21 Kasım 2024
  • İstanbul6°C
  • Diyarbakır11°C
  • Ankara14°C
  • İzmir19°C
  • Berlin1°C

‘PARALEL’ MANİPÜLASYON

Cafer Solgun

16 Ocak 2014 Perşembe 08:44

17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasına karşı “istiklal ve istikbal” savaşı açan iktidar partisi, kamuoyunda ciddi bir “algı” manipülasyonu kampanyası yürütüyor. Olayın bir “darbe girişimi” olduğu iddiasını inandırıcı kılmak için yürütülen bir “kampanya” bu.

Bu algı operasyonunun en önemli boyutu, devletin “şüpheli” olduğu bütün kirli işlerin aslında “paralel devlet işi” olduğu kanaatini yaygınlaştırmak. Kampanyanın en önemli “hedef kitlesi” ise, Kürtler. Mesela Paris ve Roboski katliamı “paralel devlet işi” şeklinde yansıtılıyor.

Malum, Paris’te Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez’in katledilmeleriyle ilgili katil zanlısı Ömer Güney’e ait olduğu söylenen bir ses kaydı, dikkatlerin bir kez daha MİT üzerinde yoğunlaşmasına yol açtı. Güney’in isteği doğrultusunda bir “yakını” tarafından internete konulduğu belirtilen kayıtta, Ömer Güney ile kimliği meçhul MİT mensuplarının Avrupa’daki bazı PKK kadrolarının ne şekilde öldürüleceği üzerine planlar yaptığı görülüyor.

Ses kaydı gerçekten Ömer Güney’e mi aittir? Konuştuğu kişiler kimlerdir? Bu soruların yanıtlarını, olayla ilişkisi olduğunu yalanlayan ama öte yandan “idari inceleme başlattık” diyen MİT’ten alabilecek miyiz, göreceğiz.

Fakat bu konuda dikkatlerin Ankara (siz MİT anlayın) üzerinde yoğunlaşmasının yegâne nedeni bu değil. Önceki yazımda (Paris soruları) üzerinde durdum. Fransa Türkiye’yi “işbirliği yapmamakla” suçluyor ve Türkiye de Fransa’yı. Açık ki soruşturmanın “kilidi”, Fransa’daki Kürt kurumlarına sızdırılmış bir “eleman” olduğu anlaşılan Ömer Güney. Sakine, Fidan ve Leyla’nın avukatı Antoine Comte da Güney’in bir “Türk ajanı” olduğu yönünde çok miktarda bulgu bulunduğunu söylüyor.

İlginç bir bilgi daha: Katliamın dosyasına bakan anti-terör yargıcı Jeanne Duye’nin evine 23 Eylül 2013 günü hırsız ya da hırsızlar girdi. Olayı adli bir vaka olmaktan ziyade “ilginç” kılan, yargıcın evine zorlanmadan giren kişi ya da kişilerin Duye’nin “hassas” dosyalarının bulunduğu dizüstü bilgisayarını çalmaları.

Fransa, olayı aydınlatmak konusunda hiç kuşkusuz, birinci dereceden sorumluluk taşıyor. Ama Ömer Güney’in kim olup olmadığını açıklaması gereken de Ankara. Cinayetten kısa süre önce Ankara’ya geldiğinde Güney kimlerle temas kurdu? Bu ve başka soruların cevabını MİT ve her dara düştüğünde cansiperane MİT’i savunan Başbakan Erdoğan’ın bildiğini düşünüyorum.

Roboski katliamıyla ilgili ise, neredeyse “muğlâk” hiçbir şey kalmadı. Çoğu çocuk yaşta 34 Roboskili köylünün hunharca katledilmeleriyle sonuçlanan sürecin “düğmesine” MİT basmış, TSK da harekete geçmiş ve bilinen sonuç... Bu olayda “paralel devlet” kim oluyor?

Bu olaylarla ilgili açık seçik sorumluluğunu muğlâklaştıran, hesap vermekten kaçınan bir devlet anlayış ve pratiği ile karşı karşıyayız. Çok açık söyleyeyim, eğer işin içinde başka oluşumlar varsa bile, yine de muhatap ve sorumluluk sahibi olan, devletin kendisidir. Kendisini devletleştirdiğini düşünen Ak Parti iktidarıdır.

Onu da paralel devlet yaptı, bunu da onlar yaptı” kampanyası, bu nedenle devletin sorumluluğunu örtbas etme, Kürtlerin kafasını karıştırma gayretidir. Hem Cemaat ile kavgasına “gerekçe” üretmiş oluyor, bir “algı” manipülasyonu yapıyor ve hem de hesap vermekten kaçmış oluyorlar.

Nereye kadar? Sorular ve gerçekler muhataplarının peşini bırakmayacak.

Peki, bu olayların “sahibi” olanların da “paralel devlet yaptı” korosuna katıldıklarını düşündüren açıklamalarına ne demeli? Elbette bununla ilgili de söylenmesi gerekenler var...

• 19 Ocak günlerden Hrant günüdür. O gün arkadaşımız Hrant’ı anmak için saat 15:00’te Agos’un önünde olacağız..
.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.