23 Kasım 2024
  • İstanbul5°C
  • Diyarbakır12°C
  • Ankara17°C
  • İzmir10°C
  • Berlin4°C

SINIRLARINI KABULE DOĞRU ANAYASA MAHKEMESİ...

Ali Bayramoğlu

09 Temmuz 2010 Cuma 18:28

Anayasa Mahkemesi referandum paketine ilişkin verdiği kararla kamuoyunu şaşırtmadı.

Zira alışkanlığını değiştirmedi. Esasa girmemesi gerektiği halde girdi.

Ama diğer yönüyle şaşırttı Anayasa Mahkemesi...

Zira yaptığı değişikliklerle işin özüne, paketin genel yapısına değinmedi.

Kabul etmek gerekir ki, Çankaya'dan Başbakanlığa ve gazetelere kadar aksi bekleniyordu.

Anayasa Mahkemesi'nin değişiklik paketini budayarak anlamsız hale getireceği düşünülüyordu. Bu ihtimal üzerine hükümetin ne yapması gerektiği tartışmaları başlamıştı. Erken seçime mi gidilir yoksa hükümet paketi yeni maddeler eklemek üzere geri mi çeker tarzı sorular soruluyordu.

Bunlara mahal kalmadı.

Kararla yasal süreç ve değişim süreci kesintiye ya da duraklamaya uğramadı...

Bu gelişme önemlidir.

Tekrar edelim, Anayasa Mahkemesi kuvvetler ayrılığının ilkesine aykırı davranmış ve parlamentonun yetkisine müdahale etmiştir.

Ancak Türkiye uzun süredir ilk kez bu denli kapsamlı bir anayasal değişiklikle 12 Eylül'ün bazı önemli izlerini silme, yargının yeri ve yapısını yeniden düzenleme, sivilleşemeye ilişkin keskin adımlar atma konusunda sandık başına gitme imkânına kavuşmuştur.

Anayasa Mahkemesi bildik ideolojik fetvalarından birisini bu konuda ve bu noktada verme cesareti gösterememiştir.

İşin mahkeme yanı da önemlidir.

Ülkenin yaşadığı yoğun değişim ve demokratik dönüşüm sürecinde Anayasa Mahkemesi'nin karnesinin ne kadar kırık olduğu ortada. Aldığı her karar yetki aşımına ve siyasi görüşlerine dayalı oldu ve mahkeme değişim karşısında direnci temsil etti.

Mahkemenin verdiği 367, başörtüsü, tahkim, özelleştirme kararları bu açıdan tarihe geçti.

Ve Anayasa Mahkemesi bu tavrıyla ülkede yargı üzerinde ve içinde yaşanan kutuplaşmanın taşıyıcılarından, en azından ateşleyicilerinden birisi oldu.

Heyetin son verdiği karar ise bu açıdan yargıçların bir sınıra ulaştıklarını ve kendileri denetleme ya da eğilimlerine bir çizgi çekme noktasına geldiklerini gösteriyor.

Yasa tasarısının bir referanduma, yani halkoyuna sunulacak bir metne ilişkin olması, muhalefet partilerinin tüm pakete değil, paketin iki maddesine itiraz etmeleri, aksi bir kararda ülkeyi bekleyen ve mahkemeyi merkeze oturtacak kesif siyasi cepheleşme, diğer bir ifadeyle genel bir meşruiyet meselesi mahkemenin bu tutumunda etkili olmuş gibi görünmektedir.

Sonuç olarak ortaya çıkan gerek mahkeme açısından, gerek yüksek yargı siyaset ilişkileri açısında da görece de olsa bir normalleşme eğilimidir.

Peki, ne yapmıştır Anayasa Mahkemesi?

İptallerinde kendisini şu anda yüksek yargıya hâkim olan çoğunluk zihniyetinin gücünü korumakla sınırlı tutmuştur.

İptal edilen ibareler Anayasa Mahkemesi ve HSYK'ya seçilecek üyelerde, yüksek mahkemelerin tayin etme gücüne dokunmadan sadece çoğulcu karar almalarını sağlayacak düzenlemeler getiriyordu. Mahkeme mevcut çoğunlukçu sistemi korumuştur.

Bu durumun anayasanın değiştirilemez maddeleriyle ve siyasi akılla (hakim görüş bugün CHP'den yarın AK Parti'den yana olabilir) ilişkisi açıklamaya muhtaçtır.

TMBB Adalet Komisyonu Başkanı Ahmet İyimaya durumu, "Kaporta çizikleri var, arabası motoru sağlam, benzini tam, tekerleklerinde hava boşalma olmaksızın yoluna devam edecektir..." diyerek tasvir etmiş...

Doğrudur...

Değişim süreci referandumda öngörülen değişikliklerle Anayasa Mahkemesi başta olmak üzere, yüksek yargıyı yeniden düzenlemeyi, çağcıl gelişmelere yönelik direncin son kalesini yıkmayı hedefliyor.

Ancak bu sürecin baskısı daha şimdiden Anayasa Mahkemesi'ni kendi yasal çizgilerine doğru itmektedir.

Karar bize bunu da anlatıyor...

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.