21 Kasım 2024
  • İstanbul7°C
  • Diyarbakır9°C
  • Ankara13°C
  • İzmir18°C
  • Berlin1°C

SİVİL TOPLUM KADINLARIN EMEĞİ ÜZERİNDEN YÜKSELİYOR

Fatma Barbarosoğlu

09 Haziran 2010 Çarşamba 15:32

Mavi Marmara gemisinin rotası ve İsrail'in kanlı baskını ile rotayı değiştirmeye çalışması üzerine duyarlılığımız devam ediyor. Ama aslolan duyarlılıkların ve duyguların sağduyulu eleştiriye geçit açabilmesi.

Eleştiriler eleştiriyi yapanın bulunduğu noktayı ve vizyonunu ele veriyor esasında. Beni en çok düşündüren eleştirilerden biri de "Burada bu kadar yardıma muhtaç çocuk var iken" cümlesi idi. Gazze için yola çıkanları bu yola çıkıştan alakoymak için ifade ediliyor bu cümle. Hâlbuki bu cümle şöyle tashih edilse ne kadar anlamlı olacak: "Filistinli çocuklara barınak kurmak, sıcak bir yuva imkânı sunmak için ben de gidebilirdim. Ama gidemiyorum. Gönlümüz oraya gidenlerle beraber. Ancak vakit durma vakti değildir. Onlar vazifenin uzak olanına talip olmuş. Biz de yakın olanına talip olduk."

Köşe sahipleri, ekranı bütün zamanlar için işgal etmiş olanlar, bu cümleleri kuramıyor olabilir. Ama kendini bütün çocukların annesi ve babası olarak hisseden insanlarımız, bu cümleleri sadece kurmakla kalmıyor bu konuda emek sarf ediyor. Sivil toplum, kadınların emekleri üzerinden yükseliyor. Mesela İHH'nin Başakşehir'deki merkezinde yüzlerce kadın elinden ne geliyorsa onu yapıyor. Kimi dikiş makinesinin başında sabahtan akşama dikiş dikiyor, kimisi baklava, börek, mantı yapıyor. Benim öyle maharetlerim yok diyenler için de yapacak iş muhakkak var. Hiçbir şey yapamayanlar gelip düğme dikiyor.

Kadınların ruhen ve bedenen sağlıklı olabilmesi için evin dışına çıkması gerekiyor. Sivil toplum kadınların emeği üzerinden yükseliyor. Sivil toplum, herkesin kendinde var olan değerler üzerinden hizmete katıldığı bir yol.

Bu sütunun daimi okuyucuları biliyor. Bendeniz daima büyük hikâye ve küçük hikâyenin birlikte akması gerektiğini inananlardanım. Bunu her vesile ile sizlerle paylaşıyorum. İnsan kalabilmek için içersini ve dışarısını, yakındakini ve uzaktakini bir arada düşünmemiz gerekiyor. Cenabı Hak bizi yaratırken engin bir kalp ile yarattı. Kalbimizi geniş tuttuğumuz oranda insan kalıyoruz. Bizi kendi halifesi olarak yeryüzüne gönderen Rabbimiz, kendi sıfatları üzerinden bize yol haritası sundu. Yeryüzünde Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla nefesleneceğiz.

Gündem "uzak"taki büyük hikâyeye kilitlenmiş iken "Burada bu kadar fakir, kimsesiz var iken..." diyenler için yazıyorum aşağıda okuyacağınız satırları.

Pazartesi günü, İstanbul Valiliği'nin aşırı yağıştan dolayı okulları tatil ettiği gün, bendeniz Sakarya'ya gittim. Sakarya İl Özel İdare'ye bağlı Şefkat Vakfı'nın Arifiye'deki Çocuk Köyü'nü ziyaret ettim.

Çocuk Köyü yetim ve öksüz çocukların müstakil evlerde "anne" gözetiminde yaşadığı evlerden oluşuyor. Her evin annesi/ablası bulunuyor. Anne/abla evin her türlü tertibinden, düzeninden sorumlu. Her evin ayrı bütçesi var. Her evde her gün tencere kaynıyor. Komşuda pişer bize de düşer anlayışı evler arasında gidip gelen tabaklarla devam ettiriliyor.

Serdar Özdoğan ve eşi Yeşim Özdoğan, Şefkat Çocuk Köyü'nün idarecileri olarak görev yapıyorlar. Köydeki beş evde 21 çocuk yaşıyor. 21 çocuk arasında Köksal ailesinden (ismi değiştirdim) beş kardeş bulunuyor. En büyükleri 16 yaşında. Çocuklar evlere yaş grubu esas alınarak yerleştiriliyor.

Köyün yöneticilerinden Yeşim Hanım, Köksal ailesinin çocuklarının köye ilk gelişlerini anlatıyor. Kelimelerle anlatılamayacak bir sefaletin içinden gelen çocuklar evlerde bulunan çekyatlara oturmaya kıyamamış uzun bir süre. En küçükleri bir vakit elleriyle okşamış çekyatları. Yer yatağında yatmaya alışkın olan çocuklar, on beş gün boyunca yataklarından yere düşmüş.

Köy yemyeşil bir alan ile çevrili. Prefabrik evlerden oluşan köyde her evin kendine ait bahçesi var. Burada yaşayan çocuklar bahçelerine domates ekmişler, çitleri saran sarmaşıklar dikmişler.

Gürül gürül yağan yağmurda verandada oturuyoruz. Okuldan çıkan çocuklar ışıl ışıl yüzleriyle yanımıza geliyor. Yeşim Teyze'lerine, Serdar Amca'larına verecekleri güzel haberler var. Onlara güzel haber verirken ışıl ışıl gözlerle bana hoş geldin diyorlar. Hoş buldum. Sahiden pek hoş buluyorum çocukları. Kütüphanenin duvarlarını süsleyen teşekkür belgelerini, takdir belgelerini, onur belgelerini gösteriyor Yeşim Hanım. "Çocuklarının" başarısından gurur duyuyor.

Çocuk köylerinin sayısının arttırılması çok önemli. Ancak bu tür projeleri başarıya ulaştıran en önemli faktör insan. Diğer taraftan sosyal hizmetlerin sağlıklı bir yol izlemesi için travma geçirmiş, ailesinde büyük bir trajedi yaşamış çocuklar ile sadece sefaletten dolayı orada olan çocukları aynı mekanda toplamamaya dikkat etmesi gerekiyor. Yetişme çağlarında bir çocuk iyilik üzerinden öteki çocuklara örnek olamaz iken şiddet yanlısı bir çocuk bütün bir grubun huzurunu bozabiliyor.

Her şey insan ile güzel. Ve her şeyi berbat eden de yine insan.

Şefkat Çocuk Köyü'nü siz de ziyaret edebilirsiniz. Vakfın gelirini artırmak için yaptığı kampanyalarına katılabilir, bir yetimin, bir öksüzün kalbine bir buse kondurmaya vesile olabilirsiniz.

Başlığa gelince. Vakfın geliri kadınların emekleri, hayırsever vatandaşların maddi destekleri üzerinden bereketleniyor. Herkes kendi meşrebi ve marifetince katkı sağlıyor. Kimi geziler düzenleyerek hem kadınların sosyalleşmesine vesile oluyor hem de vakfa ekonomik katkı sağlıyor, kimi de düzenli olarak hamur işleri yapıyor ve yaptıklarını vakfa ulaştırıyor. Vakfın bu hizmetini bilenler özel günlerde börek, baklava, mantı siparişi vererek vakfa ekonomik katkı sağlıyor.

Sivil toplum çalışmalarının "kadın emeği" boyutunu her vesile ile sizlerle paylaşmaya devam edeceğim.

Hayırda yarışanların yürüyüşlerine tanıklık etmek boynumuzun borcu.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.