21 Kasım 2024
  • İstanbul6°C
  • Diyarbakır11°C
  • Ankara14°C
  • İzmir19°C
  • Berlin1°C

SİVİLLERİN ASKERLEŞMESİ

Nabi Yağcı

14 Ocak 2012 Cumartesi 00:11

Yeni bir KCK dalgası geldiğini T.24’ün aktardığı haberden okudum: Geçtiğimiz gün 17 ilde eş zamanlı KCK operasyonları yapılmış. İstanbul, Ankara, Diyarbakır, Van, Şanlıurfa, Ağrı Batman, Siirt ve diğer yerlerde. Ve tabii gözaltılar var. Tutuklananlar arasında BDP eski milletvekili Fatma Kurtulan da var. Bu arada milletvekili olduğu için dokunulmazlığı olan Leyla Zana’nın evi buna rağmen aranmış. KESK Genel Merkezi de arama yapılan yerlerin içinde. Artık belli oldu ki bu dalga durmayacak.

Şu anda BDP fiilen kapatılmış, çalışamaz hale getirilmiş durumda. Bizim tarih boyu demokrasiden öğrendiğimiz işte bu kadar, düşerken bile çelme atmayı iyi öğrenmişiz ve bunu gayet “demokratik” ustalık içinde yapıyoruz.

Kapatma felç et

Parti kapatmalar demokratik dünyada artık tepki mi yaratıyor, kolayı var biz de kapatmaz ama felç ederiz, parti tabelası kalır ama içeride odacıdan başka kimse kalmaz. Gazete kapatmak, gazete toplatmak dünya önünde ayıp mı, onun da kolayı var, gazeteler durur ama yazı yazacak gazetecileri tutuklarız yazacak kimse kalmaz. Fikir suçu nedeniyle insanları mahkûm etmek mi zorlaştı yine, kolayı var, terör gerekçesiyle gözaltına alır, tutuklar içeri atarız ve öyle uzun bir tutuklama olur ki bu, zaten ceza verseniz de o kadar vereceksiniz. Bir taraftan 12 Eylülcüler için yargı süreci başlar, generaller tutuklanır dünya sizi sivil demokrasi adına alkışlar ama sivil Başbakan’ımız onca sivil tutuklu varken tutuklanan bir general için mesai arkadaşımdı, iyi çocuktu, tutuklanmasaydı iyi olurdu gibi laflar edebilir.

Sivil bile bizde sivil olma halinden utanıyor, şapkasını çıkardığında kendini çırılçıplak sanıp tedirgin oluyor, önünü kapatacak şapka arıyor. Demokrasinin giyinmek değil soyunmak, gizlenmek değil şeffaflaşmak demek olduğunu hiç öğrenememişiz ki!

Nereye gidiyoruz?

Şimdi herkes nereye gidiliyor diye soruyor? Sivil demokrasi için bir şeyler yapılıyor, yapılanlar hiç de önemsiz şeyler değil ama biraz altını kazıyınca bakıyoruz altında yatan mantık sivil mantık değil. O zaman soruyoruz: Nereye gidiyoruz? Nereye gidiyoruz sorusu aslında yalnız ülkemiz için değil bugünlerde dünyanın gidişatının da sorusu.

Soru tek boyutlu değil, yanıtı da öyle kuşkusuz ama meselenin bir odak noktası var ki asla gözardı edilmemesi gerekiyor. Bu da militarizm meselesidir.

Daha önce birkaç kez militarizmi “asker” diye anlamak gerektiğinin altını çizen yazılar yazmıştım, bu önemliydi çünkü bizim gibi genlerine militarizm aşılanmış bir toplumda “sivil” kavramı konusunda kafalarda bir açık-seçiklik olmadığı için militarizm denince kimse, hiçbir sivil üstüne alınmıyor, askere seslendiğimiz sanılıyor. Oysa zaten elde silah, ordu nizamnamesi okuyarak yetişmiş ve zaten mesleği bu olana “militarist” demek anlamsız. “Militarist asker” demek tuhaflığı gibi. Asker olup da militarist ruhta olmayan ender istisnalar da var kuşkusuz, onları tenzih ederek söylüyorum ama onlar da yanlış yerde duranlardır. “Militarist sivil” lafı ise paradoksal iki sözcüğün yan yana gelmesi nedeniyle tuhaf dursa da pratik gerçeklik içinde ve özellikle bizde hiç de anlamsız bir tuhaflık değil.

Örnekse, “Güçlü ordu, güçlü Türkiye” sözünü eğer bir sivil tekrarlıyorsa işte buradaki mantık tipik militarist mantıktır.

Taraf yazarı Sezin Öney
iki yazıdır bu konuya gayet yerinde olarak dikkatlerimizi çekmeye çalışıyor. Meselenin tarihsel boyutlarını görebilmek için Murat Belge de “Militarist Modernleşme” kitabıyla yine iyi bir zamanlama yapmış oldu. Yasemin Çongar dünkü “Faşist temaşaya Milli Eğitim darbesi” yazısında stadyumlarda yapılan 19 Mayıs törenlerinin artık yapılmayacağına dair Milli Eğitim Bakanlığı’nın yazısı üstünde duruyor; bu gösteriler de aslında militarist ruhun dışa vurumudur ama aynı zamanda bu ruhu besleyip canlı tutan ayinlerden biridir, bu nedenle bu gösterilere son verilmesi yerinde bir karar. Hiç kuşku yok militarist ruhlar bu karara tepki verecektir.

“Nereye gidiyoruz” sorusuna yanıt arama açısından Sezin Öney’in “Askerleşen Siviller/ Sivilleşen Askerler (2)” başlıklı yazısındaki şu fikri kendi yorumlarımı yakın hissettim, Öney: “1990’lar ve 2000’lerde Türkiye’de ve dünyada, askerlerin sivilleşmesini tartışırken belki de artık, tartışma konusunun değiştiğini, yeni tartışma alanının ‘sivillerin askerleşmesi’ olduğunu göz önüne almak durumundayız” diyor.

Devam edeceğim.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.