23 Kasım 2024
  • İstanbul5°C
  • Diyarbakır9°C
  • Ankara8°C
  • İzmir9°C
  • Berlin3°C

ŞEFFAFLAŞMA

Ahmet Altan-

14 Mart 2011 Pazartesi 12:35

Uzun yıllar bir karanlıkta yaşadık.

Devletin, siyasetin, medyanın içinde olup bitenlerden haberdar olmadık.

O karanlığın içinde devlet de, siyaset de, medya da çürüdü.

“Derin” yapılar, çeteler, karmaşık ilişkiler pıtraklaştı.

Şimdi bir şeffaflaşma döneminden geçiyoruz.

Böyle uzun karanlıklardan sonra siz o karanlık bölgelere ışık tutup aydınlattığınızda elbette gördükleriniz ürkütücü olacaktır, o denetimsiz karanlığın içinde boy veren bütün tümörleri, bozulmaları, çürümüş organları görmek sizi dehşete düşürecektir.

Ama bunu göze almadan da hiçbir şeyi düzeltemezsiniz.

Şimdi biz kalın duvarlar arkasına saklanan devletin, askerin, siyasetin, medyanın içyüzünü fark ediyoruz.

Gerçekleri öğreniyoruz.

Mesela CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun arka arkaya iki konuşmasını dinledim.

Bence harika vaatlerde bulunuyordu.

“Asker kışlasına dönecek, terör mücadelesinden çekilecek” diyordu, “Askerlik altı aya inecek” diyordu, “Aile sigortası kurup fakir ailelere yardım edeceğiz” diyordu, “Gerekirse bunun için Savunma Bütçesi’nden de keserim” diyordu.

Bu vaatleri gerçekleştirecek partiye oyumu veririm.

Eğer, Kılıçdaroğlu’nun OdaTv ile ilişkilerini bilmeseydim, “Ergenekon’a üye olurum”dediğinden haberdar olmasaydım, bir politikacıya kurulacak tuzağa yeşil ışık yaktığını öğrenmeseydim CHP’nin mutlaka desteklenmesi gerektiğine inanırdım.

Ama siyaset şeffaflaşınca gerçek bütün çıplaklığıyla ortaya çıkıyor.

Topluma harika vaatlerde bulunan bu liderin, iktidara gelmesi halinde Ergenekon soruşturmasını durduracağını, gizli ilişkiler sürdüreceğini biliyorum.

Şeffaflaşma garip bir çelişki yaratıyor o zaman.

Kılıçdaroğlu’nun bu önerilerini bütün yüreğimle destekliyor, onun söylediklerinin gerçekleşmesini istiyor ama onun iktidara gelmesinin “karanlığı yeniden yaratmak isteyen” Ergenekon’u canlandıracağında ürküyorum.

Bu “aydınlanma” döneminde söylemini değiştirmeye uğraşan CHP’nin, bir süre sonra, gerçekleri gören halkın “Ergenekon yandaşlığına” oy vermeyeceğini de kavrayıp, o “karanlıktan” uzaklaşacağını umuyorum.

Kılıçdaroğlu’nun bir daha kendisine bir “tuzak kurmayı” öneren birine “Git yap”demeyeceğinden, gizli ilişkilerden uzak durmaya çalışacağından, herşeyin çarçabuk ortaya çıktığını bilip ona göre davranacağını sanıyorum.

Şeffaflaşma, bir zaman alsa da, sonunda Kılıçdaroğlu da dâhil bütün politikacıları “dürüst” olmaya mecbur bırakacak.

Etkileyici vaatlerle kirli ilişkiler birarada var olamayacak.

Siyaset temizlenecek.

Aynı durum askeriye için de geçerli.

Onların da “gizli” işler yapmayı akıllarından geçirdiklerinde, bunun hemen duyulacağından korkarak, o düşüncelerden vazgeçeceğini, kendi asıl mesleklerine döneceğini tahmin ediyorum.

Devletin içinde de kolay kolay “cinayet” emirleri verilemeyeceğini, gizli örgütler kurulamayacağını düşünüyorum.

Biz, geçmişteki gerçekleri görüp, nasıl bir ülkede yaşadığımızı fark ettiğimizde korkuyoruz ama onlar da artık hiçbir şeyin gizli kalamayacağını anlayıp korkuyorlar.

Bunlar herkes için faydalı korkular.

Şimdi şeffaflaşma kervanına medya da katılıyor.

Fatih Altaylı, dün bir yazı yazarak, Başbakan Erdoğan’ın basın danışmanı Akif Beki’nin kendisine telefon ederek bir manşeti değiştirmesini istediğini, kendisinin reddettiğini ama Hürriyet gazetesinin bu talimata aynen uyduğunu açıkladı.

Gazetelere talimat gönderen Başbakan ve onun talimatlarına uyan gazeteler, üstelik bu gazetelerin bir kısmı da “muhalif” numarası yapıyorlar.

Bir gazeteciye Başbakan’ın talimatlar göndermesi de, bir gazetecinin Başbakan’a böyle bir şeye tevessül etme cesareti vermesi de hepsi için utandırıcı.

Bu şeffaflık döneminin açılmasında büyük rolü olduğunu bilmememe rağmen ben Kılıçdaroğlu’na oy vermeyeceğim gibi Erdoğan’a da oy vermem.

Rakiplerine tuzak kurulmasına “Evet” diyen, Ergenekon’la ilişki kuran siyasetçi istemediğim gibi kendini güçlü hissettiğinde, hangi nedenle olursa olsun, gazetelere talimatlar gönderen siyasetçi de istemiyorum.

Altaylı’ya cevap veren Akif Beki ise, Altaylı’nın her işten çıkarıldığında kendisinden yardım istediğini açıkladı.

Eğer doğruysa, bu da başka bir rezalet tabii.

Karanlığın içinde herkes utanılacak bir şeyler yapmış gibi gözüküyor.

Gene de büyük bir tesellimiz var, Cumhuriyet tarihi boyunca bir zırh gibi sağlam duran karanlık nihayet yırtılıyor.

Ortaya çıkanlar can sıkıcı olsa da…

Yeni bir dönemin başlaması çok ümit verici.
Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.