SARI LEVENT'LER VE GENELKURMAY'IN SORUMLULUĞU...
Ali Bayramoğlu
05 Temmuz 2012 Perşembe 05:19
Musa Anter'in tetikçisi Hamit Yıldırım'ın Şırnak'ta huzurlu ve zengin bir hayat sürerken gazetecilerin çabasıyla yakalanmış olmasının üzerinde dikkatle durmak lazım...
Sorular ortada:
Kamu otoritesi bu tür kaçak durumları varoluşları nasıl atlıyor?
Yeşil de böyle asude bir şekilde, itibarı elinde hemen yanıbaşımızda bir yerlerde yaşıyor olabilir mi?
Taraf Gazetesi sormuş, itirafcı Aygan cevaplamış, şöyle diyor:
"İki JİTEM tetikçisi devlet himayesinde yaşıyor. Ali Ozansoy, (...) Emniyet Genel Müdürlüğü'ne memur olarak atandı (...) faili meçhul cinayetler işleyen Sefer Bildik, Akdeniz bölgesinde jandarmayla birlikte insan kaçakçılığı yapıyor..."
Susurluk'tan bu yana kaç faili meçhul cinayet aydınlandı?
Rıdvan Özden, Eşref Bitlis, Cem Ersever, Vedat Aydın, Behçet Cantürk, Savaş Buldan ve tanımış, tanınmamış daha nicesi...
Cinayetlerin faili meçhul kalmalarıyla, pekçok itirafçının, tetikçinin, infaz memuru ve amirinin serbest dolaşması arasındaki paralellik barizdir.
İki tür infaz memuru ve amiri olduğunu biliyoruz.
Bir kısmı hayduttan devşirme ya da itirafçılardan üretilme adamlar...
Bir kısmı ise hâlâ görevlerine devam eden güvenlikçiler, özellikle askerler...
Daha önce kaç kez vurguladım, 1990'lı yılların ortasında Doğu ve Güney Doğu'da görev yapmış jandarma subaylarının bir kısmı bu infazlara tanık oldu, bir kısmı da bizzat bunların içinde yer aldı. Bugün pekçoğu ülkenin çeşitli yerlerinde görev yapıyor ya da emeklilikleri sürüyor.
Arınma, yüzleşme, değişim, sivilleşme bizzat ordu karargahının o döneme ve o gövdeye neşter atmasını gerektirmez mi? Hukuk, demokrasi, insan hakları bunu icap ettirmez mi?
Kaldı ki vebal var...
Örnek pekçok...
Emekli jandarma generali, Ergenekon tutuklusu Levent Ersöz. Pekçok olayın merkezinde yer almış, yer aldıkça rütbe de almıştı.
Bursa Jandarma Bölge Komutanlığı yaparken, eski pekçok JİTEM'cinin, Yüksekova skandalı mimarlarının Bursa civarında yeniden istihdam edildiği basında yer almıştı.
Daha sonra Jandarma İstihbarat biriminin başına atandı, Eruygur'la birlikte çalıştı. O günlerde, makamına çağırdığı pekçok gazeteci ve işadamının ses kayıtlarını tutmuş, daha sonra bunlar Ergenekon davasına yansımıştı. Aynı dönemde Urfa Jandarma Alay Komutanı Sarızeybek, Ersöz'ün Urfa üzerinden Genelkurmay Başkanı Özkök'ün özel telefonlarını dinleme girişiminde bulunduğunu iddia etmişti. Yani Hilmi Özkök'ün kimi kuvvet komutanları tarafından darbeye engel görüldüğü ve tasfiye edilmeye çalışıldığı günlerde...
Biraz geriye gidelim...
25 Ocak 2001 tarihinde HADEP İlçe Başkanı Serdar Tanış ile HADEP üyesi Ebubekir Deniz, Şırnak'a bağlı Silopi Jandarma İlçe Komutanlığı'na gittikten sonra ortadan kayboldular.
Resmi makamlar bu kayıpların Hizbullah'la ilgili olduğunu, bu iki kişinin jandarma karakoluna hiç gelmediğini söyledi. Ardından tanıklar ortaya çıkınca, karakola geldikleri, ancak on dakika kalıp çıktıkları açıklandı.
Tanış, kaybolmasından bir ay önce Başbakanlık ve İçişleri Bakanlığı'na bir dilekçe yazmış ve şunları aktarmıştı:
"Halen Silopi HADEP İlçe Başkanlığı'nı yapmaktayım. Güvenlik güçleri tarafından bu görevimden vazgeçmem için uyarılmakta ve tacize uğramaktayım. Alay Komutanı telefonda babama, 'Serdar bugün mutlaka (Silopi Jn. Karakolu'na) gelmeli. Gelmediği takdirde bir daha Şırnak topraklarına ayak basmasın. Bastığı takdirde kendisini öldüreceğim. Kime giderseniz gidin. Yerim, mekânım, rütbem bellidir' dedikten sonra telefonu kapatmıştır. Şu anda Şırnak iline gidememekteyim. İşlerimi yapamaz haldeyim..."
O alay komutanı bölgede daha önce kıyıcılığıyla tanınan "Sarı Levent" lakaplı Levent Ersöz'dür...
Daha sonra rütbe almış, tuğgeneral olmuştur Ersöz...
Tanış ve Deniz ise hâlâ kayıp...
Sorumluluk ve görev ortada...
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.