ŞENGAL’DEN SONRA
Mesut Yeğen
16 Kasım 2015 Pazartesi 13:13
Ezidi Kürtlerin kadim yurdu Şengal artık özgür. Peşmerge ordusu (ve gerillalar) IŞİD barbarlarını Kürdistan’ın bir kıymetli parçasından daha def etti.
Şengal’in özgürleştirilmesi çok önemli, çok kıymetli bir adım ve büyük bir ihtimalle çok önemli başka hamlelerin açılış adımı. Ancak bu başka hamlelerin bir bütün olarak Kürtlerin ve Kürdistan’ın hayrına seyretmesi için Şengal’den, Şengal’in hem dününden hem de bugününden alınması gereken dersler var.
Malum, Şengal Musul’un IŞİD tarafından ele geçirilmesinin ardından bütün Kürdistanlıların gözü önünde barbarlara yem oldu ve üstelik bir seneden daha çok bir zaman bu barbarların olmayan insafına terk edildi. Hem Şengal’in düşüşü hem de uzunca bir zaman düşürenlerin elinde kalışı birkaç şeyi birden göstermişti. Evvela belli ki Güney Kürdistan yönetimi IŞİD’in Musul’u ele geçirmesiyle birlikte oluşan yeni durumu hakkınca değerlendirememiş ve Kürdistan’ın savunmasının nereden başlaması gerektiğine dair geçerli bir perspektif geliştirememişti. Yeni bir perspektif geliştirildiğinde ise Kürdistan ordusunun ne teçhizatının ne de eğitiminin Kürdistan’ı savunmaya yeterli olduğu anlaşılmıştı.
Geride kalan zaman içinde gerek ABD’nin Kürtlerin kıymetini yeniden keşfetmesi gerekse de Güney Kürdistanlıların silkinmesi sonucunda Kürdistan ordusu daha mücehhez, daha milli bir ordu kılındı ve ABD’nin de desteğiyle Irak ve Suriye’nin yeni durumunu değerlendiren bir Kürdistan savunması perspektifi geliştirildi.
Ancak, Şengal’in özgürleştirilmesinin hemen öncesinde ve özgürleştirilmesi esnasında Güney ve Kuzey/Batı Kürdistanlı örgütler arasında yaşanan gerilimler, uzayıp giden tartışmalar Şengal’in özgürleştirilmesinin ardından Güney ve Batı Kürdistan’da olabilecekler hakkında karamsar olmaya sebep olacak cinsten.
Tartışmalar, bir yanda PKK’nin karakteristik ‘zorlayıcı’, dediğim dedikçi ve paylaşımcı olmayan çizgisinin Kürdistan’ın bu halinde bile devam ettiğini, beri yanda da Güney Kürdistan siyaset erbabının da Kürdistan’a esas olarak Güney’in ve müttefiklerinin perspektifinden baktığını gösteriyor.
Oysa belli ki, Kürdistan’ın bu iki parçasının çevresindeki alt üst oluş bugünlerde devam edecek ve bu alt üst oluş esnasında önemli adımlar atılacak. Böylesi bir durumda hem dediğim dedikçi tutumların hem de mevzii perspektiflerin sadece bu tutum ve perspektiflerin sahiplerine değil bütün Kürtlerin aleyhine sonuçlar üretmesi sürpriz olmaz.
Öte yandan, geride hepimizin bildiği parçalanmışlık tarihi, önümüzde de Irak ve Suriye sahasının realiteleri varken, “bütün Kürtler birleşsin, milli ordu oluşturulsun” demenin de bir karşılığı yok. Belli ki, bu parçalanmışlık, bu mevzi bakışlar daha bir süre Kürdistan’ın kaderi olmaya devam edecek. Haddizatında, bu parçalanmışlık, bu mevzi bakış devam ettikçe bu parçalanmışlığın aktörlerinin müttefikleri yanlarında durmaya devam edecek. Müttefikleri Kürtleri tam da parçalanmış oldukları için destekleyecek.
Bu durumdan mucize bir hamleyle çıkış imkanı olmadığına göre, bu veri durumun içinde bütün Kürtlerin, Güneyin ve Batı’nın ve buradaki siyasi yapıların ortak çıkarına uyan sınırlı bir genel strateji mümkün müdür, buna bakmak lazım. Böylesi bir stratejinin ne kadar imkan dahilinde olduğunu elbette ki sahadaki erbapları bilecektir, ama bir diğeriyle asla çatışmamak ve bir diğerinin kazanımına hürmet göstermek, bu türden bir strateji oluşturabilmek için asgari şart olsa gerek.
Dediğim dedikçilik ve mevzi bakış tümden geri bırakılsa elbette iyi olur ama Kürtler hiç olmazsa bir diğeriyle çatışmaktan uzak durup, yek diğerinin kazanımına hürmetkar olsa gerek, çünkü Suriye ve Irak’taki gidişat bir dönem İran ve Irak’ın başarıyla oynadığı şu rezilane “ötekinin Kürdünü destekle, kendi Kürdünü ez” siyasetinin bölge dışı aktörlerin de katılımıyla ve daha büyük ölçekte oynanmasının zeminini oluşturma istidadı taşıyor.
Bu istidadı geri çevirmek lazım. (basnews)
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.