22 Kasım 2024
  • İstanbul7°C
  • Diyarbakır7°C
  • Ankara12°C
  • İzmir15°C
  • Berlin2°C

ŞİDDETE DİKKAT!

Ali Bayramoğlu

20 Mayıs 2015 Çarşamba 07:43

Siyaset “tartışabilmek” demektir. Sorunları konuşarak çözmek, kararları müzakere ederek almak demektir.

Siyaset “iletişim” demektir...

Siyaset bir toplumdaki farklı beklenti, öneri ve taleplerin belirli kurallar ve yasalar çerçevesinde karşı karşıya gelmeleri “birbirlerini etkileyerek, birbirlerinden beslenerek, birbirlerini çürüterek”, kararlara zemin oluşturması demektir.

Siyaset, farklı kesim ve talepler arasındaki fikir alışverişinin ve ortak payda arayışının tek vasıtası olan “düşünce özgürlüğü” demektir. Tartışmanın, konuşmanın, düşünce özgürlüğünün bittiği yerde siyaset de biter, anlamını yitirir.

Siyaset bitince küfür başlar, kavga başlar, kaba güç devreye girer.

Küfür ve şiddet sadece ilkelliğin ve edepsizliğin göstergesi değildir. Farklı olanların düşüncelerini karalayan, reddeden, yok edilmesi gereken düşman ilan eden bir zihniyetin de ifadesidir.

Fiili ve sembolik şiddet, provokasyon yatakları oluşturarak, ülkenin en kritik, tehlikeye, çatışmaya en çok gebe olan Kürt sorunu etrafında bir kez daha boy gösterdi.

Üstelik en kritik dönemde, seçimlere ramak kala...

Hedef kısa vadede istikrar, orta vadede Kürt sorununda izlenen bir yol, son olayda demokratik açılım, yani siyasettir…

Bu tür gelişmeler hep aynı noktaya işaret ederler:

Siyasi alanın dar alana hapsolunması, dar alanda iç çatışmalarla dar rekabete mahkûm edilmesi ve bir savaş ideolojisine dönüştürülüp tartışmalardan arındırılması...

Demokrasilerin önündeki en büyük tehlikelerden birisidir bu.

Karşınıza sadece dün olduğu gibi haki renkle çıkmaz...

Başka renklere de bürünür...

Unutmayalım, “Ne mozayiği ulan, böyle demokratikleşmenin yedi sülalesini...” diyen zihniyet aramızda, hatta içimizde yaşıyor...

“Kurşun atan da kurşun sıkan da bizimdir...” diyen zihniyet de öyle... Dink'e sıkılan kurşunlara tebessümle bakanlar hâlâ buradalar...

Sorunları hafife alınca, “öfke ve şiddeti toplumsal tepki sanınca”, barut alev alır.

Kürt sorununun Güneydoğu merkezli, Kandil Dağı'na sıkışmış bir sorun olmaktan çıktığını yana yakıla anlatmaya çalışıyor birçok insan...

Kürt sorunu siyasi açıdan artık bir kent ve ülke sorunu...

Kürt sorunu sadece Yüksekova, Van, Diyarbakır'da değil, İstanbul, Mersin, İzmir, Adana'da baş gösteren bir sorun...

Dağ gibi, dev gibi etnik bir sorun...

Sorunu bu boyuta taşıyan resmi politikalar oldu. 25-30 yıl süren çatışma, şiddet, baskı ağır toplumsal ve politik sonuçlar üretti. Bunlardan birincisi zorunlu ve kitlesel göçtü. Bu göçün yarattığı en önemli mesele Batı'da ve Güney'de karşımıza çıkan gettolaşmadır. Türklerin ve Kürtlerin iç içe değil, karşı karşıya yaşamaya başlaması, karşılıklı ötekileşmenin mekânsal ve politik olarak hızlanmasıdır.

Bu durumun yarattığı ve yaratacağı tehlikeli karşılaşmalara dikkat!

Adana ve Mersin bombaları buna işaret etti…

Sorun bu olayların dahi seçim malzemesi yapılmasıdır…

Şiddete dikkat!

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.