24 Kasım 2024
  • İstanbul6°C
  • Diyarbakır10°C
  • Ankara-1°C
  • İzmir5°C
  • Berlin5°C

PROF.DR.MEHMET GÖRMEZ İLE CAMİLERİMİZ VE ÇOCUKLARA DAİR...

Fatma Barbarosoğlu

30 Ağustos 2010 Pazartesi 17:09

Camilerde çocukların varlığına dair, Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof.Dr. Mehmet Görmez'in TRT 1 "On Bir Ayın Sultanı" isimli programda dile getirmiş olduğu hassasiyeti sizlerle paylaşmıştım. Konu geniş yankı buldu. Cami ve çocuk meselesini, Prof.Dr. Mehmet Görmez'in görüşlerine teferruatıyla yer vererek tekrar ele almanın faydalı olacağını düşündüm. Ramazan-ı Şerif'in mübarek ikliminde, vakit ayırarak sorularıma cevap veren sayın hocamıza huzurunuzda teşekkürlerimi arz ediyorum.

— Mekân ve muhabbet arasında doğrudan bir bağ var. Hac ibadeti bize bunu temrin ettiriyor. Hepimizin çocukluğunda cami ziyaretlerinin özel bir yeri vardır. Edebiyatçıların anılarında bunu bilhassa görürüz. Bir de bunun ters simetrisi var. Cami cemaatinden yaşlı bir amca tarafından kulağı çekildiği için camiye bir daha ayak basmayanların anıları ...

Diyanet İşleri Başkanlığı olarak bu olumsuz örnekleri yok etmek için neler yapıyorsunuz?

Böylesi önemli bir konunun bürokratik yöntemlerle, genelgeler göndermek suretiyle hallolamayacağı aşikardır. Bu ancak bir kültür, bir eğitim ve bir medeniyet tasavvurunun yaygınlaştırılmasıyla mümkün olabilir, Resûlu Ekrem'in cami ve çocuk ilişkisine dair yüksek öğretilerinin yeniden camilere sokulması ile çözülebilir. TRT-1 İftar programında tamamen bazı hadislere dayanarak söylediklerime köşenizde yer vermenizden sonra, hem size hem de şahsıma doğrudan ve dolaylı olarak gelen eleştiriler çocuk ve cami ilişkisine dair ne denli eksik ve kusurlu bir tasavvura sahip olduğumuzu bir kez daha ortaya çıkarmıştır. Cami cemaatine ve camilerimizi dolduran büyüklere hitaben söylediklerimi aynen tekrarlamak istiyorum: "Eğer Ramazan ayında ilk kez camiyle tanışmaya gelen herhangi bir çocuğun hafızasında ve muhayyilesinde cami, cemaat, teravih, Ramazan ile ilgili acı bir hatıra, kötü bir iz, yaralı bir bilinç oluşturacak şekilde kızacak, kaba davranacak, azarlayacak veya kovacaksanız teravih namazlarınızı evlerinizde kılmanız daha uygun olur. Biz çocuk ağlaması duyunca, namazı hızlandırıp alelacele selam veren bir Peygamber'in ümmetiyiz. Biz sırtına çocuk bindiği için, secdesini uzatan bir Peygamber'in müminleriyiz.Biz Cuma günü hutbe irad ederken minbere doğru tırmanan çocuğu kucağına alarak hutbesine devam eden bir Peygamber'in ümmetiyiz. Teravih kılmak nafile bir ibadettir. Ancak herhangi bir çocuğun hafızasında ve muhayyilesinde din-i mübin-i İslam'ın şiarı ile ilgili acı bir hatıra, kötü bir iz, yaralı bir bilinç oluşturmak kebair denilebilecek büyük bir günahtır."

Dindar bir insan bu sözlerin hangi kısmına neden itiraz eder, anlayabilmiş değilim. Beni yaşlı bir amcanın bu konuda sergilediği olumsuz bir davranışından çok, mihrap görevlisi bir arkadaşımın çocuk seslerine karşı selam verir vermez mikrofonu eline alarak, "Kadınlar, kadınlar! Ya o çocukları susturun ya da onları alıp evinizde kalın" demesi yaralar. Başkanlığın en azından bunu bitirdiğini veya örneklerini azalttığını söyleyebilirim. Ancak sorunun köklü olarak çözülebilmesi için, topyekûn ortak bir tasavvur, ortak bir bilinç oluşturmaya şiddetle ihtiyaç vardır.

— Çocuklara, gençlere dair dil tutturmakta zorlanıyoruz. Hele bu dil din dili olunca. Neden?

Modern zamanlarda kullandığımız seküler dil, din dilinin mana ve mazmununu ifade etmekte aciz kalmıştır. Bu konu sadece çocuklar için değil, büyükler için de önemli bir sorundur. Çocuklarımızın sanal ortamlardan öğrendikleri yeni dil ise çok daha büyük sorunlar taşımaktadır. Maalesef bugün çocuklara, çocuk diliyle ne yüce Kur'an'ı, ne sevgili Peygamberimiz'i, ne de yüce dinimizin temel öğretilerini anlatacak çalışmalara sahibiz. Bu konuda edebiyatçılar, pedagoglar ve ilahiyatçıların ortak çalışmalarına şiddetle ihtiyaç vardır. 2006 yılında çocuklara yönelik dini yayınlar ele alan müstakil bir kongre düzenledik. Burada geliştirilen çocuk vaazlar projesi, sözünü ettiğim ortak bilincin oluşmamasından dolay yürürlüğe konulamadı. Çocuklarımızı sanal ortamların yalancı dünyasından; dinin, rahmet yüklü hakikatine taşımak için daha çok çalışmalara ihtiyaç vardır.

—Yaz Kur'an Kursları, çocukların camiler ile buluştuğu en uzun zamanlar oluyor. İdealist bir Kur'an öğreticisinin elinde çok güzel hizmetler ortaya çıkarken, hizmete aşk ile değil memur zihniyeti ile talip olanlar, bu kadar çocukla uğraşmak zor düşüncesiyle çocukları kazanmak değil uzaklaştırmak yönünde bir tavır ortaya koyuyorlar.

Diyanet İşleri Başkanlığı bu konuda nasıl bir denetim sürdürüyor?

Bu konuda da denetimden çok eğitime, eğiticilerin eğitimine ihtiyaç var.

Din gayreti, hizmet aşk sadece denetimlerle temin edilecek şeyler değildir.

Din Eğitimi Dairesi'nin bu konuda önemli mesafeler kat ettiğini ifade etmek isterim. Programdan müfredata çocuklara yönelik davranış tarzından fizikî mekanlara kadar her alanda önemli gelişmeler sağlandı. Ancak hâlâ yapılacak çok işimiz var. Yaz kurslarına iki milyona yakın çocuğumuzun gelmesi büyük bir nimettir. Fakat bu sayının okul çağındaki çocukların onda biri olduğunu hatırlatmak isterim. Avrupa'da Türklerin inşa ettiği camileri her gün okul çocukları ziyaret ederek caminin aksam ve fonksiyonlar hakkında bilgi sahibi oluyorlar. Bu amaçla her yerde özel eğitim alan cami rehberleri yetiştirildi.

Milli Eğitim Bakanlığı müfredat içerisine de böyle bir düzenlemeye yer vererek çocuklarımızın tamamının mihrapla, minberle, kürsüyle, mahfille, camiyle tanış olması sağlanabilir.

-Cami ve cocuk deyince sizi en çok etkileyen bir anınızı okuyucularımızla paylaşır mısınız?

Ankara Kocatepe Camii'nde kıldırdığım bir bayram namazı esnasında birden camide yüzlerce çocuğun varlığını farkettim. Hemen hemen her çocuk babasının kulağına bir şeyler fısıldıyordu. Muhtemelen babalarına "Ne zaman gideceğiz, bayram ne zaman başlayacak?" diye soruyorlardı. Büyüklere konuşmayı bıraktım ve doğrudan çocuklara hitap etmeye başladım ve şöyle dedim: "Sevgili çocuklar, Allah'ın evine hoş geldiniz. İlk defa gelenlerinizi kutluyorum. Sevgili çocuklar, sizden iki ricam var. Birincisi şimdi herkesin babasının kulağına eğilip, "Babacığım, beni Müslümanların bu en büyük bayram coşkusuyla tanıştırmak için camiye getirdiğin için sana çok ama çok teşekkür ediyorum" demesini istiyorum. İkincisi de, buradaki coşkuyu camiden çıkınca annelerinize, kardeşlerinize, evlerinize ve sonradan evlerden evlere taşımanızı istiyorum." Hemen hemen her çocuk sözlerime dikkat kesildi ve ricamı yerine getirerek, babasına teşekkür etti. Bunu hayatımda yaptığım en güzel vaaz olarak telakki ediyorum.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.