23 Kasım 2024
  • İstanbul5°C
  • Diyarbakır12°C
  • Ankara17°C
  • İzmir10°C
  • Berlin4°C

ŞAYET

Günay Aslan

25 Mayıs 2013 Cumartesi 08:37

Soğuk Savaş sona ermese, uluslararası sistem çökmese, Amerika’dan Afrika’ya, Avrupa’dan Asya’ya dünyanın dengeleri değişmese, Türkiye yapısal sorunlarını ötelemeyi sürdürecek, Türk ordusu tepeden inme yöntemlerle ‘toplum mühendisliği’ yapmaya devam edecekti.

Reel sosyalizm iflas etmemiş, eski düzen değişmemiş, özellikle de Ortadoğu’da 100 yıl önce İngilizlerin kurdukları sistem çökmemiş ve ufukta içinde Kürdistan’ın da olacağı yeni bir düzen yükselmemiş olsaydı, Türkiye aynı tas aynı hamam değişmeden yoluna devam edecekti.

Dünyanın ve buna bağlı olarak da Ortadoğu’nun dengeleri bozulmamış ve yeni dengelerin kurulması söz konusu olmamış olsaydı, Batı dünyasının Türkiye’ye biçtiği misyon sürecek, Türkiye kendisini Ortadoğu’dan kapı dışarı etmiş Batı’ya ‘ileri karakol’ hizmeti vermeye, hakları da ezmeye devam edecekti.

Soğuk savaş bitmemiş, dünyanın düzeni değişmemiş olsaydı, Türkiye’nin halkların iradesine karşı yapılandırılmış ‘parlamenter sistemi’, militarizme asma yaprağı olmayı sürdürecek, Türk siyaseti toplumu yozlaştırmaya ve çürütmeye devam edecekti.

Dünyanın güçler dengesi sistemi değişmemiş ve yeni bir dünya sisteminin inşası kaçınılmaz hale gelmemiş olsaydı, Türkiye’nin üniversitelerindeki ırkçı ve ezberci eğitim devam edecek, ‘öğrencilerinden cahil’ profesörlerin saltanatı da sürecekti.

Aynı şekilde Türkiye’nin korkak ve kaypak iş dünyasının militarist sistemin ırkçı ve imhacı politikalarına verdiği destek de sürecek, iş adamları generallerin ‘emir eri’ olmaya devam edeceklerdi.

Dünya hızlı bir değişim içine girmemiş, eski sistem çökmemiş, içinde Kürtlerin de yer alacağı yeni sistem ufukta belirmemiş olsaydı, Türkiye’nin temel sorunlarından birinin yargı sistemi olduğu gerçeği görülmeyecek, Türk yargısı militarizmle göbekten bağlı olarak görev yapmaya devam edecekti.

Yine söz konusu küresel gelişmeler olmasaydı cumhuriyetin kurucusu CHP demokrasi mücadelesini sömürmeye devam edecek, halka güvenmediği halde halkın demokrasi, özgürlük ve refah taleplerini savunur görünecek, geniş kitleleri denetim altında tutmayı sürdürecekti.

Elbette CHP’nin lideri Kemal Kılıçdaroğlu da kimlik bunalımına düşmeyecek, kendisini inkar etmeyecek, göğsünü gere gere, ‘Dersimli’yim, Alevi’yim, Zaza’yım’ diyebilecekti.

Şayet dünyanın ‘iki kutuplu’ eski sistemi çökmemiş ve reel sosyalizm iflas etmemiş olsaydı, Türkiye sosyalist hareketinin önemli bir kısmı da tarihsel misyonundan vazgeçmeyecek, bir kısmı şövenizme yönelmeyecek, bazıları da Mao’yu brakıp Veli Küçük’ün peşinden gitmeyecekti.

Dünyada bu siyasal deprem yaşanmamış olsaydı MHP de ‘astığım astık, kestiğim kestik’ tavrını sürdürecek, derin devletle iş birliği halinde halklara kan kusturmaya devam edecek, yeni katliamlara girişecekti.

Uluslararası sistem çökmemiş, bazı devletler çözülmemiş, rejimler ve sınırlar değişmemiş olsaydı, Türkiye’nin Ortadoğu politikası da değişmeyecek, 100 yıl öncesi sırtını çevirdiği bölgeye bu kez yüzünü dönmeyecekti.

Dünyanın ve Ortadoğu’nun dengeleri bozulmamış ve yeni dengelerin kurulması söz konusu olmamış olsaydı, Türkiye, Kürdistan’ın hamisi rolünü üstlenmeyecek, ‘ulus-devlet’ paradigmasında ısrar edecek, İran, Irak ve Suriye’yle oluşturduğu Kürt karşıtı cephenin başını çekmeyi sürdürecek, Kürtleri ezmeye ve Kürdistan’ı da yangın yerine çevirmeye devam edecekti.

Bu tarihi değişim olmamış, Tükiye çok ciddi yeni sorunlarla karşı karşıya kalmamış olsaydı, Kemalizm tasfiye edilemeyecek, siyasal İslam iktidara gelemeyecek, Türk ordusu her zaman yaptığı gibi emir-komuta zinciri içinde yine müdahale edecek, yeni bir darbe daha gerçekleşecekti.

Öte yandan elbette Soğuk Savaş sona ermemiş, uluslararası sistem çökmemiş, Amerika’dan Afrika’ya, Avrupa’dan Asya’ya dünyanın dengeleri değişmemiş olsaydı, Türkiye’de siyasal İslam’ın baskı ve rant yoluyla yapmaya çalıştığı ‘toplum mühendisliği’ sonuç verecek, siyasal dönüşüm kalıcı hale gelecekti.

Dünyanın ve bölgenin dengeleri değişmemiş; dünyada temel hak ve özgürlükler düzeni, içeride Kürtlerin mücadelesi yükselmemiş olsaydı, AKP kendi hegemonik sistemini inşa edecek, bodoslama daldığı Ortadoğu’dan da eli boş dönmeyecekti.

Ne var ki değişen iç ve dış dengeler buna izin vermedi.

Haki Kemalizmin yerini alan Yeşil Kemalizm bu yüzden beklenenden de erken çöküş sürecine girdi.

Suriye macerası siyasal İslam’ın ‘derin stratejisini’ çökertti. Denklem değişti ve Ortadoğu’daki krizlerin Türkiye’nin iç krizlerini daha da şiddetlendireceği bir döneme girildi. Yeni dönem Kürtler ve Türkiye’nin ezilen bütün demokrasi dinamikleri için kalıcı başarılar vaat ediyor.

Dolayısıyla Kürtlerin ve bütün ezilenlerin çözüm sürecin yarattığı tarihsel fırsatları iyi değerlendirmeleri; demokrasi cephesinde birleşmeleri ve siyasal alternatifi birlikte inşa etmeleri gerekiyor...

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.