ŞERİF MARDİN’İ UĞURLARKEN
Oral Çalışlar
09 Eylül 2017 Cumartesi 14:27
Şerif Hoca’yı kaybettik. Ona gençlik yıllarımdan bir özür borcum olduğunu söylemek isterim. Daha önce yazmıştım, ama yine paylaşmayı bir görev sayıyorum...
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinde 1969 Haziran’ında Profesör Şerif Mardin’in Siyaset Bilimine Giriş dersinin sınavındaydık. Kendisinin bulunmadığı sınavda Mardin, iki soru sormuştu. Birisi “sene içinde anlattıklarımı özetleyiniz” türünden bir soruydu. Diğer ise “Schumpeter’e göre Marks’ın kehanetini eleştiriniz”di.
Çoğunluk, ilk sorudan hoşlanmamışlardı. Benim derdim ise Marks’ın görüşlerine “kehanet” denmesiydi. Sorulara itiraz ettim. Okulun Sosyalist Fikir Kulübü Başkanı’ydım. Bir oylama yaptım ve “Bu soruları istemiyoruz” diyerek sınıfı terk etmeye karar verdik.
Okulun Dekanı İlhan Unat beni çağırdı ve sınıfa yeniden girmemizi istedi. Sınavı ertelediğini açıkladı. Böylece kriz önlenmiş oldu.
Ancak Şerif Hoca’nın kalbi kırılmıştı. Yanlış hatırlamıyorsam, bir daha Siyasal Bilgiler Fakültesine dönmedi...
Onun araştırmalarından, yazdıklarından çok şeyler öğrendim. Bilim dünyamızın, siyasi hayatımızın, analaşılmasında etkin bir rol oynadı.
Din-devlet ilişkisi
Şerif Mardin, bilim ve araştırma alanında “ezber bozan” imajıyla dikkat çeken bir bilim insanıydı. “Mahalle baskısı” deyimini siyasi ve toplumsal hayatımıza o soktu.
Din-devlet ilişkisini, laik kesimin içinden farklı yorumlayıp, derinlik kazandıranlardandı. Seküler dünyanın görmezden geldiği, dışlayıp küçümsediği, düşmanlaştırdığı Said Nursi’yi ve Nurculuğu inceleyerek, bilim dünyasının önüne getirmekten çekinmedi.
Şerif Mardin’in sorgulayan tavrı, uzun bir dönem boyunca, özellikle bazı “laik” çevrelerde “kötü adam” olarak anılmasına neden oldu. Laikliğe karşı bir yerden konuştuğunu düşünenler vardı. Halbuki, “Mahalle baskısı” deyimini kullandığında da, din devlet ilişkisini sorguladığında da; var olan laiklik konseptini eleştiriyordu.
Ruşen Çakır’la söyleşisinden bazı Kemalizm değerlendirmeleri: “Kemalizme karşı değilim. Bu ideolojinin, Türkiye’yi kurtarmak için ortaya atılmış olan, akıllıca, pratik bir araçlar bütünlüğü olduğuna inanıyorum.” Ama “Gelişmiş bir söylem olduğuna inanmıyorum. Felsefî derinliği yok.”
Şerif hoca, sorgulayıcı yaklaşımını hep sürdürdü. Ona karşı tepki gösterenlerin bir çoğu, zaman içinde, farklı bakmaya başladı. Bıraktığı eserler güncelliğini koruyor. Önümüzdeki yıllarda da, doğrularıyla yanlışlarıyla yoğun olarak tartışılmaya devam edecek gibi görünüyor. (Serbestiyet)
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.