03 Aralık 2024
  • İstanbul10°C
  • Diyarbakır4°C
  • Ankara5°C
  • İzmir12°C
  • Berlin7°C

RÜYA

Elif Şafak

24 Eylül 2012 Pazartesi 07:57

Bir rüya gördüm bu hafta. Rüyamda savaşan insanlar gördüm. Söylemeye dilim, yazmaya kalemim varmıyor şu anda. Lakin paylaşmam lazım. Memleketim için hissettiğim kaygıyı, uykularıma kadar sızan endişeyi dile getirmek gönül borcum. Karanlık bir şehir, uzadıkça uzayan yollar, ikiye bölünmüş insanlar. Neredeyse tıpatıp aynı giyinmiş erkekler var etrafta. Atkılı, paltolu, ceketli, takım kravatlı... Düşman kamplara ayrılmışlar. Halbuki birbirlerine o kadar benziyorlar ki kimin hangi taraftan olduğunu ilk bakışta kestirmek zor. Öbek öbek toplanmışlar, kızgınlar, hınçlılar; siperler içinden, barikatlar gerisinden havai fişekler atıyorlar. “Neyi kutluyorlar acaba?” diye düşünüyorum kendi kendime. Ama kutlamaya benzemiyor. Suratlar asık, bedenler gergin, bir koşuşturmaca, bir esrar perdesi ortada. Gecenin sessizliğinde, o simsiyah ve dipsiz semada ebemkuşakları bırakıyor ışık hüzmeleri. Sonradan ve aniden anlıyorum ki, dehşet içinde irkilerek görüyorum ki havai fişek zannettiklerim aslında silahlardan çıkan kıvılcımlar imiş. Bombalar ve silahlar konuşmakta.

Kardeş kardeşi kırmakta. Bir eşikteyiz. Durmuşuz, gözlerimizi yummuş, soluğumuzu tutmuşuz. Ötesi boşluk. Gün geçmiyor ki elem dolu haberler gelmesin ve yepyeni bir öfke dalgası yükselmesin. Bir başka ülkede bu kadar çok ölüm ve trajedi peş peşe yaşansa her şey tarumar olur. Türkiye’de ise yaşam bermutat devam etmekte. Lakin uzun zamandır hiç bu kadar daralmamıştık milletçe, hiç bu kadar sürüklenmemiştik umutsuzluğa. Her yeni haberle birlikte biraz daha düşüyor omuzlarımız, biraz daha yıpranıyor kelimelerimiz. Giderek zorlaşıyor barıştan ve huzurdan ve olgun bir demokrasiden söz etmek. Söz edenlere ya “deli” ya “romantik” gözüyle bakılıyor. Oysa, konuşmamız lazım. Kelimeleri yitirirsek kaybımız ne kadar büyük olur. Yaşanan her terör saldırısından sonra televizyon ekranlarında hep aynı kareleri görmeyi, siyasetçilerden hep aynı sözleri duymayı yahut gazetecilerden aynı satırları okumayı kanıksamayalım ne olur. Kanıksamak alışmak demek, alışmak hissetmemek demek, hissetmemek ise çözümsüzlüğün taşa yazılması demek. Tepkilerle ve tepkisellikle bu problemi nasıl çözecek, bu kâbusu nasıl aşacağız anlayamıyorum. Bir kısırdöngü içindeyiz. Aşırı Türk milliyetçiliği, aşırı Kürt milliyetçiliğini körüklüyor; aşırı Kürt milliyetçiliği ise aşırı Türk milliyetçiliğini.

Bundan uzun değil, on beş-yirmi sene evvel Güney Afrika’ya barış ve demokrasi geleceğini söyleseniz kimse inanmazdı. Ne uzmanlar, ne dış gözlemciler, ne siyahlar, ne beyazlar. Öylesine bölünmüş ve kutuplaşmış bir toplumdu ki kimsenin umudu yoktu gün gelip düzeleceğine dair. Lakin Güney Afrika bir sosyal mucizeyi gerçekleştirdi. Birbirine değil selam vermek, mesafeyle hatta nefretle bakan ve intikam arayan insanların bile ortak bir geleceğe inanmasını mümkün kıldı. Hiç değişmez zannedilen husumetler bile düzelirken, ırkçılığı ana ideoloji haline getiren ülkeler bile söylemlerinde yumuşar ve normalleşirken, biz neden çıkamıyoruz bu cendereden? Bir tane Türkiye var. İnci tanesi bu memleket. Türk milliyetçiliğinin şunu görmesi lazım: Kürtlere eşit muamele yapmadık bunca zaman ve bedeli çok ağır oldu. Kürt milliyetçiliğinin şunu görmesi lazım: Bir an evvel ve tamamen silahlar susmalı. Şiddetle hiçbir şey yeşermez bu topraklarda. Yurtdışında insanlar görüyorum; Bosna’dan, Ruanda’dan, Lübnan’dan, İran’dan, Irak’tan... Savaşlardan veya iç savaşlardan kaçan, trajediler yaşamış, yersiz-yurtsuzlaşan insanlar. Gözlerinde yaralı bir bakış, yüreklerinde gurbetin mührünü taşıyan insanlar. Bizim ellerin insanları onlara benzemesin hiçbir zaman... Bu konularda yazmak zor. Çünkü biliyorum ki ne desem birileri yanlış anlayacak. O kadar kaygan bir zemin ki en iyisi hiç bulaşmamak. Daha hafif konular yazmak istiyor bu pazar elim. Lakin öteki elim, sol elim sızlıyor. Yazmazsam sızı ağrıya dönüşecek. Rüyamda iç savaş gördüm. Kalktım yüreğimde bir ağırlık. Tek teselli, hani derler ya, rüyada görülenin tersi olur. Kimbilir, bakarsınız hakikaten barış, hakikaten demokrasi, hakikaten huzur olur!

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.