24 Kasım 2024
  • İstanbul5°C
  • Diyarbakır10°C
  • Ankara3°C
  • İzmir8°C
  • Berlin3°C

PKK NEDEN RTE’Yİ BAŞKAN YAPMAYA SOYUNDU?

Orhan Bursalı

30 Temmuz 2015 Perşembe 08:45

Şüphesiz öyle bir niyeti olduğunu düşünmüyorum ama başlatıp yaygınlaştırdığı silahlı eylemleriyle, RTE’nin erken seçimle parlamento çoğunluğunu ele geçirme niyetleri için fitili ateşledi. Bunu yazıp duruyorum. Şimdi biraz daha ayrıntısına bakacağım. 

PKK’nin silahlı eylemlere girişmesinin nedenlerini nasıl anlamalıyız? 

Silahlı saldırı, yakma-yıkma, suikast benzeri terör eylemlerini yoğunlaştıran PKK neyi amaçlıyor, bu eylemleriyle siyasi hedeflerine ulaşabileceğini mi düşünüyor? 

1) İlk bakmamız gereken nokta, HDP’nin, Selahattin Demirtaş’ın başarısıdır. Yazmıştım: Yüzde 13’ü aşan oy ve 80 milletvekili, HDP’ye Türkiye’nin tüm sorunlarına sahip çıkma ve Türkiye’yi yönetmeye aday bir Kürt partisi olma olasılığını ve yolunu açtı (oldu demiyorum). Kürt meselesi ancak bu çerçevede, Türkiye’nin birliği ölçüsünde makul bir çözüm şansı yakalayabilir. 

HDP, PKK’nin salt Kürt hedeflerine kilitli öncüleriyle değil, Türkiye’nin birliğini savunan, gerektiğinde PKK’yi eleştiren Türk solcu ve demokratlarıyla da bütünleştiği ölçüde başarıyla ilerleyebilir. Kürtlerin önemli bir çoğunluğu, Türkiye’nin ta kendisidir. Ayrılmak istemez, bütünleşik bir gövdedir. Bu ülkemizin büyük şansıdır. Ada’daki dostlarım, bu ülke hepimize yeter demekte ve makul bir çözüm istemektedir. 

2) S. Demirtaş’ın başarısının sonucu olarak, Kürt meselesinde siyasi mücadelenin zemini genişlerken PKK’nin silahlı mücadele alanı daraldı. Her ne kadar HDP’nin kuruluşunda, belediye başkan adaylarının ve milletvekillerinin belirlenmesinde, PKK’nin birinci/ikinci derecede etkisi olsa bile. Sonuçta iki ayrı güçlü gövde ortaya çıktı. Bu süreçte, bu gövdelerin karşılıklı durmaları kaçınılmazdır. 

3) PKK belirleyici denetimin elinden kaçmakta olduğunu gördü. Seçimlerden hemen sonra, Demirtaş’ı eleştirmeye başladı. HDP seçim sonrası pasif bir siyaset izliyor dedi; Demirtaş’ın olası bir AKP-CHP koalisyonuna dışarıdan destek açıklaması yapmasına “kabul edilemez” dedi. Hemen 10 maddelik deklarasyonu hayata geçirmesini istedi. Kandil’in neredeyse tüm askeri liderleri bu tür eleştiriler yaptı. PKK’li unsurları Türkiye’ye yolladıklarını ve en son olarak da silahlı mücadeleye başladıklarını açıkladılar. Tabii 6-8 Ekim 2014 Diyarbakır kalkışması ve 50’yi aşkın insanın ölümü, PKK’nin siyaset üzerindeki silahlı vesayetini hep sürdürme kararlılığını gösteriyordu. 

4) PKK’nin terörü ön plana alma kararında, IŞİD’e karşı mücadelede Batılıların desteğini alması, gözdesi olması ve meşruiyet kazanması büyük rol oynadı. Batılılar PKK’nin ağır darbeler yemesini istemez. Nitekim, Türkiye’nin operasyonlarına NATO bile “orantısız güç” kullanılmamasını istedi. ABD ve Batı bu yolda uyarılar yaptı. ABD, Irak başbakanını bile konuşturttu. 

5) Tabii ki, “çözüm süreci”nde Türkiye’de, kentler dahil, silahlı örgütlenmesini geliştirmesi de PKK’ye “ben yaparım, boyun eğdiririm” özgüveni verdi. 

6) PKK, teröre başlayarak Kürt meselesinde, HDP’ye hiza veriyor ve belirleyici konumunu da koruduğunu gösteriyor. Bundan sonra silah mı, siyaset mi ikilemi içinde, PKK tabii ki silah, çünkü bu noktaya silahla geldim, diyor. PKK için Kürt meselesini bir an önce istediği çözüme ulaştırmaktan başka bir politika yok. Bu açıdan, PKK Türkiye değil. HDP’ye de, sen de Türkiye (Türkiye siyasal tablosunun, mücadelesinin bir parçası) olma diyor. 

7) PKK silahla aslında HDP’yi de Meclis dışına itiyor. RTE’nin de hesabı bu, HDP’yi baraja takmak. En azından yüzde 1 oyu geri almak. Bir CHP milletvekili dostum“Saadet’ten de en az yüzde 1 ve MHP’den de bir o kadar oy alma” hedefinden bahsediyor. RTE’nin hesabı yüzde 3 oy artışı üzerinde. Tabii evdeki hesap bu... 

7) HDP varlığını büyüterek sürdürmek ve gerçekten de etkin bir muhalefet gücü olmak istiyorsa, PKK’yi eleştirmesi, silaha kesin karşı çıkması gerekir. HDP-PKK ayrışması bu anlamda gerçekleşmezse, silahlı terörün siyasal destekçisi ve uzantısı olarak, HDP’nin güç kaybetmesi kaçınılmazdır. 

Terörün egemen olduğu bir ülkede hiç kimse kazanmaz. Ne özgürlükler ne demokrasiyi genişletme ne anayasal hak ve özgürlükleri savunma, hiçbir şey... Ne IŞİD’e karşı etkin mücadele... RTE’nin güç kazanma olasılığı artar, hepsi bu...

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.