SEÇİM BARAJI OLMALI MI?
Hüseyin Gülerce
20 Eylül 2013 Cuma 08:47
Sayın Başbakan on gün içinde demokratikleşme paketini açıklayacak. Halen geçerli olan yüzde 10’luk seçim barajının düşürüleceğini sanmıyorum. Başbakan Erdoğan’ın bu konudaki tavrı net. (26 Temmuz 2013):
“10,5 yıl Türkiye bir güveni, istikrarı yakalamışsa, gerek demokraside, gerek ekonomide bir güven ve istikrar varsa, bunun en önemli sebebi koalisyonların olmadığı bir hükümet yapısıdır. Milletimizin birliğinin, beraberliğinin, dayanışmasının, demokratik ve ekonomik alanda yakaladığı şu performansı kaybetmesini istemiyoruz. Barajla ilgili herhangi bir oynama, bir tasarruf gündemimizde yok. Onun için bu baraj kalacak…”
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, bir başvuru üzerine 30 Ocak 2007’de verdiği bir kararla, seçim barajının yüzde 10 olması konusunda Türkiye’yi haklı bulmuştu. AİHM’nin kararının gerekçesinde, “Türkiye’de özellikle 1970’li yıllardaki istikrarsızlığın göz önünde tutulduğu” ifade edilerek, bu barajın, “TBMM’nin aşırı şekilde bölünmesine ve işlevsiz hale gelmesini önlemeye yönelik olduğu” belirtilmişti.
Üç gün önce AB Komisyonu’nun Genişleme ve Komşuluk Politikalarından Sorumlu Üyesi Stefan Füle, AİHM’nin bu kararına atıf yaparak, yüzde 10 seçim barajının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi için bir ihlal oluşturmadığını söyledi. Yani AB üyeliğimiz açısından bir sorun yok. Ama AB üyesi ülkelerde seçim barajlarını da hatırlayalım. Almanya, İtalya, Belçika, Lüksemburg, Polonya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Estonya, Letonya ve Litvanya: Yüzde 5. Avusturya, İsveç ve Slovenya: Yüzde 4. Yunanistan: Yüzde 3. Danimarka: Yüzde 2. Seçim barajı olmayan AB ülkeleri ise Fransa, İngiltere, İrlanda, Hollanda, İspanya, Portekiz, Finlandiya, Kıbrıs Rum Kesimi ve Malta. Seçim barajının düşüklüğü ve koalisyonlar, Avrupa’da istikrarsızlık kaynağı olmaz iken, bizde neden ciddi sıkıntılar meydana geliyor? Asıl bu sorunun cevabını arayarak konuyu ele almalıyız. İtiraf etmeliyiz ki, bizde demokrasinin mayası olan hoşgörü, konumlara karşılıklı saygı ve demokratik olgunluk adına bir zaaf var.
Uzlaşma kültürümüz yok denecek kadar az. İktidar-muhalefet çekişmeleri adeta bir kan davasına dönüşmüş. Saygıdan öte hakaret, aşağılama, hatta küfürleşme var. Neticede geldiğimiz nokta belli. Üç tehlikeli zeminde; Türk-Kürt, Alevi-Sünni ve farklı yaşam tarzları zeminlerinde, gerilim ve kutuplaşma giderek artıyor. Yönetimde istikrar sağlanmış olması, siyasi ve toplumsal ayrılıkların derinleşmesini, kutuplaşmayı önleyemiyor. Bence asıl zihnimizi, çabamızı giderek tehlikeli hale gelen gerilim ve kutuplaşmayı azaltacak, uzlaşma kültürünü hâkim kılacak bir rotaya odaklamalıyız. Bu açıdan ben, seçim barajının düşürülmesini değil, hiç olmaması gerektiğini savunuyorum. Kutuplaşma ve gerilimin sona ermesi, demokrasinin olgunlaşması, uzlaşma kültürünün devreye girmesi, gerçek manada demokratikleşme, barajsız seçimlerle sağlanabilir…
Baraj düşürülürse diyelim AK Parti; Saadet Partisi ve Büyük Birlik Partisi’ne 20-25 kadar milletvekilliği vermiş olacak. Ama bunun karşılığında temsilde adaletin yanında TBMM tam bir istişare zemini haline gelecektir. Farklı seslerin, farklı görüşlerin kavgasız, hakaretsiz, tam anlamıyla “her şey ülkemiz için” anlayışı ile seslendirilmesi sayesinde, farklılıkların zenginliği ne demekmiş onu göreceğiz. AK Parti, demokratik olgunluk ve uzlaşma kültürü dönemini başlatma fırsatını heba etmemelidir…
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber