23 Kasım 2024
  • İstanbul5°C
  • Diyarbakır9°C
  • Ankara8°C
  • İzmir9°C
  • Berlin3°C

PARAZİTLER…

Ali Bayramoğlu

16 Ekim 2009 Cuma 10:42

Türkiye'nin gidişiyle ilgili umut veren yazılar kaleme alıyoruz, zira gördüğümüz umut, hareket ve değişim.

Değişimler sıkıntısız, sorunsuz, kavgasız olmuyor. Demokratik değişimin olduğu her yerde, reform, sorun çözümüne doğru atılan adımda, eski düzenin alışkanlıkları, çıkarları, zihniyeti ayağa kalkar ve direnir.

Kürt meselesine, Ermeni açılımına, Türk dış politikasının izlediği rotaya, özellikle içeride oluşan havaya bakarak dün şunu demiştik:

Toplum yürüyor, siyasetçi bunu yönetiyor.

Bu, bir devrin başlaması, bir toplumun adım adım yeniden doğmaya çalışmasıdır…

Parazitlere kulak asmayın…”

Evet, parazitler, parazit sesler hep olacaktır ve oluyor.

Değil mi ki bundan bir süre önce Orhan Pamuk'la ilgili nahoş gelişmeler olmuş, tarih hakkında resmi bakışın dışında sarf edilecek her sözün bir şikâyet, ceza, tazminat konusu olabileceğini ön görmüştü yüksek yargı…

Hukuktan töreye dönüş duygusu yaratarak yapmıştı bunu.

Bir kişinin davranışının tüm bir topluluğu bağlaması, bir topluluğun varsayılan ortak fikrinin ya da onun adına ifade edilen resmi görüşün topluluk üyelerinin eylem, söz, davranış, hak ve özgürlük alanını sınırlayan, çizen bir çerçeve oluşturması… Buradan hareketle otoriter her tür uygulamaya zemin hazırlanması: Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun açtığı kapı buydu.

Başka örnek, bir televizyon programında istenmeyen yönde fikir beyan ettiği için, ataması yapılmayan öğretim üyesine ilişkindi.

Bir yenisi dün zuhur etti.

Polis Akademi'nde yapılan, “Kürt Açılımı”nın koordinatörü İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın hazır bulunduğu toplantıyla, Kürt Çalıştayı'yla ilgili bir soruşturma başlatıldı.

Haber şu:

“İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığı'na yapılan suç duyurusunda, 1 Ağustos'ta Polis Akademisi'nde 'Türkiye Modeline Doğru' adıyla gerçekleştirilen ve yazılı-görsel medya temsilcilerinin de katıldığı çalıştayda anayasanın ihlal edildiği savunuldu. İstanbul'daki savcılık, çalıştayın yapıldığı yerin Ankara olması nedeniyle 'yetkisizlik' kararıyla dosyayı Ankara Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderdi. Ankara Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığı da soruşturma başlattı… Savcılığın Ankara Emniyet Müdürlüğü'ne gönderdiği talimat yazısında, çalıştayla ilgili belge ve bilgi edinilerek gönderilmesi istendi.

Çalıştaya katılan bazı isimler şunlar:

Beşir Atalay (İç İşleri Bakanı), Hasan Cemal (gazeteci), Deniz Ülke Arıboğan (rektör), Oral Çalışlar (gazeteci), Cengiz Çandar (gazeteci), Ali Bayramoğlu (gazeteci), İbrahim Kalın (Başbakan Baş Danışmanı), Mustafa Karaalioğlu (gazeteci), Mithat Sancar (öğretim üyesi), Ruşen Çakır (gazeteci), Fehmi Koru (gazeteci), Mümtazer Türköne (gazeteci), İhsan Dağı (öğretim üyesi), Zühtü Arslan (Polis Akademisi Başkanı)…

Aslında şaka gibi bir durum bu…

Devlet çatısı altında bir istişare toplantısı, devletin İçişleri Bakanı'nın katılımı, Polis Akademisi Başkanı'nın girişimiyle yapılan bir toplantı “anayasaya aykırılık” iddiasıyla, üstelik vahimi, “basına kapalı ve basına yansımamış bölümde söylenmiş sözler” nedeniyle soruşturmaya uğruyor.

Bir dönemlerin otoriter sistemlerinin polis devleti uygulamalarını andıran bu tür işler günümüzde ancak filmlere konu oluyor.

Bunun bir adım ötesi, akıldan geçirilen fikirlere tahmin üzerine ya da anlatılan rüyalara soruşturma açılmasıdır.

Bu girişim elbet bir yere varmayacaktır.

Elbet bu traji-komik durum “direnç politikaları”nın içine düştüğü aczi göstermektedir.

Ancak yine de bir sorun var.

Sorun “yargı”dır, daha doğrusu sorunun adı “yargı”dır.

Hukuk devletlerinde yargıdan, yargıçtan, savcıdan beklenen, “özgürlüklerin özünü zedelemeyecek” yorumlardan yola çıkmaları, “sorun çıkarmak” yerine “sorun çözmeleri”dir.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.