22 Kasım 2024
  • İstanbul7°C
  • Diyarbakır9°C
  • Ankara13°C
  • İzmir18°C
  • Berlin1°C

RADİKAL İSLAMCILAR VE SIRADAN VATANDAŞLAR

Serdar Kaya

04 Mart 2012 Pazar 00:37

Mehmet Ali Birand, Son Darbe: 28 Şubat adlı belgeselinde, Sivas Katliamı öncesinde ortaya çıkan kalabalığa “Radikal İslamcılar” ve “militanlar” şeklinde atıfta bulunuyor. Bu ifadeler biraz problemli.

Türkiye’yi tanımak

Madımak Oteli’ndeki katliamı gerçekleştiren kalabalığın içinde bazı militanların ve provokatörlerin bulunması elbette mümkün. Ama görüntülere baktığımızda, ilgili kitlenin ekseriyetle halktan insanlardan oluştuğunu görüyoruz. Yani burada “Radikal İslamcı” ifadesi aslında sadece zihinlerdeki bir imgeden ibaret.

İslam dinine eleştirilerde bulunan bir yazara tepki gösteren, bunu yaparken dinî muhtevaya sahip kimi sloganlar atan ve bir noktadan sonra şiddete yönelen kimseleri “Radikal İslamcı” olarak nitelendirmek, konu üzerinde çok fazla düşünmeden konuşmanın (ve belki de, Türkiye’yi pek tanımamanın) bir sonucu
. Şöyle ki, din, vatan, bayrak, millet, milliyet gibi kavram ve semboller, Türkiye’deki yaygın kültür içinde yer etmiş bulunan ve dolayısıyla da insanların refleks ve tepkilerinde doğrudan belirleyici olan ögeler durumunda. Ülkede çok geniş bir kitle, bu ögelerin neredeyse tamamı için büyük bir hassasiyet duyuyor. Bu hassasiyetlerin zaman zaman fazlasıyla ölçüsüz şekillerde ifade bulabiliyor olmaları, onları aynı zamanda kitleleri yönlendirme (ve zaman zaman da provoke etme) adına basılabilecek damarlar durumuna da getiriyor.

Ancak burada asıl önemli olan nokta, hiçbir yaygın kültürün, bu gibi hassasiyetlerden sadece birine indirgenerek anlaşılamayacak olması. Zira söz konusu hassasiyetler, zihinlerde aynı anda taşınır. Ancak, herhangi bir olay bu hassasiyetlerden birini tetiklediğinde, kişi sadece o bağlamda bir tepki verir. Diğer hassasiyetler ise, (uyarılmadıkları için) o an itibariyle pasiftir. Bu nedenle de, kişinin o anki tepkisine bakarak “İslamcı”, “milliyetçi” ya da “ırkçı” bir “militan” olduğunu söylemek hatalı olur.

Sivas Katliamı’ndaki şu detay da konu hakkında bir fikir verebilir: Madımak Oteli’nden güç bela dışarı çıkarılan Aziz Nesin’i gören itfaiyecilerin ilk tepkileri, kendisine saldırmak ve onu şiddetle yumruklamak olmuştu. Söz konusu itfaiyeciler (elbette) “Radikal İslamcı” değil, sıradan vatandaşlardı –ve dine hakaret edildiği düşüncesiyle herkesin galeyana geldiğini gören sıradan bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının vereceği tepkiyi veriyorlardı. Eğer ahalinin dine değil de, vatana, millete, bayrağa yönelik hakaretler sonucunda oraya toplandığını düşünseler, dışarıdan bakanlar kendilerini bu sefer de “radikal milliyetçiler” olarak göreceklerdi.

Diğer örnekler

Toplumsal ya da siyasi gerilimin arttığı dönemlerde sıradan vatandaşların sahneye çık(arıl)ması, Türkiye’de az rastlanılan bir durum değil. Örneğin, 6-7 Eylül 1955 İstanbul pogromu esnasında İstiklal Caddesi’nde çekilen fotoğraflara bakılırsa, Rumlara ait olan dükkânların camını çerçevesini indiren, mallarını yağmalayan insanların her gün çarşıda pazarda rastlanılan türden halktan kimseler oldukları görülebilir.

Murat Belge
’nin, dün Taraf’ta yayımlanan yazısında o günlerden aktardığı ilginç bir anekdot da aynı gerçeğe işaret ediyor: “6 Eylül’de de, olayı düzenleyenlerin, bir ‘kitlesellik’ sorunu yoktu. İlkin, önceden konuşularak örgütlenmiş kişilerle başlatılmıştı olay, ama birkaç saate kadar, duyan gelmişti. ... / Amiralis ayakkabıcı mağazası vardı Beyoğlu’nda. Bu olaydan bir iki hafta sonra yolum düşmüştü. Geniş mağazanın ortasına tahta bir kerevet yapıp kondurmuşlar, üstüne eski, yırtık, patlak ayakkabılar yığmışlardı. Mağazayı basıp raflardan, kutulardan ayakkabıları alıp giyenlerin geride bıraktıkları eski ayakkabıları...”

İstanbul’da geçen hafta Hocalı Katliamı’nı anma mitinginde ırkçı sloganlar atan ve pankartlar taşıyan kimseler de (Taraf’ın manşet haberinin fotoğrafından da görülebileceği gibi) sıradan vatandaşlardı. Dolayısıyla bu gibi durumlarda odaklanılması gereken asıl nokta, “militan gruplar” değil, yaygın kültür. Murat Belge’nin, aynı yazısında, ilgili miting katılımcıları hakkında söyledikleri de bu durumu teyit eder mahiyette: “O meydanda boy gösterenler arasında anket yapsan, ... kaçı Hocalı’nın nerede olduğunu biliyordur, kaçı Karabağ sorununun ne olduğunu biliyordur? Ama ‘Ermeni Yalanı’ falan deyince, meydanı dolduracak kadar adamı oraya getirebiliyorlar. Fotoğraflarda görünen az buz bir kalabalık değil. / Bu kalabalık böyle sloganlarla her zaman toplanabildi, bugün de toplanıyor.”

Sonsöz

Türkiye’de halk-vatandaş ayrımından söz etmek ve mazlum “halk”tan yana tavır almak epey popüler. Ama hangi halk; hangi mazlumiyet?

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.