22 Kasım 2024
  • İstanbul7°C
  • Diyarbakır6°C
  • Ankara12°C
  • İzmir17°C
  • Berlin1°C

ROJAVA’YLA İÇ İÇE

Mesut Yeğen

05 Eylül 2016 Pazartesi 12:10

Türkiye’nin Cerablus’a müdahale ederek Rojava ya da Kuzey Suriye meselesine ‘daha doğrudan’ bir biçimde dahil olması çoktandır ortaya çıkmış olan bir durumu iyice belirginleştirdi: Türkiye’nin Kürd Meselesi’yle Rojava meselesi artık geri çevrilmesi güç bir biçimde iç içe. Bu durumun esas sebebi tabii ki her iki sahada birden statükoyu zorlayan aktörün aynı aktör, PKK olması. Bu iç içe geçmişlik hali yine çoktandır dile getirilen bir önermeyi teyit ediyor: Türkiye’nin Kürd Meselesi’yle Rojava meselesinde her ne olacaksa birlikte olacak: Bu iki mesele ya birlikte hallolacak ya da birlikte devam edecek.

Türkiye ve Rojava’da statükonun değişip değişmeyeceğini, değişecekse nasıl değişeceğini kestirmek kolay değil. 2013’ten bugüne geçen birkaç sene her iki yerde birden statükonun Türkiye’nin istediği biçimde sürdürülmesinin de PKK’nin arzu ettiği biçimde değiştirilmesinin de kolay olmadığını göstermiş durumda. Çözüm Süreci’nin çöktüğü 2015 Temmuz’undan bugüne olup biten, işlerin Türkiye kısmı için şunu gösterdi: PKK’nin Kürd şehirlerinde askeri olarak tutunması ve bu tutunma siyasetine kitlesel destek bulması imkansız ve fakat PKK’nin Türkiye içerisindeki askeri etkinliğini ve siyasi desteğini statüko için tehdit olmaktan çıkaracak seviyelere çekmek de zor.

Cerablus müdahalesinin ardından olup bitense şunu gösteriyor: Türkiye’nin onca zamandır peşine düştüğü bölgesel siyasetten tornistan etmek pahasına, bin bir fedakarlıkta bulunarak gerçekleştirebildiği Cerablus müdahelesi, bu kadarıyla Rojava’da statükonun değişmesinin önleyecek gibi görünmüyor ve lakin bu kadarından fazlasını yapmanın da kırk türlü riski var. Bütün gerginliklere rağmen Cerablus müdahalesinin ardından “ÖSO Cerablus’ta, SDG Sacur’un güneyinde” şeklinde bir ilk denge oluşmuş görünüyor. Lakin, bu denge Türkiye’nin derdine merhem değil ve fakat bundan fazlasını yapmak da kolay olacağa benzemiyor, çünkü Cerablus’a yerleşen ÖSO bundan fazlasını yapacak kudrete sahip görünmüyor. Bu ÖSO’yla fazlasını yapmak hele El Bab’ı IŞİD’den temizlemek belli ki mümkün değil. Bu durumda, oluşan ÖSO açığını Türkiye kendi askeriyle kapatmak isteyebilir ama bunun sonu belirsiz bir maceraya girmek olacağını hemen herkes biliyor. Nitekim, Türkiye de bu türden bir maceraya girmek yerine Suriye’nin kuzeyine yapmış olduğu yığınağı YPG’yi durdurmak üzere kullanmak istiyor. Lakin, Türkiye’nin “IŞİD’den çok YPG’yi vurmak” tercihi kimseyi memnun edeceğe benzemiyor ki Türkiye’nin ilk günler görmezden gelinen müdahalesine ilk itirazlar da gelmeye başladı. Dolayısıyla, Türkiye’nin Kuzey Suriye’de statükonun değişmesini önlemeye matuf Cerablus müdahalesi başlar başlamaz bir büyük açmazla karşı karşıya kalmış görünüyor. Açmaz şu: Türkiye ya Kuzey Suriye federasyonu ihtimaline kapı aralayan Fırat’ın batısının YPG-SDG’nin eline geçmesine rıza gösterecek ya da Fırat’ın batısının IŞİD’ten temizlenmesini doğrudan ya da vekaletle becerecek. Türkiye’nin IŞİD’le doğrudan savaşmak için gösterdiği anlaşılır gönülsüzlük ve ‘ÖSO açığı’ ikinci ihtimalin hemen hemen imkansız olduğunu gösteriyor. İlk ihtimalse (Türkiye’nin Kürd Meselesi’ne bildik bakışı açısından) tam bir felaket. 

İlk işaretler Türkiye’nin bu açmaza üç enstrümanı birlikte kullanarak cevap vereceğini gösteriyor. 1. Meseleyi zamana yayarak ÖSO’yu geliştirmeye çalışmak. 2. IŞİD’den çok YPG’yi vurmak siyasetini gidebildiği yere kadar götürmek. 3. Rojava’daki sıkışmışlığı Kürd siyasetinin Türkiye’deki yasal kısmını tedip ederek dengelemek.

Rojava açmazının büyüklüğü ve bu büyük açmaza Türkiye’nin verdiği cevabın zayıflığı galiba şuna işaret ediyor: Ya bu açmazla devam edeceğiz ya da bu açmazı Türkiye ve Suriye’deki statükoyu ‘herkesin’ kabul edeceği bir biçimde yenileyerek aşacağız. Öte yandan, Türkiye ve Suriye’deki statükoyu herkesin kabul edeceği bir biçimde yenilemeye matuf sihirli öneri, gelse gelse bütün bu işlerin kısmen dışında kalan bir pozisyondan gelebilir. 

KCK ve DTK açıklamaları Öcalan’ı yeniden bu pozisyona yerleştirmiş görünüyor. Devlet de Öcalan’ı aynı pozisyona yerleştirir mi? Bakalım. (basnews)

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.