RUSYA-ESAT İŞBİRLİĞİ VE SONUÇLARI
Ali Bayramoğlu
24 Kasım 2015 Salı 09:28
Bölge bir cehennem alevi gibi yanıyor. Rüzgarın yönü ise Türkiye'den yana değil. Suriye topraklarından gelen Türkiye'nin uzun süredir tehdit olarak kabul ettiği üç konu var.
Birincisi IŞİD'in varlığı ve eylemleri. Bu örgütünün Diyarbakır, Suruç ve Ankara saldırılarıyla, Paris saldırısıyla neler yapabileceği görüldü. IŞİD'çiler Türkiye'de Adıyaman, Gaziantep gibi şehirlerde kökleşmeye, yapılanmaya başlamış durumda. Türkiye'nin genellikle kapalı olduğu selefi rüzgarlar bu kez kuvvetli esiyor. Batı ülkeleri başta olmak üzere dünyanın dört bir köşesinden IŞİD'e katılmak üzere gelenler, bu kişilerin takibi, Ankara'nın sırtındaki ciddi bir yük ve sorumluluk olmaya devam ediyor. IŞİD, Kilis'in karşı tarafında 90 kilometrelik bir hattı kontrol ediyor. Geçişler özellikle bu bölgeden sağlanıyor. Türkiye'nin ısrarına rağmen burada güvenli bir bölge oluşturulmasına anlaşılmaz biçimde müttefik güçler onay ve destek vermiyor.
Türkiye'nin tehdit olarak kabul ettiği ikinci husus, Suriye'nin kuzey sınırının tümüyle PYD tarafından ele geçirilmesi, Kürtlerin Fırat'ın Batı'sına geçerek Afrin ile Telabyad'ı birleştirme niyetleri. Türkiye'nin sınırı boyunca PYD-PKK'nın egemen duruma gelmesine yol açacak bu durum ve PKK devletinin nüvesi olarak değerlendiriliyor.
Üçüncü tehdit konusu ise göç meselesiyle, daha doğrusu yeni bir göç akınıyla ilgili. Suriye'nin nüfus yoğunluğunun yüksek olduğu kuzey batısı, Halep civarı, Kilis'in tam karşısında bulunan Haseke-Marae hattı, bu açıdan Türkiye için kritik bir önem taşıyor. IŞİD'in bu hattı aşmaması için Türkiye uluslararası koalisyonla yakın işbirliği yapıyor. IŞİD'in bu hattı aşması 4 milyonluk bir nüfus alanına giren kapıların açılması Türkiye'ye altından kalkmayacağı yeni bir göçmen dalgası demek.
Son günlerde bu üçüncü tehdit başka bir şekilde iki koldan genişliyor. Rusların Hasake-Marae hattının batısında bulunan Türkmen bölgesini, Bayırbucak bombalaması, Esat'ın Türkmen bölgesinin hakimiyetinin ele geçirmeye çalışmasının çok ihtimalli sonucu olabilir.
İlk muhtemel sonuç ipuçları şimdiden görülen yeni bir göç dalgasıdır.
İkinci ihtimal Türkmenlerin geri itileceği, göçe zorlanacağı bu bölgeye son dönemde zaman zaman Esat'la işbirliği yapan PYD'nin kaydırılması, yerleşmesidir.
Üçüncü ise Hatay'ın güneyinde Türkmenlerin püskürtülmesiyle Esat rejiminin 1 Ocak 2016'da başlaması öngörülen ateşkes görüşmelerinden önce bu alana hakim olma arayışıdır.
Rusya'nın IŞİD'e karşı mücadele görüntüsü altında doğrudan doğruya Esat'ın muhaliflerini hedef seçmesi, Esat'ın hava gücü gibi davranması Türkiye açısından tehditleri katlamış durumdadır.
Ortadoğu'da adeta Suriye'ye sıkıştırılmış bir dünya savaşı yaşanıyor. Rusya, İran, ABD, İngiltere, Fransa bu savaşın doğrudan içindeler. IŞİD tarafından hedef alınıyorlar. İran Şii egemenlik alanı politikasını bu savaş üzerinden yürütüyor. Rusya'nın eski günlerine dönme çabası bu savaşta uzun süredir ittifak yaptığı İran'ı, İran olmazsa olmazı Esat'ı keyfi biçimde destekleyerek dışa yansıyor.
Bu savaşta Suriye'deki Kürt, Türk, Arap, Şii, Sünni enerji açığa çıkıyor. Etnik dokular, dini çatışmalar, büyük güçlerin egemenlik arayışları sonunda sınırların yeniden çizilme ihtimaline işaret ediyor.
Ama bunun yıllar alacağı kesin.
Bunların her biri ayrı ayrı Türkiye'yi ilgilendiren, dengelerini etkileyecek unsurlar...
Yanı başımızda sadece bir savaş yok, Türkiye de şöyle ya da böyle bu savaşın içinde...
Mesele sadece Türkiye'nin siyasi tercihleriyle, ulusal çıkarlarının niteliğiyle de ilgili değil, Suriye'de karşıt eğilimleri her çarpışması, özellikle göçmenler konusunda tümüyle yalnız bırakılan ciddi biçimde Türkiye'ye yansıyor...
Bu savaşa ve sarsıntılara dayanmak için sabır ve akla ihtiyaç var.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.