PKK'NIN TRANSFORMASYONU
Gülay Göktürk
26 Temmuz 2013 Cuma 08:38
Geçenlerde Şirin Payzın'ın "Ne Oluyor" programı ilginç bir tartışmaya sahne oldu. Konu sık sık kaysa da, tartışma Altan Tan'ın bir yazısından hareketle açılmıştı. Tan, önümüzdeki dönemde BDP'nin geniş Kürt kitlelerini kucaklayan bir parti haline gelebilmek için, ideolojik ve siyasi çizgisinde bir revizyona gitmesi gerektiğini söylüyordu.
PKK'nın (ve tabii bugün BDP'nin) 70'li yıllarda Marksizm'in etkisi altında şekillenmiş "sol" çizgisinin ve söyleminin bir kitle partisi için kuşatıcı olamayacağını; zaten bu çizginin bugün BDP'ye oy veren tabanın sosyolojik gerçeklerinden de kopuk olduğunu söyleyen Tan, bu fikrini bir araştırmadan örnekler vererek açıklamaya çalışıyordu.
Bu araştırmaya göre BDP tabanı çoğunlukla dindar-muhafazakâr kesimden oluşmaktaydı. BDP'ye oy veren kadınların yüzde 78'inin başı örtülüydü. Eğer BDP PKK'dan tevarüs eden sol söylemini değiştirmezse "çatı partisi" olmak bir yana, parçalanır giderdi...
Aslında ben PKK'nın "Marksist bir hareket olma" iddiasının çok ama çok gerilerde kaldığını, 30 yıldır bu harekete damgasını vuran ideolojinin milliyetçilikten başka bir şey olmadığını düşünsem de, Altan Tan'ın bu yazısını bir başka açıdan önemli görüyorum.
Çok sesli bir Kürt siyasetine doğru
Bence bu tartışmanın da gündeme getirdiği asıl önemli nokta, BDP'nin siyasi-ideolojik çizgisinin ne taraftan ne tarafa doğru değişeceğinden çok; içine girdiğimiz çözüm süreci siyasetin normalleşmesiyle sonuçlanırsa, başta PKK olmak üzere Kürt siyasetinin ciddi bir transformasyon geçirme zorunluluğuyla karşı karşıya kalacağı gerçeği...
Sanırım PKK kadroları "normalleşme döneminin siyasi tablosu" konusunda oldukça yanlış bir algıya sahip. Son günlerde Güneydoğu'da olup bitenlere baktığımızda, PKK'lıların silahsız siyaseti demokratik siyaset zannettikleri gibi bir izlenime kapılıyor insan. Oysa silahı bırakmak önemli bir şeydir ama sadece bir başlangıçtır. PKK'nın yeni döneme uyum sağlayabilmek için çok daha fazla şey yapması, birçok alışkanlığını değiştirmesi ve ona nahoş gelebilecek bazı gerçekleri içine sindirmesi gerekiyor.
Nedir bu "tatsız" gerçekler?
PKK yeni dönemde de örgütün bölgedeki prestijinden ve ağırlığında yararlanarak bölge halkı üzerindeki "manevi" baskısını ve hegemonyasını sürdürmeyi umuyor.
PKK yeni dönemde de Kürtler'in tek siyasi örgütü olma imtiyazını elinde tutacağını düşünüyor. Kürt siyaseti üzerinde -geçmişte muhaliflerini öldürerek- sağladığı tekeli bugün de "Kürtler'i bu noktaya taşıyan örgüt olma" iddiasını kullanarak devam ettirebileceğini sanıyor.
Oysa bütün bunlar mümkün değil... Özgür demokratik siyasi ortamın PKK'nın ne bölge halkı üzerindeki hot-zotuna ne de Kürt siyasi hareketi üzerinde tekel kurma girişimine izin vermesi düşünülemez.
Yeni dönem, Kürt siyasetinin çoğulculaştığı, çok sesli hale geldiği; bu çok seslilik sayesinde hem PKK'nın (ya da BDP'nin) siyasi çizgisine yeniden çekidüzen vermek zorunda kaldığı hem de yeni siyasi aktörlerin ortaya çıktığı ve belki bazı ayrışmaların yaşandığı bir dönem olacak.
Ama ben bu ayrışmaların "solculuk- dindarlık" ekseninden çok, "Kürtler'in farklı statü talepleri" çerçevesinde yaşanacağını düşünüyorum. Sonuçta ortaya "ayrılıkçılar", "federasyoncular", "özerklik yanlıları" ya da "eşit vatandaşlık temelinde bugünkü statünün devamını savunanlar" şeklinde bir ayrışma çıkması hiçbirimiz için şaşırtıcı olmamalı.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.