiç olmazsa asker laiktir, aydınlanmıştır, yaşam tarzı benimkine benzer. Darbe olsun demiyorum, ama olsa da fena olmayacak galiba.”
CHP’nin solunda bunu bu kadar açıkça ifade eden “solcu” azdır.
Ama tam da böyle düşünenler çok.
Ve tam da bu nedenledir ki, CHP etkisiz bir parti haline gelirken, CHP’nin solundaki solun başlıca örgütleri, etkisizliğin de ötesinde, varla yok arası bir yerde sallanıp durur hale geldi.
Yüzde 91’i dindar olan bir toplumda sosyalist siyaset yapmak için dindar olmak gerekmez. Dindarmış gibi yapmak, tersinden takıyye yapmak da gerekmez. Allah’la ve hurilerle ilgili bir söylem kullanmaya da gerek yoktur.
Ama yüzde 91’in önemli bulduğu, ciddiye aldığı inançları düşman ilan etmemek, işi gücü bırakıp bunlarla uğraşmamak gerekir.
Bu yüzde 91, karşısına devlete ve orduya yakın duran, darbecileri ve Ergenekon’u aklamaya çalışan biri çıktığında arkasını döner, dinlemez, ilgilenmez.
Nitekim yıllardır öyle yapıyor.
“Sol” deyince aklına CHP gibi, devletle, Genelkurmayla, Silivri sakinleriyle ilişkili bir şey geliyor, midesi bulanıyor, doğal olarak bir dahaki seçimleri bekleyip AK Parti’ye oy veriyor.
Üstelik azımsanmayacak kadar çok insan AK Parti’nin yaptıklarını beğenmiyor olmasına rağmen ona oy veriyor. Alternatifini çok daha korkunç bulduğu için AK Parti’ye oy veriyor.
Sosyalist siyasetin bu kitleyi hedeflemesi gerekir. CHP’nin tabanını değil, AK Parti’nin “Yetmez” diyen seçmenini kazanmaya çalışması gerekir.
Bunun yolu, AK Parti’yi dindar olduğu için, Türkiye’yi irtica karanlığına sürüklediği için filan değil, milliyetçi olduğu, Kürt sorununu barışçıl yöntemlerle çözmeyi reddettiği, Ergenekon davasında ayak sürüdüğü, Dink davasında gerekeni yapmadığı için eleştirmekten geçer.
Bunun yolu, Gülen Cemaati hakkında “Ay örgütleniyorlar, hepimizi yakacaklar, keşke birileri bunları yasaklasa” diye feryat etmekten değil, Cemaat’in milliyetçiliğini, Kürt düşmanlığını, zenginlik düşkünlüğünü eleştirmekten geçer.
Sosyalizm, geniş emekçi kitlelerin kendi hayatlarını kendi ellerine alması demektir.
Devleti kitlelere tercih edene sosyalist değil, Kemalist denir.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.