22 Kasım 2024
  • İstanbul12°C
  • Diyarbakır12°C
  • Ankara15°C
  • İzmir19°C
  • Berlin1°C

POLİSE YARDIM EDELİM

Roni Margulies

07 Ocak 2012 Cumartesi 00:35

Polise yardımcı olmayı görev bilirim.

KCK operasyonları kapsamında tutuklanan 35 gazeteciye savcılıkta önemli sorular sorulmuş, Taraf’ın haberine göre.

Dicle Haber Ajansı
İngilizce servisinden Sultan Güneş Ünsal’a, örneğin, bir dizi başka ismin yanı sıra “Taraf yazarı Roni Margulies ve Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’yi tanıyıp tanımadığı” sorulmuş.

Ünsal, “Roni Margulies’i tanırım. Taraf’ın köşe yazarıdır” diyerek suçunu itiraf etmiş.

Talabani’ye sordum. Benim gibi, o da çok kaygılıymış.

Yakalandık!

Bir Kürt gazeteci tarafından tanınıyor olmak suçunu işlediğimizi artık saklayamayacağız.

Polisi takdir etmemek mümkün değil. “Taraf yazarı Roni Margulies ve Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’yi tanıyor musun” sorusu öylesine akıllıca, öylesine şeytanî bir zekânın ürünü ki, bir taşla üç kuş vuruyor.

“Hayır, tanımam” dese, hiç inandırıcı olmayacak! “Evet” dediği anda, hem kendi suçu hem de Talabani’yle benim suçumuz tabak gibi ortaya çıktı.

Artık kaçacak delik kalmadığına göre, polise yardımcı olmak, suçumu tümüyle itiraf etmek istiyorum.

Evet, Memur Bey, kuşkularınızda haklısınız. Bugüne kadar gizlemeye çalışmıştım, ama Sultan Güneş Ünsal’ın Talabani’yi ve beni tanıdığını kanıtladığınıza göre, artık saklamama gerek kalmadı: Ben Kürt hareketini destekliyorum. Taleplerinin haklı olduğunu düşünüyorum. Sizin ve temsil ettiğiniz devletin haksız olduğunu düşünüyorum.

Kürt sorunu, her şeyden önce, bir demokrasi, insan hakları ve barış sorunudur.

Demokrasi sorunudur, çünkü bir ülkede nüfusun önemli bir kısmı, yaklaşık yüzde 15’i, temel demokratik süreçlere dâhil olamıyorsa, demokratik haklarından yararlanamıyorsa, o ülkede demokrasi olduğunu söylemek mümkün değildir.

İnsan hakları sorunudur, çünkü Kürtler “yaşama hakkı” da dâhil olmak üzere, en temel insan haklarından mahrum edilmektedir. Her zaman, her yerde değil belki, ama çok zaman, çok yerde.

Barış sorunudur, çünkü siyasî bir çözüm uygulanana kadar Türkiye topraklarında savaş sürecektir, her iki tarafta genç insanlar ölmeye devam edecektir.

Dahası, Kürt sorunu sadece Kürtler için ve Kürtlerin çoğunlukta olduğu bölgeler için değil, tüm Türkiyeliler ve tüm Türkiye için bir demokrasi, insan hakları ve barış sorunudur. Çünkü bir bölgede insan haklarının ihlal edilmesi tüm ülkede ihlal edilmesini kolaylaştırır, bir bölgedeki antidemokratik uygulamalar ülkenin geri kalanına yayılır, bir bölgedeki savaş ülkenin tümünde demokrasi ve insan haklarının ayaklar altına alınmasının bahanesini oluşturur.

Ve bir memlekette savaş varsa, o memleketin silahlı kuvvetleri hep ön plana çıkar, hep siyasete bulaşma bahanesi bulur, askerler hep sivilleri yetersiz bulur, hep dizginleri kendi ellerine almaya çalışır.

Kısacası, Kürt sorununun barışçıl bir şekilde çözüme ulaştırılmasını talep etmek için Marksist veya devrimci olmak gerekmez; demokrasi, insan hakları ve barışa değer veriyor olmak yeterlidir. Nitekim, sol ile ilişkisi olmayan pek çok kişi tam da bu nedenlerle sorunun barışçı bir şekilde çözülmesinden yanadır.

Bu düşüncelerim zaten yeterince suçtur herhalde, ama dahası var. Onları da itiraf edeyim bari.

Barış mücadelesi sosyalistlerle sınırlı değildir, ama sosyalistlerin ulusal soruna yaklaşımının temeli daha geniştir. Sadece barış arzusundan değil, daha geniş bir siyasî çerçeveden kaynaklanır. (Bu arada sosyalist olduğumu da itiraf etmiş olayım.)

Türkiye’de barış talebinin öne çıkmış olması ve benim bu talebi destekliyor olmam, Kürt hareketinin bu talebi öne sürmüş olmasından kaynaklanıyor. Hareket bu talebi gündeme getirmiş olmasaydı, barış talep etmeyi ve sadece barış talep etmeyi yanlış bulurdum.

Yanlış olurdu, çünkü sadece “barış” demek, “mevcut koşullarda barış” demek anlamına gelir, mevcut baskı koşullarının devamını talep etmek anlamına gelir. Devletin istediği de bu. Devlet de zaten “PKK silah bıraksın, ortadan kalksın, ben de her zaman yaptığımı yapmaya devam edeyim” diyor. Ben sadece barış değil, Kürt halkının taleplerini karşılayan bir barış istiyorum.

Bana düşen, ezilen ulusun taleplerini desteklemektir. Barış istiyorsa, barış talebini desteklerim; başka bir şey istiyorsa, başka bir şeyi. Üstelik bu “başka bir şey”, her şeyi içerebilir.

İfadem bundan ibarettir.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.