PKK’NIN GİDEREK ÇEŞİTLENEN SİLAH DEPOSU
Metin Gürcan
29 Ocak 2017 Pazar 11:13
Bundan beş yıl öncesine kadar biri bana PKK’nın envanterini sorsa şöyle bir tanım yapardım: Silah olarak sadece AK-47 Kalaşnikof, BKC (Bixi) Makinalı Tüfek, SVD Dragunov keskin nişancı tüfeğini kullanan; lider kadrosuna sınırlı sayıda M16 A2/A4 verebilen; tanksavar kabiliyeti RPG-7 Roketatar ile sınırlı; tanksavar füzesi olmayan, yerden havaya füze yeteneği de çok sınırlı olan; kriptosuz Yaesu telsizlerle haberleşen; gece görüş ve termal görüş yeteneği olmayan; giysi ve teçhizatını yerel imkanlarla temin eden bir örgüt.
Fakat Suriye ve Irak’taki savaş ortamı sayesinde PKK’nın silah, mühimmat ve teçhizat envanterinin artık hem çeşitlendiği hem de giderek daha sofistike hale geldiği gözleniyor. PKK bağlantılı YPG güçlerinin özellikle Suriye’nin kuzeyindeki savaş halinden kazandığı yetenekler ikiye ayrılıyor: Konvansiyonel yetenekler, yani zırhlı birlik harekatı, topçu ve roket atışlarıyla görmeyerek ateş desteği, büyük çaplı lojistik akış ve ikmal ile özel askeri yetenekler, yani yakın hava desteği koordinasyonu, topçu ileri gözetleyiciliği, insansız hava aracı ile keşif ve gözetleme, meskun mahallerde muharebe.
Bunlar, Ankara’nın PKK’nın giderek konvansiyonel yeteneklere sahip düzenli bir orduya dönüştüğü yönündeki kanaatini güçlendiriyor. Bu da haliyle endişeleri artırıyor. Türkiye’de PKK’dan ele geçirilen silah, mühimmat ve teçhizatların giderek daha çeşitli ve modern silah sistemleri olduğu görülüyor.
Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) şu an El Bab’ta IŞİD’e karşı verdiği savaşta yeni nesil meskun mahal çatışmasının ne kadar zor olduğunu öğreniyor. IŞİD'in El Bab’ta sivil nüfus içinde tünel harbi, tanksavar füzeleri ve araçlı intihar saldırılarından oluşan üçlü savunma stratejisi TSK için büyük bir sınav haline gelmiş durumda. PKK’nın benzer teknoloji ve yeteneklere ulaşıp ulaşamayacağı da Ankara için son derece önemli bir soru.
Aslında PKK’nın envanterini nasıl geliştirdiğini kasım 2015-mart 2016 döneminde Cizre, Silopi, Silvan, Diyarbakır, Yüksekova ve son olarak Nusaybin’de ortaya konan hendek-barikat çatışmalarında görmüştük. Şu an kırsalda süren çatışmalar da endişe verici çeşitlenme ve sofistikasyonun devam ettiğini gösteriyor.
İsminin açıklanmaması kaydıyla Al-Monitor’a konuşan Ankara merkezli bir savunma analistinin verdiği bilgiler şöyle: “PKK’nın envanterindeki çeşitlenme en fazla tanksavar roketlerinin mühimmatı, el bombaları ve tanksavar füze sistemleri alanında. Örneğin, eskiden PKK çoğunlukla PG-7VM, RPG-7 roketleri kullanılırken şimdilerde PG-7VM, PG-7ML, DZGI-40, HEI-AP roketler çok yaygın. El bombalarında Almanya menşeli DM41 ve DM51, Güney Kore menşeli K-413, ABD menşeli M26/61, yine ABD menşeli M67 el bombalarında büyük artış var.”
PKK’ya bağlı yayın organları ve sosyal medyada paylaşılan videolarda ise TSK’nın Güneydoğu’daki mevzilerinin hedef alındığı saldırılarda Metis ve Fagot ATGM sistemlerinin kullanıldığı görülüyor.
Örneğin, 10 Nisan 2016’da Şırnak Uludere’de ve 26 Haziran 2016’da Şırnak’taki başka bir üs bölgesine yapılan atışlarda MILAN ATGM’nin kullanıldığı görülüyor. TSK’nın paylaştığı fotoğraflardan ise eylül ayında Şemdinli ve Cudi’de yapılan operasyonlar sırasında birer tane 9M113 Konkurs kartuşu ele geçirildiği görülüyor. Ayrıca Cudi Dağı’nda ele geçirilen mühimmatın içinde dört tane M79 Osa roketi de bulunuyor.
Ankara en çok endişelendiren bulguların başında ise 25 Ağustos’ta Batman Sason’da ele geçirilen 9K38 Igla model omuzda taşınabilen hava savunma füzesi (MANPAD) geliyor. Bu noktada, TSK’ya ait bir helikopterin 13 Mayıs’ta aynı türden bir füzeyle düşürüldüğünü belirtmek gerekiyor.
Özellikle 2016’da Türkiye içinde PKK’dan ele geçirilen silahlarda İran menşeli olanların sayısında büyük artış söz konusu. Örneğin, 3 Aralık 2016’da Hakkari’de ele geçirilen M57 RPG, RPG-7 roketatar, PG7-A, PG-7-AT, NR431A1 60 mm havan mermileri İran menşeli. 6 Ekim 2016’da Hakkari Çukurca’da ele geçirilen M62P8 120 mm havan mermisi ise Sırbistan merkezli Krusik şirketinin üretimi.
Son olarak, 1 Haziran 2016’da Nusaybin’de ele geçirilen İsveç Saab-Bofors üretimi AT4 84mm güdümsüz tanksavar silahı ise PKK’nın ATGM yeteneklerini geliştirme ve bu konudaki çeşitlenme çabasına işaret ediyor.
Türkiye’de PKK’dan ele geçirilen tüfeklerde ise M16 A2 ve M16 A4’ler ile FN FAL 50 modellerinde artış var. Sırbistan menşeli M08-00 40mm bomba atarlar ile lider kadrolarda çıkan Glock tabancalar da dikkat çekici. Ele geçirilen Specter marka termal kamera monteli ve sıfırlanmış M16 A2’ler ise PKK’nın gece ve zayıf görüş şartlarında sıhhatli atış imkanı kazanamaya başladığını gösteriyor.
Türkiye’de ilk kez 2012 sonunda görülen 12.7 mm Kord tipi keskin nişancı tüfeği de artık PKK’nın standart silah envanterine girmiş durumda. 2016’da Türkiye’de 150’den fazla Kord ele geçirildi. PKK’nın şehirlerdeki çatışmalarda sık sık kullandığı bu anti materyal silahları kırsalda helikopterleri ve yoldaki zırhlı araçları taciz etmek için kullandığı görülüyor.
PKK ayrıca Türkiye içindeki sabit üs bölgelerinin güvenliği için DHSK-Kord ağır makineli tüfekler de kullanmaya başladı. PKK bu ağır silahları genelde mağaraların içine sokup karadan yaklaşma istikametlerini kapatmak için tercih ediyor. Hatta örgütün silahları korumak için mağaraların için ray sistemi döşediği de görülüyor.
PKK insansız hava araçlarıyla (İHA) keşif konusuna da önem veriyor. Örgütten ele geçirilen sistemler arasında ABD menşeli RQ-20 Puma ile sivil tip DJI Phantom model İHA’lar bulunuyor.
Peki, PKK bu kadar modern silah sistemlerini ve teçhizatı nasıl tedarik edebiliyor?
Öncelikle herkesin bildiği ama pek konuşmadığı acı bir gerçek karşımıza çıkıyor: Suriye ve Irak’ta oluşan silah karaborsası. Burada her türlü silah sistemi satılabiliyor hatta kiralanıyor. Suriye’deki muhalif gruplara gönderilen silah ve mühimmatın pazarlarda satılması veya diğer gruplarla takas edilmesi de çok yaygın bir uygulama. Irak’ta IŞİD’le mücadele eden silahlı güçlere ABD, Avrupa ve İran tarafından yapılan silah ve mühimmat yardımının gönüllü olarak PKK’ya verilmesi de bir diğer gerçek. Bunların yanı sıra PKK’nın çatışmalarda savaş ganimeti olarak ele geçirdiği silah ve teçhizat da var. Bunların başında YPG güçlerinin Suriye’nin kuzeyindeki ilerlemeleri esnasında IŞİD’den ele geçirdikleri silahlar geliyor.
İsminin açıklanmaması kaydıyla Al-Monitor’a konuşan bir kaynak ise şu bilgileri veriyor: “PKK tarafından Türkiye içinde kullanılan silahların çoğu sanıldığının aksine Suriye’nin kuzeyinden değil, Kuzey Irak üzerinden Türkiye’ye giriyor. Yani çoğunlukla Peşmerge’ye, Şii milislere ve Irak ordusuna verilen, satılan silahlar. Bunun yanında Libya’da olan savaş ve Ukrayna’daki çatışmalar nedeniyle bölgesel anlamda bir silah karaborsası oluştu. Ben yine Balkanlar (eski Yugoslavya ülkeleri ile Bulgaristan) üzerinden bazı Arap ülkelerinin silah sipariş edip Irak’a gönderdiğini de biliyorum.”
Peki Türkiye bunu önleyebilir mi? Bu, maalesef neredeyse imkansız. Çünkü ATGM ve MANPAD gibi kritik silah sistemlerinin üretici ülke ve firma kod numaraları siliniyor. Dolayısıyla tedarikçiye ulaşmak zorlaşıyor. Dahası, silah karaborsası Ankara’nın Bağdat ve Şam yönetimiyle yaşadığı sorunlar ile Irak ve Suriye’deki merkezi otoritenin zayıflamasından da besleniyor.
Neticede, Suriye ve Irak’taki çatışmalar, bir yandan PKK gibi devlet dışı silahlı aktörlere envanterlerini çeşitlendirme ve geliştirme imkanı tanırken diğer yandan Türkiye gibi merkezi devletlerin güvenlik açıklarını artırıyor. (Al Monitor)
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber