24 Kasım 2024
  • İstanbul5°C
  • Diyarbakır11°C
  • Ankara2°C
  • İzmir9°C
  • Berlin12°C

OSLO PROTOKOLLERİ NEDEN UYGULANMADI

Günay Aslan

08 Ağustos 2012 Çarşamba 02:19

Türkiye Kürt ve Kürdistan sorununda çok kritik bir süreçten daha geçiyor! Bir yandan şiddetli bir çatışma, diğer yandan bununla paralel tartışma yaşanıyor!

Fakat tartışmalarda Oslo’da yakalanan barışçıl çözüm olanağını AKP’nin neden ortadan kaldırdığı gündeme gelmiyor!

Oysa Oslo’da yakalanan fırsat Türk-Kürt vd. herkes için hayati önemdeydi. Türkiye tarihinde ilk defa Kürt sorununu diyalogla çözme fırsatı elde etmişti.

Yaşanan uzlaşma paha biçilmez değerdeydi.

PKK lideri Öcalan da zaten buradan hareketle bunun, ‘Türklerle Kürtlerin tarihteki en büyük anlaşması’ olduğunu söylemekteydi.

Evet; yıllar süren görüşmelerden sonra taraflar arasında ‘uzlaşma’ sağlanmıştı! Ne var ki ve ne acı ki sıra pratik adımlara gelince de süreç tıkanmıştı.

AKP protokolleri uygulamaya yanaşmamış, barışçıl çözüm için açılan kapıyı hoyratca PKK’nin yüzüne kapatmıştı.

Tabii AKP bunu tek başına yapmadı. Görüşmelerin başlaması gibi, protokollerin uygulanmaması da devletin bir politikasıydı.

Ne de olsa AKP ile ontolojik devlet arasındaki sorunlar aşılmış, Türkiye parçalanmış iradesini toparlamış, Kürt ve Kürdistan meselesindeki çatlağını onarmıştı.

AKP bu yüzden MHP’lileşmiş, ordu bu yüzden AKP’lileşmiş; ikisi birlikte ortak bir strateji geliştirmişti.

PKK’yle müzakereler bu sayede gündeme gelmişti. Yıllar süren peryodik görüşmelerin ardından da barışçıl çözüm olasılığı güçlenmiş, elle tutulacak kadar yakın hale gelmişti.

AKP sözcüleri durmadan PKK’nin masayı devirdiğinden, müzakere sürecini sabote ettiğinden söz ediyor ancak, müzakerelerinin kesilmesinin asıl nedeni Oslo Protokolleri’nin uygulanmaması, söz verilen pratik adımların atılmamasıdır!

Peki protokoller neden uygulanmamıştı? Neden yıllarca süren çetin müzakerelerinden sonra varılan mutabakat bir kenara atılmıştı?

Bu sorunun yanıtını geçen hafta BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’tan aldım!

Stérk TV’de ağırladığım Demirtaş’a, program dışında özel olarak bu konuyu açtım ve ilginç yanıtlar aldım.

Oslo Görüşmeleri sürecinde BDP de AKP’yle birçok görüşme yapmış, barışçıl çözümün gelişmesi amacıyla sürece ciddi katkı vermişti. Yani sürecin içindeydi.

Demirtaş’a göre AKP’nin protokolleri uygulamamasının iki nedeni vardı. Biri protokollerin içeriği, diğeri ise Suriye meselesiydi.

Protokollerin uygulanmayacağı ihtimali ortaya çıkınca, AKP’yle son kez görüşen Demirtaş, bu son görüşmeye ilişkin önemli bilgiler verdi.

Demirtaş başkanlığındaki BDP heyeti ile Beşir Atalay başkanlığındaki AKP heyeti görüşüyor ve protokollerinin ne olacağını tartışıyorlar.

AKP heyetinden bir üye, ’şimdi süreç değişti’ diyor ve şöyle devam ediyor:

“Ortadoğu’da Arap Baharı başladı, Türkiye’nin önemi arttı. AK Parti Hükümeti’ne büyük rol veriliyor! Bu durumda PKK’nin taleplerinde ısrar etmesi ona zarar verecektir. Şimdi biz ne kadar istersek o kadarını vereceğiz!”

Ardından sözü Selahattin Demirtaş alıyor; o da şunları söylüyor:

“PKK de aynı şeyi düşünüyor! Süreç değişti, Ortadoğu’daki yeni gelişmeler PKK’nin lehinde seyrediyor; PKK’nin önünde yeni fırsat yükseliyor, dolayısıyla daha ileri sonuçlar alacağını düşünüyor!”

Demirtaş bunları söyledikten sonra Atalay’ın yüz ifadesi değişiyor. “PKK böyle mi düşünüyor?” diye soruyor, “evet” yanıtını alınca, şaşırıyor ve notlar alıyor.

Ne ki görüşmeden bir sonuç çıkmıyor.

Demirtaş, “AKP, Arap Baharı, özellikle de Suriye meselesi ortaya çıktıktan sonra PKK’yi askeri yöntemlerle bitireceğine inandı” dedi.

Oslo Protokolleri’nin uygulanmamasının birinci nedeni olarak bunu gösterdi.

İkinci nedense protokollerin içeriğiyle ilgiliydi.

BDP Eşbaşkanına göre yıllar süren görüşmeler ışığında ortak ve özgür geleceğin parametreleri belirlenmiş, gelecek kağıt üzerinde açık bir biçimde şekillenmişti.

Protokollerle Türkçülük ve Sünnilik tekeli kırılıyor, her türlü kimliğin kendini özgürce ifade edebileceği, insan odaklı özgürlükçü ve katılımcı yeni bir anayasa öngörülüyor ve tekçi ulus devlet modelinden vazgeçiliyordu.

Demirtaş, “AKP bir dahaki seçimde iktidar olamayacağını gördü çünkü, üzerinde yükseldiği ideolojik zemini bu protokoller tasfiye ediyordu, bu yüzden uygulamaya yanaşmadı” dedi.

AKP’nin Suriye olayı patlak verdiğinde bölgede yürüttüğü ‘taşeron’ siyasetinin işe yarayacağını, PKK’yi bu sayede tasfiye edeceğini düşündüğü için protokolleri askıya aldığı anlaşılıyor.

Ancak, Türk devleti ve AKP Hükümeti’nin bunun tersi sonuçlar doğuracağını, sürecin PKK’ye yarayacağını hesaplamış olması da gerekiyor.

Devlet aklı bunu gerekli kılılıyor.

Buna rağmen PKK üzerindeki askeri ve siyasi baskıyı arttırılmış; Kazan Vadisi, Roboskî, Bingöl ve Bitlis’te olduğu gibi toplu katliamlar yapılmış, PKK liderine tecrit uygulanmış, KCK operasyonları yayılmışsa, bu ortada bir B Planı olduğuna işaret ediyor.

Acaba diyorum; Türkiye, Edirne’den Kerkük’e (Suriye Kürdistanı da dahil) yeni bir ülkenin mi, yoksa yine aynı coğrafyada kanlı bir Türk-Kürt boğazlaşmasının mı zeminini hazırlıyor?

Sizce süreç hangi yönde ilerliyor?

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.