SAKİNE CANSIZ VE 'MAVİ GÖMLEK'
Mahmut Övür
12 Ocak 2013 Cumartesi 08:25
Türkiye'de ne zaman barıştan söz edilse bir kışkırtma eylemi oluyor. 1993'te Bingöl'de 33 askerin tuzağa düşürülmesinden Silvan'a bu hep böyle oldu. Kışkırtmanın adresi de hep içerisiydi.
İlk kez dışarıda, Avrupa'nın göbeğinde bir saldırı gerçekleşti. Bunun Öcalan'la yürütülen yeni barış sürecine yönelik bir sabotaj olduğu çok açık. Bu kez Avrupa'nın seçilmesi ve Öcalan'a yakınlığıyla bilinen Sakine Cansız ve iki arkadaşının öldürülmesi birçok mesajı içinde barındırıyor.
Sakine Cansız, cezaevinden çıktıktan sonra uzun yıllardır Avrupa'da yaşayan bir isim. Daha sivil ve barış yanlısı bir siyasi aktör olarak biliniyor. Bunu en somut biçimde Öcalan'ın yakalandığı dönemde gördük. PKK yönetiminin Öcalan'ı saf dışı bırakma hesaplarına karşı en sert tavrı Sakine Cansız gösterdi. Avrupa'daki diyaspora ve kadınlar üzerindeki etkisini kullanarak Öcalan'a sahip çıktı.
Ve en önemlisi devletle Öcalan'ın "silahların susturulması ve ülke dışına çekilmesi" görüşmelerine destek verdi. O dönemde bu görüşmeleri yürüten Avukat Selim Okçuoğlu ve Balıkçı lakaplı İlhami Işık'a barışı simgelediği için "mavi gömlek" hediye etmesi barıştan yana olduğunu gösteriyor.
Sakine Cansız'ın hedef seçilmesi bu nedenle boşuna değil. Anlaşılan barış düşmanları bu kez PKK'ya Avrupa diyasporası üzerinden bir mesaj veriyor. O mesaj da çok açık: "Silahsız PKK hiçbir şeydir." Böylece "silahları bırakırsanız vurulursunuz" demek isteniyor. Kurşun sadece Cansız ve arkadaşlarına değil, Öcalan'a da sıkılmış sayılır.
Kadınların hedef seçilmesi de bu açıdan önemli. Genel olarak devletle görüşmelere diyaspora Kürtleri daha negatif ve soğuk bakar. Hedef de onların öfkesini harekete geçirerek barış sürecini sabote etmek.
İlginçtir PKK ve KCK çevrelerinin "Bunu Türk derin devleti yaptı" türü ilk açıklamaları da Avrupa'daki diyasporayı "devletle görüşmelere karşı" harekete geçirmekten öte bir anlam taşımıyor.
Kısaca borsa deyimiyle sonuçları satın alınarak yapılmış stratejik bir eylemdir bu... Bu eylemin nereden geldiğini kuşkusuz en iyi bilecek olan da Öcalan-Karayılan hattında pozisyon alan siyasi aktörlerdir.
Ortada şüpheli çok sayıda aktör var. Bölgede, Kürt siyasi hareketinin sivil demokratik mücadeleyi seçmesiyle hesapları bozulacak, İran ve Suriye gibi devletler olduğu gibi Avrupa'da da bazı devletler ihtimal dışı değil. PKK içinde uzantıları olduğu çok açık. Ayrıca MİT'in silahsızlanmayı başarmasıyla rahatsız olacak güçler de var.
Tabii Türkiye içinde "Umudunu PKK'nın şiddeti yükseltmesine bağlamış derin güçler" de var. Ancak o güçlerin bu düzeyde bir operasyona gücü yetse bile açığa çıkartılma ihtimali yüksek olduğu için zayıf görünüyor.
Dünyanın en güçlü istihbarat örgütleri CIA, MI5 ve KGB gibi örgütlere bile sızmanın olduğu bir dünyada PKK içine sızılmaması mümkün mü? Bu nedenle hangi gücün bu saldırıyı yaptığı kolay ortaya çıkmayacak.
Yapılması gereken, Başbakan Erdoğan'la Afrika gezisinin son durağı Dakar'da bir araya geldiğimizde sorduğum "Süreçten umutlu musunuz?" sorusuna verdiği cevapta saklı:
"Hiçbir zaman umudumu yitirmedim. Umarım medya da bu konuda gereken hassasiyeti gösterir ve bu sürece destek verir."
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.