ROJİN
Orhan Miroğlu
26 Aralık 2011 Pazartesi 00:20
Yazarlar ve Gazeteciler Vakfı’nın düzenlediği toplantılara fırsat buldukça giderim.
Yılın son toplantısı geçen çarşamba günü Ankara’da swissôtel’de gerçekleşti.
Bir TRT yetkilisi davetli olmadığımı iddia etmiş, ama bu doğru değil. Davet edilmekle kalmadım, telefonla da aranıp toplantıya katılmam rica edildi. Ben o toplantıya TRT’nin değil, toplantıyı düzenleyen Yazarlar ve Gazeteciler Vakfı’nın daveti üzerine gittim.
Konu TRT’ydi.
Konuşmacı da, TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin’di.
İbrahim Bey yeni kurulan TRT kanallarını uzun uzadıya anlattı. Epey bilgi ve deneyim aktardı. Yeni yayın dönemine ilişkin olarak düşünülen projelerden kısaca söz etti.
Oldukça kapsamlı bir sunum yaptı, o kadar ki TRT’nin reklam gelirleri, ve reyting ölçümleri konusunda akla gelebilecek bir çok konuyu anlattı.
Çocuklara yönelik programların çok önemsendiğini Türk çocukları için bir dergi çıkarıldığını ve çocuklara Türkçe masal programlarının bu yayın döneminde de sürdürüleceğini ifade etti.
Bense oturduğum yerde, TRT’nin kurulduğu tarihten bu yana izlediği yayın politikası açısından TRT-6’in çok farklı bir yenilik ve hatta bir miladın başlangıcı olduğunu düşünüyordum. Soru sorma hakkımı da bu yönde kullanmak niyetindeydim.
Sanırım sunum konuşması bir saatten fazla sürdü.
TRT-6’ten İbrahim Bey’in fazla söz etmemesi dikkatimi çekmedi değil, ama nasılsa soru-cevap bahsinde bu açık kapanır diye düşündüm.
Sunum konuşmasının bitiminde, soru soran dördüncü kişi ben oldum.
Şu soruları sordum, özetle buraya yazıyorum:
– Mardin yöresinde Arapça konuşan yurttaşlarımız var, ama onlar Arapçanın değişik bir lehçesini kullanıyorlar. TRT Arapça yayına başlayınca umutlandılar ve şimdi TRT’nin kendi konuştukları Arapçayla hiç değilse günde birkaç saat yayın yapmasını talep ediyorlar. Bu talebi hazır sizi bulmuşken iletmek istedim, yeni yayın döneminde Türkiye yurttaşı Araplar için yayınlar olacak mı?
– Nüfusumuzun yüzde 12’si engelli. Ulusal medyada onların sorunlarına eğilen programlara pek rastlanmıyor. Oysa referandumda Anayasa’ya engellilere pozitif ayrımcılık ilkesi konuldu. Yani önümüzdeki dönem, Türkiye’nin engelliler politikası yeniden oluşacak. TRT’nin, engellilerin ve onların ailelerinin sorunlarını daha görünür kılmak için bir hazırlığı var mıdır?
– Siz TRT-6’in mimarı sayılırsınız. Göreviniz devam edecek. TRT-6 için bir muhasebe yapmanız gerekirse neler söylemek istersiniz, yapmak isteyip gerçekleştiremediğiniz bir şey var mı, Türk çocuklarının TRT ekranlarından, annelerinden Türkçe masal dinlediklerini söylediniz, bu çok hoş bir şey, peki yeni yayın döneminde Kürt çocukları da, TRT-6’ten, uyurken, annelerinden Kürtçe masal dinleyebilecekler mi?
İbrahim Bey sorulara tek tek cevaplar verdi.
Son soruya cevap verirken nasıl oldu anlayamadım, Kürt sanatçılarla kurum arasındaki ilişkileri anlatmaya başladı ve o arada da sözü Rojin’e getirdi. Etrafına bakınıp, “Burada kadın var mı” diye sordu önce. Salonda kadın dinleyici yoktu.
Ama TRT görevlisi kadınlar vardı. Bunlardan biri de İbrahim Bey’in arkasına düşen kapının sol tarafına oturmuştu. İbrahim Bey onu görmedi, keşke görseydi. Belki Rojin’e aşüfte demeyecek ve toplantı bu tatsızlık içinde bitmeyecekti.
Konuşmasını bitirince, “Rojin aşüfte değil bir Kürt sanatçısı, bu söz bu toplantıya da, size de yakışmadı” dedim.
Belki böyle bir tepki beklemiyordu, ama itirazımı da önemsemeden, “Kusura bakmayın Orhan Bey, benim üslûbum böyle” dedi ve Rojin’in kurumla yaşadığı sıkıntıları anlatmaya başladı. “Rojin bir psikopat” diyerek sözünü bitirdi. Ben yine oturduğum yerden, “Bu anlattıklarınız, bir sanatçıyla çalıştığı kurum arasında yaşanabilecek şeyler dedim, bunlara itirazım yok, ama Rojin bir Kürt sanatçısı, aşüfte diyerek hakaret etmeniz doğru değil” dedim.
Tam bu sırada bir katılımcı sözümü kesti. Sonrasında yüksek bir bürokrat olduğunu söylediler, ama en azından benim tanıdığım biri değildi. Bir milletvekilinin yanında oturuyordu, hatta o milletvekilinin danışmanı filan olabilir diye düşündüm. Bu kişi, sinirli bir halde, “Siz,” dedi “bu hücumlarınızı kendi adınıza yapınız”.
“Kendi adıma konuşuyorum” dedim, “sizin adınıza konuşmuyorum, ama siz de maşallah bütün hücumları göğüsleyecek bir ruh hali içinde görünüyorsunuz”. Ve toplantıyı terk ettim..
Hadise bundan ibarettir. İbrahim Bey, Rojin’den ve kamuoyundan özür diledi. Ama inanmadığı ve belki de zorlanarak özür dilediği, yaptığı açıklamalardan belli. Tahrik edildiğini iddia ediyor. Ama tek kelimeyle ayıp ediyor. Ondan bir ricada bulunmak istiyorum. TRT bu toplantıyı kayda almıştır muhakkak. Bu toplantının kayıtları sonuçta devlet sırrı değil. Kamuoyunun bilgi edinme hakkının gereği olarak TRT basına verir bu kayıtları ve herkes gerçeği öğrenir. Kaldı ki tahrik edildiğinde İbrahim Bey’in aklına bir Kürt sanatçısı bulup ona hakaret etmek mi geliyor? Özür, erdemli bir davranıştır, İbrahim Bey’i tebrik ediyorum. Ama özre hile karıştırmaya çalıştığı için de kınıyorum.
Doğrusu, o saatten sonra Rojin aklımdan hiç çıkmadı.
Rojin bir Kürt kızı..
Dişiyle tırnağıyla, bin bir belanın, zorluğun üstünden gelerek, Kürtçe dinlemek isteyenlerin hâlâ kurşun yağmuruna tutulduğu bir ülkede Kürtçe müzik yapıyor.
Devlet bu dili de stranını da inkâr etmiş, yasaklamış yıllarca.
Rojin o yasak ve inkâr döneminden geliyor..
Sonra devlet yüz yıllık inkârdan sonra TRT-6’i açmış.
Rojin TRT-6’e severek programlar yapmış, yaptığı için kendi halkı içinde ötekileştirilmiş, ulusal hain olarak görülmüş.
Bunun acısını Şivan gibi, başka sanatçılar gibi ta içinde hissetmiş..
Değer miydi şimdi bütün bunlara diye kendi kendine soruyor mu Rojin bilmiyorum
Ama izni olursa ben sormak istiyorum, bir faydası olmayacağını belki de yaşadığı kederi biraz daha arttıracağını bile bile sormak istiyorum.
Ah Sevgili Rojin!
Kürtçe müzik yapacağım diye, bir tarafın haini, bir tarafın da aşüftesi olarak anılmaya değer miydi be kızım?
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.