22 Kasım 2024
  • İstanbul7°C
  • Diyarbakır9°C
  • Ankara13°C
  • İzmir18°C
  • Berlin1°C

SİLİVRİ'Yİ 'SIFIRLAYAN' KİM?

Hilal Kaplan

12 Mart 2014 Çarşamba 09:57

Önce hukukî terimlerin havada uçuştuğu tartışmalardan başı dönenler için şu yalın gerçeği belirtelim:

Ergenekon davasındaki tahliyeler, tutuklu yargılanma süresini beş yılla sınırlayan yasa değişikliğiyle değil, Anayasa Mahkemesi'nin Başbuğ içtihatıyla ilgili.

Yani hukuken bakıldığında bile Silivri'yi 'sıfırlayan' Ak Parti değil, gerekçeli kararı yedi aydır yazamayıp hükümleri kesinleştirmeyen mahkemedir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına göre, bir kişiyi hakkında hüküm vermeden tutuklu yargılayabileceğiniz en fazla süre beş yıl dört aydır.

Bu minvalde Ak Parti hükümetinin tutukluluk süresinde yaptığı değişiklik, hem Türkiye'nin bu hususta AİHM'de mahkûm edilmesini engelleyecek, hem de AB normlarıyla uyumlu bir tadil işlemidir.

Üstelik yıllardır şikâyet edilen, AB normlarıyla da kendi ceza kanunumuzla da çelişen ve pek çok haksızlığa sebep olan Terörle Mücadele Kanunu bu vesileyle tarihe karışmıştır.

Gelin görün ki bebek ölümlerinden kanalizasyon patlamalarına kadar her konuda AB'yi referans alanlar, bir anda Rusya-Çin eksenine kaydılar. 'Gerekirse yıllarca yargılansın' der oldular.

Bazı Gülencilerin hali hepten ikircikli ve çaresiz. Bir yandan 'AKP, Ergenekoncuları bıraktı' diye ajitasyon yapıyorlar, diğer yandan 'Nerde bu Ergenekon, üye olacağım' diyen Kılıçdaroğlu CHP'sine destek atmak zorunda kalıyorlar.

Bir de kalkmış, şimdiye kadar Ergenekon ve Zirve gibi davalara sahip çıkmış, meşruiyet sağlamış aydınlara kara çalmaya çabalıyorlar.

Dikkatten kaçırmak istedikleriyse şu:

Ergenekon'da örgütü, Zirve'de katilleri yedi yılda bulup cezalandıramayan, iki haftada yazmaları gereken hükmün gerekçesini bir yıla yakın süredir yayınlamayan o aydınlar değil, sizin 'kutsal inek' misali yücelttiğiniz yargınız!

İllâ Silivri'yi 'sıfırlayan' bir adres arıyorsa gözleriniz, Balyoz davasının neden iki yılda karara bağlanıp, gerekçesinin yazılabildiğine ve pek çoğu darbe seminerinde bile yer almamış alt düzey askerlerin de bu süreç sayesinde tak diye tasfiye edildiğine,

Ancak Ergenekon gibi hayatî bir davanın, hükümetin sunduğu bütün maddi ve manevî desteğe rağmen yedi yıl boyunca sündürüldüğüne bakmalı.

Ve bir de şunu hatırlamalı:

Ergenekon davasında bir 'sulandırma' süreci başladıysa, bunun ilk işareti camianın takip ettiği ana haber bültenlerinde 'Ergenekon'un 1 Numarası' olarak ima edilen Mehmet Haberal'ın şaşırtıcı bir zamanlamayla salıverilmesiydi. Ardından kendisi Fatih Üniversitesi'nde Rektör Tekalan tarafından ağırlandı. Bugüne geldiğimizdeyse Haberal, Meclis'te sabaha karşı karara bağlanan dershane reformu yasasının ateşli muhalifi olan bir milletvekili.

Ancak Haberal'ın tahliyesi sadece bir işaretti. Kanatimce esas mesaj, Fethullah Gülen'in, 17 Aralık'tan çok önce, daha dershane meselesi tartışılırken bir konuşmasında sözü darbe davalarına getirip yaptığı şu vurguydu:

'Bana dokunan bir yanı vardı, yaşlı başlı adamlar böyle orada hesap verince ciğerim yanıyor benim. Elimde bir imkan olsa ben onların hepsine 'serbestsiniz' derim.'

Bu sözlerin üzerinden bir ay geçmeden Mustafa Balbay tahliye edildi. Hatırlarsınız, BDP'li vekillerin işi bu kadar 'kolay' olmadı. Yerel mahkemeye yapılan dört ayrı itiraz sonrasında, yine AYM'nin araya girmesiyle BDP'li vekiller tahliye edilebildi.

Tüm hikâyeyi, Yalçın Akdoğan'ın bir yazısındaki 'kumpas' sözcüğüne bağlayanlara, bu kronolojiyi anımsatmakta fayda var.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.