04 Aralık 2024
  • İstanbul8°C
  • Diyarbakır5°C
  • Ankara4°C
  • İzmir11°C
  • Berlin5°C

SEÇİMLER, HDP VE TÜRKİYE'YE DAİR SENARYOLAR

Gönül Tol

06 Mayıs 2015 Çarşamba 03:25

Kürt siyasi hareketi ve Türk siyaseti 7 Haziran seçimleri öncesinde tarihi bir dönüm noktasında. 

Türkiye'nin siyasi geleceğini büyük ölçüde Kürt meselesinin belirleyeceği yıllardır söylenirdi. Ancak bütün dinamiklerin bir seçim sonucuna bu kadar net bir şekilde bağlı olacağı herhalde çok az insanın aklına gelirdi.

Seçimlerde AKP, CHP ve MHP'nin ne kadar oy alacağından çok HDP'nin barajı geçip geçemeyeceği konuşuluyor.

Hem Meclis'teki aritmetik hem de Türkiye'nin siyasi, idari, etnik, ekonomik ve güvenlik parametreleri HDP'nin ne kadar oy alacağına endekslenmiş durumda.

Barajı aşmış bir HDP'nin Türkiyesi barajı aşamayan bir Türkiye'den çok farklı olacak. Bu iki senaryo sadece Meclis aritmetiği bağlamında değil, aynı zamanda toplumsal psikoloji bağlamında da birbirinden çok farklı sonuçlar doğuracak.

Konuya önce Kürtlerin penceresinden bakalım.

Barajı aşan bir HDP, bu partiye gönül veren milyonlarca Kürt seçmenin Türkiye'ye olan inancını, birlikte yaşama umudunu perçinleyecek.

Kendisini sadece bir Kürt partisi değil, Türkiye'nin demokratik umudu olarak ortaya koyan, yüzde 10’luk barajın tüm antidemokratikliğine rağmen demokratik sürece güvenmeyi seçmiş bir parti sandıktan mükafatlandırılmış olarak çıkmış olacak. Üstelik sadece Kürtlerin değil Türklerin de oyuyla…

Barajı aşmış bir HDP Türkiye'sinde, Türklerin ve Kürtlerin aynı ülkede, aynı idealler için, barış ve özgürlük içinde yaşama inancı güçlenmiş olacak. Siyaseten bu kadar kutuplaşmış bir ülkede böylesine bir birliktelik umuduna sadece Kürtlerin değil bütün Türkiye toplumunun ihtiyacı var.

Bu pencereden bakınca barajı aşan bir HDP Türkiye'sinde Kürtler daha Türkiyeli, Türkler de daha demokratik bir geleceğe doğru yelken açmış olacak.

Meseleye bir de daha somut bir pencereden bakalım.

Barajı aşan bir HDP Meclis aritmetiğini ve Ankara'daki iktidar kavgasını nasıl değiştirecek?

Meclise girmiş bir HDP'nin meclis aritmetiği açısından en çok AKP'yi zayıflatacağı kesin. Dolayısıyla HDP'li bir meclisten Erdoğan'ın istediği türden bir Anayasa ve başkanlık sistemi çıkması zor.

Evet zor ama acaba imkansız mı?

İşte bu noktada HDP'nin sözünde durup durmayacağı konusunda İmralı'dan kaynaklanan bir endişe söz konusu.

Selahattin Demirtaş AKP ile kirli bir pazarlığa girilmeyeceği konusunda çok net sözler verdi.

Peki son sözü Abdullah Öcalan söyleyecek olursa durum değişir mi? Öcalan HDP’yi Kürtlerin taleplerini karşılayan anayasal kazanımlar karşılığında Erdoğan’ın başkanlık rüyasına destek vermeye zorlar mı?

Zorlayabilir…

Fakat HDP bunu kabul ederse tarihi boyunca kurduğu en geniş koalisyonu kendi elleriyle yıkmış olur. AKP’yi ve Erdoğan’ı protesto etmek için HDP’ye verilen desteği kaybeder. Türkiye’nin ‘yeni liberal alternatifi’ olmak yolunda attığı dev adımdan dönmüş olur.

8 gün süren Diyarbakır, Mardin ve Cizre seyahatimde görüştüğüm insanlara Erdoğan’ın başkanlık planına destek verip vermeyeceklerini sordum.

Pek çoğu federal bir yapıyla birlikte önerildiği takdirde başkanlık sistemine evet diyebileceğini söyledi.

Federalizmin Erdoğan için kabul edilip edilemeyeceği meselesi bir yana, HDP’nin şartlı dahi olsa başkanlık sistemine evet diyebileceği ihtimali HDP’ye oy verme konusunda kararsız olan Batılı seçmeni korkutacak cinsten.

Peki barajı aşamayan bir HDP ne doğurur?

Bu sonuç HDP'nin Türkiyelileşme sürecini sekteye uğratacağı gibi Türkiye'nin barış ve özgürlük içinde demokratikleşme umudunu da kıracaktır.

Hayal kırıklığına uğrayan bir Kürt siyasi hareketi özerklik ilan etme ve yerel bir parlamento açma yoluna gidebilir.

Bölgede bir süredir bunun kurumsal altyapısı oluşturuluyor.

Ekonomiden kadının toplumsal hayattaki yerine pek çok konuya odaklanan sivil toplum örgütleri Kürt şehirlerinin her köşesine yayılmış durumda. Adeta onlarca yıl nefesini tutmuş bir toplum, bulduğu ilk demokratik aralıkta yeniden nefes almaya başlamış.

Kürtçe eğitim veren okullar, Kürt dil kurumları tüm engellemelere rağmen faaliyet gösteriyor. Diyarbakır, Yüksekova ve Cizre'de Kürtçe eğitim veren Ferzad Kemanger, Üveyş Ana ve Berîvan ilkokulları açılmış.

Diyarbakır’da konuştuğum bir düşünce kuruluşu başkanı gülümseyerek ‘Kürt meclisi için binanın dahi hazır olduğunu’ söylüyor.

Daha evvel de bunlar tartışıldı, hayata geçirilmeye çalışıldı fakat bu kez farklı olan bir şey var.

Kürtler ilk kez bu kadar kendilerine güveniyor. Kimle konuştuysam Kürtlerin tarihi bir dönemeçte olduğunu, artık cinin şişeden çıktığını, bunun dönüşünün olmadığını söylüyor.

Uluslararası dünyanın, özellikle de Batı’nın, Kürtlerin mücadelesine odaklandığının, bu mücadelenin meşruiyetine dair algının güçlenmeye başladığının farkındalar.

Bu nedenle onlar için kötü senaryo yok. ‘İnşa ettiğimiz bina ya Öcalan’a ev olur ya da yeni Kürt parlamentosuna, tercih hükümetin’ diyor düşünce kuruluşunun direktörü.

Gerçekten öyle mi?

Gerçekten Kürtler için artık kötü senaryo yok mu?

HDP barajı geçemezse Kürtler fiili özerklik ilan edip yaşamlarına devam edebilirler mi?

Bu sorunun cevabı Ankara’nın bu senaryoya vereceği yanıtta gizli.

Hükümet bu oldu bittiyi kabul eder mi? Yoksa 90’larda verdiği türden bir yanıt mı verir?

İkincisi güç.

Tüm dünyanın gözünün Kürtlerde olduğu, Türkiye hükümetinin demokrasi ihlalleriyle uluslararası camianın tepkisini çektiği, Kürt siyasi hareketinin yüzde 10 barajına rağmen demokrasiye şans verdiği, Kürtlerin kendine güveninin ve beklentilerinin tavan yaptığı, bölge Kürtlerinin tüm siyasi farklılıklara rağmen birbirine kenetlendiği bir ortamda Ankara’nın Diyarbakır’a tankla tüfekle girmesi 90’lı yıllardaki kadar kolay değil.

Ümit edelim HDP barajı aşıp meclise girsin ve bu ülke artık normalleşsin…

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.