REFORM İÇİN HÜKÜMETİN VAKTİ DARALIYOR
Aslı Aydıntaşbaş
30 Ekim 2014 Perşembe 02:11
Dün Türkiye’nin batısında Cumhuriyet Bayramı, doğusunda da peşmergenin Kobani’ye geçişi coşkuyla kutlandı.
Ortada ise, içi oyulmuş bir yürek gibi sızlayan Karaman göçüğü memleketin durumunu gözler önüne serdi.
Dilimin ucunda olsa da bu ifadeyi kullanmamak için haftalardır kendimi tutuyorum. Ama artık söylemeden olmayacak: Türkiye’nin hali fena halde 90’ların sonunu andırıyor...
Söz ettiğim sadece Türk-Kürt meselesi, kutuplaşma, toplumsal nefret, medyaya yönelik baskılar vs. değil. Söz ettiğim, bir zamanlar reform iddiası olan Ak Parti’nin 90’ların devlet dili adabına teslim oluşu da değil...
Bunlar da yok değil. Ama asıl 90’ları çağrıştıran durum, toplumun neredeyse her kesimindeki ”Sistem tıkandı” hissi...
Falanca yerdeki Ak Parti il başkanından tutun da tanınmış işadamlarına, gazete okurundan madencisine kadar farklı kesimler bir şeylerin yolunda gitmediğinin, devletin hantallaştığının, acil reform ihtiyacı olduğunun farkında. Zamanın ruhunu yakalamıştık, kaşla göz arasında elimizden kaydı. Türkiye’de, kendine yalan söylemeyen ya da bunun için dolgun maaşlar almayan herkes, demokrasi açığının hâlâ kapanmamış olduğunun ve bu anlamda zamanın aleyhimize işlediğinin farkında. Kimsede pembe tablo çizecek takat kalmadı. ”Yeni Türkiye” olgusu, mizah dergilerine konu olmanın ötesinde gerçek bir iyimserlik yaratabilmiş değil.
Suçlunun kim olduğu konusunda farklı fikirler olsa da topluca kötü bir yerlere savrulduğumuz ya da savrulabileceğimiz endişesi yaşıyoruz.
Üstelik bu tespitler etrafında birleşsek de aynı 90’larda olduğu gibi Ankara’da bir ”paralize olma” durumu var. Olayların gerisinden gelme, hayatın akışına karşı direnme, gidişata şekil veremeyip arkadan koşarak düşen parçaları toparlama...
Bütün bunlardan çıkış, samimi ve ciddi bir reform ve demokratikleşme hamlesiyle olabilir. Ciddi demokratikleşme, ‘demokrasi paketiyle’ değil, sistemsel değişim hamleleriyle olur. Zaten Ahmet Davutoğlu’nun kendi iktidarını tanımlamak için kullandığı ”restorasyon” ifadesinin de bu amaca yönelik olduğunu düşünmek istiyorum.
Gel gör ki henüz ‘tık’ yok. 61’inci hükümet son 54 gününü güvenlik zirveleriyle, acil toplantılarla, Suriye meselesinde ‘geriden toparlama’ hamleleriyle geçirdi. Kobani’de, ABD’yle ilişkilerde, YÖK yasası gibi konularda vahim hatalar yaptı.
Ayrıca maalesef partizan siyaset üslubu, Ankara’da pek reform yapabilecek yaratıcılıkta bir beyin gücü bırakmadı. (Bu anlamda, geçmişte hükümete koşulsuz desteğini ahlaken sorunlu görsem de Etyen Mahçupyan gibi entelektüel kalibresi olan birinin Davutoğlu’na danışman olması her şeye rağmen önemli.) Yine de umudumuzu yitirmeden Cumhuriyet’in 91’inci yıldönümünde demokrasi için bir mum yakalım.
Hayatın akış hızı, hükümetin reform düşünme hızının çok daha ilerisinde. Ama hiçbir şey için çok geç değil. ‘Restorasyon’ dediniz, ‘temiz sayfa’ dediniz, merakla bekliyoruz arkasından ne geleceğini...
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.