REFERANDUM SONUCU VE MUHALEFETİN ACINASI HALİ
Ersin Tek
13 Eylül 2010 Pazartesi 21:09
Referandum şamatası bitti. Sandıktan, büyük bir farkla Evet kararı çıktı. Ülke biraz rahatlamış durumda ve gerilim biraz düşmüş görünüyor. Ama tahminimce, bu durum fazla sürmeyecek gibi. Çünkü eylemsizlik süreci haftaya bitiyor ve ayrıca kapıda bizi bekleyen 2011’deki seçimler var. Seçime kadar ki bu on-on bir aylık süre yine, gerilimi yüksek ve gürültülü geçecek gibi. Bunu öngörmek zor değil. Bu ülkenin sosyo-politik yapısı itibariyle böyle olması gerekiyor.
Yani sözün özü; bir iktidar mücadelesi var ve bu mücadele hiç bitmeyecek…
Sandıktan çıkan sonuç, muhalefet için ağır bir yenilgidir. Ama görülen o ki muhalefet bunu gururuna yedirip söyleyemiyor. Bu kadar hararetli ve ölüm kalım meselesine dönüştürülen referandum kampanyasından sonra bu sonuç, muhalefet için büyük bir hezimettir.
Sandıktan evet çıkması AKP için ve doğu illerinde de boykotun büyük ölçüde başarılı olması BDP için büyük bir başarı sayılabilir. Ama asıl anlamıyla kazananlar bundan sonraki süreçte belli olacak. Bu referandum sonucunu doğru okuyup, ona göre doğru adımları atanlar asıl kazanan olacaktır. Bundan sonraki süreçte kimin ne yapacağı çok çok büyük önem arz ediyor. Bu kazananları başka bir yazıda ele alalım. Şu an ki tabloya göre, muhalefetin içler acısı halini ve gelecekteki durumlarını tartışalım…
Darbe anayasasının değiştirilmesi aşamasında, Kılıçdaroğlu, Bahçeli ve bunlar gibi düşünenlerin yaklaşımını gördünüz. Sert sözler, ikide bir çark etmeler, çamur atmalar, boş vaatler, çelişkiler, korkular vs… Bunların istedikleri ve söyledikleri gri, belirsiz bir kapıya çıktı hep ve de çıkıyor. Aslında onlar için belirlenmiş bir kapı. Ama bizim için belirsiz ve umutsuz bir kapı, bunu adımız gibi biliyoruz. Sonuç ortada işte… Sözüm ona, bunlar, demokratikleşme yolunda yapılan adımları sabote etmek için; Dipçikle kabul ettirilmiş bir ‘darbe anayasası’nı halka mal ederek, bu anayasanın değiştirilmesi halinde, yeni bir sivil diktatörlük anayasasının geleceğini, ülkenin bölüneceğini, milletin açlıktan kıvranacağı gibi söylemlerle, korkularla, toplumu kutuplaştırmaya ve bu anayasanın değişmesine karşıt olmaları konusunda çok çaba saffettiler. Zaten, Kılıçdaroğlu’nun kendiside referandum hezimeti sonrasında yaptığı konuşmasında-daha doğrusu eline tutuşturulan metni okuduğunda- bunu itiraf etti. En çok çaba harcayanın ve en çok yer dolaşanın, miting yapanların kendileri olduğunu söyledi. Lakin bunun işe yarayamadığını söyleyemeye dili varmadı tabi!
Muhalefetin hep bir ağızdan söyledikleri tek şey, belirlenmiş belisizliğin ve baskının içinden doğmuş olan ‘bölünme paranoyası’ydı her zaman ki gibi. Çok acınası bir durum…
Bunların söylemleri ve durdukları yer o kadar da vahim ki ve ne yazık ki hiç değişmiyor. Bu zihniyetler açılım, değişim, pisliklerden arınma söz konusu olunca, hükümete ve bu açılıma destek veren tüm kesimlere çok ağır hakaretler ve iftiralarda bulunabiliyorlar/dı. Yumruk kafalarını alenen savurabilecek kadar da pervasızlaşabiliyorlar/dı. Bu ülkeyi ateşe verebilecek iğrenç yöntemlere başvurabiliyorlar/dı. Her şey gözler önünde…
Böyle yaparak, darbe anayasasının değiştirilmesi halinde de ‘üniter kafalar’ının yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalacağını beyan etmek zorunda kaldılar. Bu ülkenin çektiği bütün bu sıkıntılar, onların üniter kafaları yüzünden. Ama anlamak istemiyorlar. Yıllardır süren bu kirli savaş, bunca ölüm, bunca kayıp, bu üniter ve dar kafalılığın ürünü. Ve tuhaf olan, silahlı yöntem, şiddet, isyan kabul edilemez diyen de yine bu zihniyetler ve türevleri idi. Ama bu yanlış yöntemleri hayatımıza sokan da yine bu zihniyetin ta kendisi. Yakın tarih şahididir bunun.
Bu zihniyet, değişen dünya gerçekliğini kabullenemediklerinden ve doğru okuyamadıklarından dolayı hiçbir soruya doğru dürüst cevap veremiyorlar. Verdikleri cevaplar da saçmalıktan, acizlikten, suçluluktan, cehaletten ve çelişkiden uzak olmuyor. Bu yüzden, bu apaçık gerçekleri görmemek için, bu kadar şiddetle, nefretle, iğrenç benzetmelerle siyasetçilere, sanatçılara, halka saldırıyorlar. Halkı ve iradesini küçümsüyorlar. Aşağılık görüyorlar. Faşist bir zihniyet bu ve hiç değişmeyecek. Medyada da durum aynı. Bu zihniyeti temsil edenlerin yazıları, söylemleri, yaptıkları ortada… Mesela merkez medya-Doğan medya- da yer alan bu dar kafalıların referandum öncesinde ve sonrasında söylediklerine bir bakın, hiçbir şeyin değişmediğini ve hatta daha çok çelişki, daha çok yalan, daha çok çamura saplandıklarını, daha çok acınası bir duruma geldiklerini göreceksiniz.
Tüm bu mücadeleleri, tüm bu iftira ve hakaretleri, gerçekleri çarpıtarak süreci bulandırmaları, iktidarı alaşağı etmek ve kendi rant kapılarını muhafaza etmek için; Yoksa kendi söylediklerine, kendileri de inanmıyor ha. Ve daha fazla direnmeleri de bir işe yaramayacak, tasfiye olup gidecekler en sonunda. Değişime karşı duramaz kimse...
Bunların siyaset dedikleri şey de, kan, gözyaşı ve ölüm...
Bedel ödeme edebiyatı üzerinden daha da azgınlaşıp, toplumu daha çok germek ve bıktırmak için her fırsatı kullandılar ve kullanmaya devam edecekler; Bu ülkenin gelir pastasından daha fazla pay almak için ve ellerindeki mevzilerini kaybetmemek için daha neler neler yapacaklar… Ama önemli değil. Bu halk her şeyi biliyor artık…
Başbakan’ın referandum sonucu açıklandıktan sonraki konuşması-balkon konuşmasının bir benzeri-, her ne kadar diyalog, hoşgörü, kucaklayıcı ve uzlaşıdan yana bir açıklama olsa da, gelecek dönemde de tüm taraflar yine aynı şeyleri, aynı korkuları, aynı saçmalıkları, aynı yöntemlerini devam ettirecekler. Fazla iyimser olmaya gerek yok. Birlikte hareket etmeyi beklemek saflık olur sadece.
Muhalefet işin başından açılıma, diyaloga ve çözüme kesinkes kapılarını kapatmıştır. Yeni dönemde de tarzlarını aynen sürdürecekler. Korktukları olabilir, manevra alanları daralabilir, bugüne kadar üzerinde geçindikleri rant kapıları tamamen kapanabilir korkuları ile daha bir içlerine kapanacaklar, daha bir saldırganlaşacaklar…
Aslında sandıktan çıkan bu sonuç, onların üzerine siyaset kapısının kesinkes kapanması diye algılanmalı.
Diğer taraftan, Türkiye’de düşünen, sorgulayan ve insani kimliğine bağlı kalanlar için siyaset yepyeni bir kapı aralanmıştır. Kamburlaşmış sırtımızdan, darbe anayasasını, ideolojik yargıyı, dar kafalıları, yalancıları vs. bütün bu sancılı yüklerimizi indirmek için bir güç birliği ve irade doğmuştur. Belirsizlik aşılabilir, aydınlık günlere kavuşmak imkânsız değil artık. Sadece herkes sonucu iyi okusun ve üzerine düşen sorumluluğu yerine getirsin.
Haliyle bu yükü sırtımıza verenler için bu, kabul edilemez bir durumdur. Direnmek, onlar için bir kurtuluş ve onur meselesi olacak. Biliyoruz. Yoksa siyasetten korkmaları ve hakikati kabullenemeyişlerini nasıl izah edilebiliriz ki başka…
Şimdi bir şeyler yapmalı…
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.