22 Kasım 2024
  • İstanbul7°C
  • Diyarbakır5°C
  • Ankara10°C
  • İzmir17°C
  • Berlin2°C

RUSYA VE PKK

Ali Bayramoğlu

07 Ekim 2015 Çarşamba 08:59

Bölge ve ülke epeydir bu kadar karışmamıştı.

ABD ve IŞİD'den sonra yeni bir komşumuz daha oldu. Zira Rusya Suriye'ye kalıcı olmak üzere geldi. Türkiye'nin burnunun dibindeki Ceble'yi bir hava üssüne dönüştürdü.

Rusya'nın Suriye'de oyuna girişinin kimi ilk sonuçları bir kaç gündür gazetelerde yer alıyor. Suriye'deki tek meselesinin, havadan vurmaya başladığı IŞİD olmadığı açık. Esat'ı ayakta tutmak ya da onun yerini alacak kişi ve yapıyla ilişkilerini sürdürmek, bölgede kökleşmek ana hedeflerinden birisi. Nitekim daha ilk günden itibaren Rus uçakları Esat'la mücadele eden ÖSO mevzilerini de vuruyor, vurduğu söyleniyor. Bu durum daha ilerler, açık hale gelir, Türkiye'nin desteklediği gruplar Rusya tarafından hedef alınmaya başlanırsa, ortaya Türkiye açısından yeni ve ciddi siyasi bir sorun çıkabilir.

Bu işin sadece bir yanı...

Bölgeye yerleşme niyetindeki bir Rusya'nın PYD-PKK'yla ilişki kurması, belli koşullar içinde, Esat'la bağlantılı olarak Rojava politikalarına destek vermesi hiç şaşırtıcı olmaz. Böyle bir ihtimalin hem PKK'yla mücadele açısından hem PKK-PYD'nin uluslararası meşruiyet arayışlarının derinleşmesi bakımından Türkiye'yi beklenenin çok ötesinde rahatsız edeceği muhakkaktır.

Rusya her zaman hoyrat bir ülke oldu. Tehditlerine meydan okumak, yanıt vermek çatışmayı beraberinde getirecek ya da bu ülkenin fiili durumlar yaratmasına imkan verecek kadar riskli.

Denge değişikliğinin başka bir boyutu daha var...

Malum politikasız AB'nin, bölgeyle ilgili ana meselesi mülteciler sorunu. Onları kendi sınır kapılarından, ülkelerinden uzak tutmak için her tür işbirliğine açık kapı tutuyorlar. Esat'lı bir Suriye de bunlara dahil...

ABD, bölgede IŞİD'e karşı seferberlikte, İran'la anlaştıktan sonra, Türkiye, Suudi Arabistan, Barzani, Irak yönetimi ve PYD'yi içine alan bir “yönlendirme alanı” oluşturdu. Ve pek çok gelişme bu alana endeksli hale geldi, Türkiye, PYD, hatta PKK ve pek çok aktör beklentilerini bu alanı dikkate alarak inşa etmeye başladı. Rusya'nın varlığının denklemi bu açıdan da etkilediği ortadadır. Türkiye'nin ABD'yle yaptığı son anlaşmanın anlamının da bu çerçevede biraz azaldığını görmek gerekir.

Türkiye bu koşullarda muhtemelen kimi politikalarını gözden geçirecektir. Bunların başta geleni Esat'sız bir Suriye politikasıdır. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Rusya ziyaretinde Esad'ın, bulunacak siyasi bir çözüm çerçevesinde, bir süre iktidarda kalabileceğini söylemesi bu koşulların bir sonucudur.

Ancak böyle politika değişikliği olsa bile, Türkiye'nin Rojava ve Kürt hareketi karşısında yaşayacağı sıkıntılar ortadan kalkmıyor.

Türkiye açısından Kürt meselesi bugün aynı zamanda Kürt siyasi hareketinin ana stratejisini oluşturan iki sorun içeriyor.

Bunlardan birincisi Rojava meselesidir. PKK-PYD'nin Suriye'de Türk sınırı boyunca, kökleşmesini Türkiye'nin varoluşsal bir risk olarak görmesidir. Buna karşı kah tehdit, kah ittifaklar üzerinden bir güvenlik politikası uygulamaktadır. Yeni dengeler bu politikaların yeterli ölçüde derde deva olmayacağını gösteriyor. Taviz, paylaşmak ve muhafaza üçlüsünü kombine eden politikalar izlemesi, bir dönem Kuzey Irak'ta olduğu gibi kaçınılmaz durmaktadır.

İkinci sorun PKK'nın Türkiye'de fiili bir özerklik adı altında, kimi yerleşim alanlarında, bir siyasi egemenlik arayışına girmesidir. Ülkedeki her gelişmeyi Tayyip Erdoğan'la açıklayan muhalif siyasi pozisyon yüzeyselliğine rağmen, kim ne derse desin, bugün Güney Doğu'da yaşanan ana sorun bu hakimiyet arayışına devlet güçlerinin verdiği yanıtlar ve ortaya çıkan çatışmadır.

Bu görüntü nasıl terse dönecek? Bu konuda siyasi iktidara düşen nedir?

Çizdiğimiz çerçevede ana soru budur.

Yarına...

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.