22 Kasım 2024
  • İstanbul7°C
  • Diyarbakır9°C
  • Ankara13°C
  • İzmir18°C
  • Berlin1°C

PAKET, NEDEN BÖYLE?

Hüseyin Gülerce

02 Ekim 2013 Çarşamba 08:28

Sayın Başbakan’ın açıkladığı 21 maddelik demokratikleşme paketine, beklendiği gibi üç ayrı tepki oldu:

1. Paketi olumlu bulup, devamı da gelecek diyerek takdir edenler. 

2. Bir süredir AK Parti’yi, reformlar konusunda yavaş davranıyor diyerek eleştiren kesimlerin ağırlıklı olduğu “yetmez ama evet” diyenler.

3. Anında, “dağ fare doğurdu” diyerek, iktidarın her yaptığına karşı çıkan otomatiğe bağlı itirazcılar… 

Pakete, “yetmez ama evet” denmesiyle ilgili birkaç hususu belirtmek istiyorum. Elbette daha tatmin edici, heyecanlandırıcı maddeler de olabilirdi. Özellikle samimiyetlerinden şüphe edilemeyecek liberal demokrat arkadaşların tavrını, bu açıdan anlayışla karşılamak lazım. Ancak işin teorisi ile pratiği arasındaki fark zaman zaman unutuluyor. Meselenin bamteli de burası… 

En başta meramımı tam ifade etme sadedinde bir hatırlatmada bulunayım. Liberal demokrat pek çok isim geçmişte Cem Boyner başkanlığında Yeni Demokrasi Hareketi çatısı altında bir araya geldiler. Çok güzel şeyler söylediler, çok arzu edilen vaatlerde bulundular ama partileri, 1995 seçimlerinde yüzde 1 oy bile alamadı. Şaka ile karışık söyleyeyim, böyle durumlarda; “haklısın ama alacağın yok” deniyor... Neden böyle oldu? Çünkü o arkadaşların algıladıkları Türkiye, bulundukları yerden görünen Türkiye, asıl Türkiye değil… Ayrıca, siyaset yapmak bambaşka bir şey. Kınamak için söylemiyorum, nasıl parlak ekonomi profesörleri çok haklı eleştirilerde bulundukları, heyecan verici çözümler önerdikleri halde, vergi rekortmeni işadamı olamıyorlarsa, benzer realite siyaset için de geçerli. 

AK Parti evet, demokratikleşme konusunda heyecanını kaybetmek ve taleplerin gerisinde kalmakla çok eleştirildi. Güzel bir espri var: ‘Hele bir sor bakalım neden böyle oldu?’ “Memleketin siyasi iklimi” buna müsaade etti mi? Darbe ve darbeye teşebbüs davaları devam ederken, vesayet bütün cephelerde, kozmik adamlarıyla, uyandırılan sürpriz aktörleriyle direnmeye devam ederken, yeni cepheler açılırken, bu konuda biraz insaflı ve anlayışlı olmak gerekmez mi? 

Türkiye’de anayasal dengeler henüz maalesef yerine oturmuş değil. Türkiye, asırlık bir vesayet sisteminden demokratikleşmeye öyle pat diye geçemez. Henüz yüzde 40 itibarıyla zihniyet olarak da ciddi bir direnç var. Bugün -Allah muhafaza- demokrasiye bir müdahale olsa, meydanlarda havai fişek gösterileri yapacak yüzde 40 çıkar bu ülkede. Onun için vesayetten demokrasiye geçişin tedrici olması, ihtiyatla, teenni ve temkin ile hareket edilmesi, dengelerin korunarak suhuletle yürünmesi isabetlidir. Ne güzel tespit: Acele edenler, trafiği karıştırır… Muhalefetin tepkilerini kaale almayan bir iktidar, tek bir yanlış adımda neye uğradığını şaşırır. AK Parti’nin şu paketi, İmralı ile bir pazarlığın değil, ülkenin ve insanımızın ihtiyaçlarının gözetilerek hazırlandığını anlatma titizliğine, dikkatine rağmen -ki, BDP’nin tepkisi de ortada- CHP ve MHP’nin eleştirileri nedir: “AK Parti, PKK’nın istediğini yaptı…” Şimdi insafla düşünelim. Ana dilde eğitim, özel okullarla beraber devlet okullarına da teşmil edilseydi ne olurdu? Çok açık söyleyeyim: Yerel seçimlerde AK Parti hüsrana uğrardı. 

Şimdi sorulacak şudur: Böyle yapıp demokratik cesareti övülen AK Parti sahneden çekilsin mi? Onun yerine gelecek bir koalisyon hükümetinden demokratikleşmeyi devam ettirmesi beklenebilir mi? Açıklanan paket, demokrasi yürüyüşünde bir kilometre taşını daha geçtiğimizi anlatıyor. Devamı gelecektir...