22 Kasım 2024
  • İstanbul15°C
  • Diyarbakır14°C
  • Ankara13°C
  • İzmir20°C
  • Berlin3°C

PKK'NIN ATEŞKESİ, ÖCALAN'IN ROLÜ

Hilal Kaplan

25 Haziran 2012 Pazartesi 08:30

Devlet aklının değiştiğinin somut kanıtı olan "yeni CHP", tarihinin 'Kürt açılımı'nı yaparak çözüm için Ak Parti'yle masaya oturuyor.

Leyla Zana, bir zamanlar kendisini manşetten hedef gösteren Hürriyet'e yine manşetlik bir röportaj veriyor ve ayrı bir devlet kurmak amacından vazgeçildiğinden beri iki taraftan da gençlerin boşa öldüğünü söyleyerek "PKK, süreci yeniden değerlendirsin" diyor.

Avni Özgürel'e konuşan Murat Karayılan ise üzerinden bir sene geçtikten sonra, Öcalan'ın "Barış Konseyi kurulsun" çağrısına denk gelen günlerde gerçekleştirilen Silvan'ın provokasyon olduğunu itiraf ediyor. Aynı Zana gibi Karayılan da silahlı mücadelenin işlevini doldurduğunu, işin siyasî çözüme kaldığını dile getiriyor. Ancak örgütü barışa ikna ederken kendisinin de risk aldığını ve çözüm sürecinde "bir güç aramıza girdi" diyerek hem Oslo görüşmeleriyle eş zamanlı olarak başlayan KCK operasyonlarına hem de 7 Şubat darbesi sürecine işaret ediyor.

Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani, PKK'nın silahlı mücadeleden vazgeçmesi gerektiği mesajlarını yineliyor. Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi lideri Mesut Barzani de PKK'ya benzer mesajlar vermeye devam ediyor.

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Zana'nın gündeme getirdiği Öcalan'a ev hapsi seçeneğinin PKK'nın silah bırakması sonrası konuşulabileceğinden bahsediyor. Demokratik açılımdan sorumlu Beşir Atalay ise "Gündemimizde yok" diyerek ev hapsine kategorik olarak karşı olmadıklarını ima ediyor.

PKK, Dağlıca'da karakol saldırısı gerçekleştirerek 8 gencimizin canına kıyıyor.

BDP, Dağlıca saldırısı sonrası ilk kez bu kadar net bir biçimde PKK'ya sesleniyor ve "silahlı faaliyetlerine son versin" açıklaması yapıyor.

Başbakan, sanırım BDP'nin çağrısını da göz önünde bulundurarak oldukça soğukkanlı bir açıklama yapıp bu oyunu bozmakta kararlı olduklarını ifade ediyor ve belki de onuncu kez "PKK silah bırakırsa operasyonlar durur" diyor.

Geçtiğimiz günlerde Amerikan Kongresi de önemli bir mesaj vererek, PKK'nın silahlı mücadeleye son vermesi ve barışçıl yollarla görüşmesi gerektiğini söylüyor.

Dağlıca provokasyonu dahil tüm bu gelişmeleri üst üste koyduğumuzda "PKK için silah bırakma vakti"nin geldiğini söylemek mümkün ancak atılması gereken adımlar var.

Öncelikle silahların susması, PKK'nın sınır dışına çekilmesi ve ardından silahları bırakmasının çözümün üç adımı olduğunu görmemiz gerekiyor. PKK'nın nasıl silah bırakacağı, genel affın sınırları, Öcalan'ın koşulları karara bağlanmadan ve örgütün silahı nasıl ve nereye bırakacağı belirlenmeden "silah bıraksın" çağrısı ister istemez havada kalıyor. Bu bağlamda Karayılan'ın Öcalan'ın rolüne yaptığı vurguya dikkat etmek gerekir:

"Gelinen noktada düğüm çözülmek isteniyorsa, bunun yolu İmralı'dır. Orada bir değişme olmadan bizim bir şey yapmamızın ne ideolojik temeli, ne yoldaşlık, ne ahlâkî bir zemini yoktur. Hiçbir şey yapamayız! Biz ona bağlıyız (...) Ya bizim yoldaşlık şeyimiz var. Yani biz öyle yapar mıyız ona? Arkasından dolanamayız yani, onu bypass edemeyiz. Bunu devlet erkânı bilsin diye söylüyorum. Ötesinde bütün çabalar boşunadır, sonuçlanmaz yani."

Kandil'e rest çekerek suskunluğa gömülen Öcalan'ın sürece yeniden döndürülmesi iki açıdan faydalı olabilir:

1. PKK içinde gerçekten "güvercinler-şahinler" ayrışması varsa, bu ortaya çıkar ve bir kırılma yaşanır. Çünkü Öcalan'a karşı gelmek, Karayılan'a diklenmeye benzemez. Soyut bir fikir olarak "güvercin-şahin" ayrımı bir yerden sonra anlamını yitirmektedir. Öcalan'ın, iletişim imkânı sağlandığında PKK'yı iki hafta içinde sınır dışına çekeceğini söylediğini hatırlayalım. Ancak Öcalan gibi örgüt üzerinde herkesten daha çok güç sahibi olan birisi PKK'yı tekrar "Barış Konseyi" fikri etrafında birleştirebilir ve tabii ayrıştırabilir...

2. Provokatörlerle çevrili bir süreç artık tamamen kapalı kapılar ardından yürütülmeyi kaldıramaz. Yani şeffaflaşmaya ihtiyaç var ve Öcalan'ın devreye girmesi bu hususta da fayda sağlayabilir. Çünkü Öcalan 'yasal' zeminde bulunan bir insan. O'nu diğer PKK yöneticileri gibi "yasa-dışı" bir bağlamda ele almak imkânsız. Bazı Ak Partililerin de dediği gibi neticede "devletin elindeki bir mahkûm"dan söz ediyoruz. Bu minvalde CHP'nin önerdiği "Âkil İnsanlar Komisyonu" eliyle Öcalan'ın sürece dahil edilmesi hem sürecin şeffaflaşması hem de silah bırakmanın muhatabının belirginleşmesi açısından katkı sunacaktır.

PKK sorunu er geç çözülecek; mesele hem gençlerimize hem de toplumsal bağlarımıza en az zararı vererek bu düğümü suhuletle çözmekten geçiyor.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.