25 Kasım 2024
  • İstanbul7°C
  • Diyarbakır7°C
  • Ankara1°C
  • İzmir9°C
  • Berlin10°C

‘PİKE’ VE ‘ŞİKE’

Orhan Miroğlu

21 Temmuz 2012 Cumartesi 05:18

Şu manzaraya bakın, anlamanız ve çözmeniz için siyaset uzmanı filan olmanız gerekmiyor. Türkiye’nin dünü ve bugününe az çok vâkıf olmanız yeter.

Şikecilikten yargılanan, Aziz Yıldırım, “Pike” lakaplı Mehmet Ağar’ı kaldığı cezaevinde her biri kendi alanında meşhur isimlerin olduğu bir heyetle ziyaret ediyor. İşadamları, sporcular, kulüp yöneticileri vs.

“Şikeci”
den “Pike”ye bir vefa ve dostluk gösterisi ki, bizim gibiler anlayamaz bu büyük vefayı, bu büyük dostluğu!

Yıldırım ve yanındaki zevatı taşıyan helikopter pideleriyle meşhur o küçük kasabaya iniyor ve halk Ağar’ı ziyarete gelenlerden bir imza alabilmek için kuyruğa giriyor.

Nasıl da nostalji kokuyor bu manzara, dünün Türkiye’sini nasıl da iyi anlatıyor..

Kaybedilmiş muktedirliğin yeniden aranmasının, eski “itibarlı” günlere dönmenin mücadelesi bu.

Ve bu manzara, Türkiye’nin bir zamanlar nasıl ve kimlerin hükümdarlığı altında kaldığını, kulüp patronlarıyla ve bir polis şefi arasında kurulan “dostlukları” çok iyi ifade ediyor.

Tahayyül gücünüze kalmış artık, bu manzaraya, mafya ve siyasetin gücünü de ekleyebilirsiniz.

1990’lı yılların o karanlık o “faili meçhul” zamanlarında, bir polis şefinin kurabildiği muazzam ilişkilere ve hani nasıl derler, herkesi kucaklama kabiliyetine şaşmamak mümkün mü?

O polis şefinin yolu, “dostluk ve vefa” adına tabii, şimdi de bir taşra kasabasının cezaevinde, şikeden mahkûm olmuş bir futbol patronuyla kesişiyor.

Zor günlerin dostluğu bu, kolay değil tabii.

Medya bu dostluğu, bu vefayı bize cafcaflı sözler ve haberler eşliğinde sunuyor.

Kürt sorunu çözülmesin diye, oluk oluk akıtılmış kanın bir numaralı “sanıklarından” Mehmet Ağar meğer Kürt Raporu hazırlıyormuş!

Raporu hükümete bile sunacakmış!.

Falan da filan..

Musa Anter
’in katil zanlısının yirmi yıl Şırnak’ta normal bir hayat yaşadıktan sonra tamamen bir gazetecilik başarısı sonucu yakalanmasını haber bile yapmayanlar, yüzlerini Mehmet Ağar’a döndüler yeniden.

Bin operasyon yönetmiş ve henüz hiçbir şeyin hesabını vermemiş Ağar’a sayfalarını cömertçe açıyorlar. O sayfalar, Ağar’ı, neredeyse önemli bir “düşünür”, siyasete katkı sunacak bir siyasetçi olarak tarif ettikçe, kamu vicdanı biraz daha kanıyor, suçun cezasız kalmasına ve muhtemelen kalacak olmasına kahrediyor insan.

Mehmet Ağar’ın devletin zirvesine tırmandığı ve önüne gelen her engeli aşıp, ölümlerle, yargısız infazlarla biten operasyonları yönettiği zamanlarda meğer ne kadar da kıymetli ve muktedir dostları olmuş!

Muktedirlerin arasında bir polis şefi!

Şimdi ona vefa zamanı!

Ağar, Aziz Yıldırım’dan Adnan Polat’a, sporculara, artistlere kadar uzanan geniş bir ziyaretçi listesine sahip.

Ziyaret eden edene, vefa borcu ödemek için kuyruğa giren girene..

Ağar Kürt Raporu bile hazırlıyormuş daha ne olsun!

Bu türden haberlere imza atanlar, Ağar’ın mağdur edip sonsuz bir acıya mahkûm ettiği insanların bu haberleri görünce neler hissettiğini düşünüyorlar mı acaba?

Onun gerçek portresini bu zavallı halktan neden gizliyorlar, yoksa Ağar çalıştıkları gazetelerin patronlarının da sıkı bir dostu mudur, her şey mazide kalmış bu dostluk ve vefa adına mı yapılıyor yoksa?

“Medyanın Ağar’ı”
ne kadar sahici, ne kadar gerçek?

Bu köşede daha önce yazmıştım, o yazıdan bir bölümü yeniden alıyorum, bize unutturulmak istenen Ağar’ı bir kez daha hatırlamak için tabi:

“O, hayata ‘Pike’ lakaplı bir Mülkiyeli olarak başladı..

Sonra merdivenleri hızla tırmandı.

Emniyet müdürü, Emniyet Genel Müdürü, milletvekili, Adalet ve İçişleri Bakanı ve parti lideri oldu.

Ama kabul etmek lazım ki, Mehmet Ağar’ı, Mehmet Ağar yapan, Susurluk’a attığı imzadır.

Bu ülkede binlerce ölünün, binlerce cesedin üstüne inşa edilen duvardan bir tuğla dahi çekilemeyeceğini bize hatırlatan da odur, bin operasyon yönettim diyen de..

Ayhan Çarkın
’ın itiraflarıyla yeniden gündeme gelen Susurluk sürecinin başındaki isimdir Mehmet Ağar.

Hiç kimse, bu ülkede,
‘Polis Genelkurmay Başkanı’ sıfatını Mehmet Ağar kadar hak etmiş değildir.1991- 1996 yılları arasında işlenen 1500’ün üstünde faili meçhul cinayetin 830’u Mehmet Ağar’ın Emniyet Genel Müdürlüğü dönemine rastlıyor.

‘Yöntemlerimi beğenirsiniz beğenmezsiniz, o ayrı konu, biz görevimizi yaptık’
diyordu Ağar.

İnfazlar ‘her sokağa bir ceset’ kampanyasının sonucuydu. Ancak bir süre sonra öldürülecek ‘devlet düşmanı’ sıkıntısı baş gösterince, Susurlukçular, kendi içlerinden infazlara girişmeye başladılar.

Ağar’ın yönettiği ‘bin operasyonun’ arasında Kürt infazları özel bir yer tutar.

Behçet Cantürk
, Savaş Buldan, Hacı Karay ve Adnan Yıldırım Susurluk çetesi tarafından infaz edilen isimler arasında yer aldı.”

Gerçek Ağar, bu Ağar’dır işte..

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.