22 Aralık 2024
  • İstanbul7°C
  • Diyarbakır2°C
  • Ankara9°C
  • İzmir13°C
  • Berlin7°C

ROBERT KOLEJ’DEN KCK’YA

Aslı Aydıntaşbaş

05 Kasım 2013 Salı 08:07

Ayşe Berktay’la aynı okuldan mezun olduğumuzu, iddianamesini, adına yapılan uluslararası özgürlük çağrılarını ve mahkemedeki savunmasını okuduktan sonra öğrendim. Hoş, bir şey değişmezdi. Ama doğrusu binlerce KCK tutuklusu arasında bir Robert Kolej mezunu bulmak, sık rastlanır bir durum değil.

Tabii Ayşe Berktay mezun olduğu zaman, bizim okulun ismi henüz Robert Kolej değil, kısaca Arnavutköy Amerikan’dı. Ama muhtemelen aynı sıralarda oturduk, Fatma Banat’tan coğrafya, Şefik Bey’den edebiyat ve Dorothy İz’den aynı ‘drama’ dersini aldık.

Ayşe Berktay’ın 2 yıldır cezaevinde olduğunu söylemiş miydim başta?

Aslında yıllardır Ayşe’nin ismini, çevirmen, akademisyen ve barış aktivisti olarak hep duyardım. Irak savaşına karşı çeşitli inisiyatiflerde yer aldığını, daha sonra çeşitli sivil toplum platformlarında göründüğünü ortak dostlarımızdan biliyorum. Ama inanın, tutuklanana kadar BDP’de olduğunu bilmiyordum. Aynı Büşra Ersanlı gibi, o da BDP’nin ‘Türk soluna açılma’ gayretleri çerçevesinde 2009’da BDP’ye girmiş. 2010’da da partinin kadın meclisine seçilmiş.

Ondan sonrası, tanıdık hikaye. İki yıldır cezaevinde olmasının nedeni, KCK davaları kapsamında ”silahlı terör örgütüne üye olmak” ve ”terör örgütü propagandası yapmak.” Ama iddianameyi okursanız, ne silah, ne terör, ne de PKK’yla bağlantı var. Varsa yoksa BDP faaliyeti. Onlar da tek tük.

Bilemiyorum belki şu KCK iddianameleri arasında daha ikna edici, daha tumturaklı bir metin vardır. Kuşkusuz ki örgütle bağı daha güçlü delillerle ortaya konmuş birileri olmalı. Ama benim şu ana kadar okuduklarımın temel mantığı kabaca şöyle: ”X şahıs, şu, şu, şu BDP faaliyetine katıldı. Zaten de bunlar aslında KCK’nın ve Öcalan’ın istediği işler. Bu basın toplantısında, bu parti meclisinde tartışılan konular, Öcalan’ın da işaret ettiği istikamette. Dolayısıyla X şahıs KCK, yani PKK üyesi.”

Hukuk açısından trajik olan, iddianamenin X şahısla herhangi PKK yöneticisi ya da yapısı arasında bazı ortak düşünceler dışında bir bağ kuramamış olması. Belki vardır ama ben henüz rastlamadım.

Ayşe’nin durumunda, iddianamenin delil bölümünde, partinin Kadın Meclisi’ne üye olması, Öcalan’ın çizdiği istikamette ‘Demokratik Özgür Kadın Hareketi’ içinde yer almak olarak algılanıyor. Dolayısıyla, örneğin Ocak 2011’deki Kadın Meclisi toplantısı ve bir basın açıklaması, tamamen açık faaliyetler olmasına karşın, otomatikman ‘örgüt faaliyeti’ olarak aktarılıyor. BDP legal bir partiyse, faaliyetleri arasında hangisinin legal, hangisinin illegal olduğuna nasıl karar vereceğiz? Bir başka bölümde, PKK davasında yargılanan bir şüphelinin cep telefonunda Ayşe Berktay diye bir kayıt var. Aramış mı ki? O şahsın suçlu olduğu ne malum? Bunların önemi yok.

İnanın iddianame üç aşağı beş yukarı bundan ibaret. Berktay’ın savunması ise, nefis. ”Haksızlığa, adaletsizliğe, eşitsizliğe karşı çıkmanın erdem olduğunu öğrenerek büyüdüm. İnsanların eşit, ayrımcılığın, kibrin ve yalanın en büyük ayıp, emek ve özgürlüğün en yüce değer olduğunu annem ve babamdan öğrendim” diye başlıyor söze.

Lafı fazla uzatmıyor. İdeolojik diskur yok. Neden BDP’de yer aldığını anlatıyor. ”Ben hayatımı burada anlattığım tercihler çerçevesinde yaşıyorum. Bu iddianamedeki suçlamalar BDP’nin olduğu kadar, benim varlığımı, varoluşumu, şu dünyadaki mevcudiyetimi de sorguluyor” diyor.

Yargılandığı dava, 7 Kasım Çarşamba, Silivri’de devam edecek.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.