22 Kasım 2024
  • İstanbul17°C
  • Diyarbakır11°C
  • Ankara16°C
  • İzmir19°C
  • Berlin2°C

ORTADOĞU VE KÜRTLER

Murat Belge

05 Ağustos 2012 Pazar 08:18

Ortadoğu, Ortadoğu’ya yakışır biçimde, iyice karıştı. Buranın genel siyasî geleneği ve kültürü, diktatörlükle mücadele edenlerin kendilerinin demokrasiden nasiplenmiş, demokratik değerleri sindirmiş olmalarını gerektirmiyor. Onun için, birkaç ülkede birkaç diktatörün devrilmesi bundan böyle o ülkede demokrasinin egemen olacağı anlamına gelmiyor. Bunun nasıl bir mekanizma olduğunu anlamak için öyle çok uzaklara bakmak da gerekmiyor. Türkiye’de Tayyip Erdoğan’ın geçirdiği değişime bakmak da yeterli.

Suriye’de olanlarında bu durumu bir yeni örnek olduğu anlaşılıyor. Muhaliflerin vahşeti, Esed hanedanının varoluş biçimini meşrulaştırmıyor elbette. Ama o hanedanın vahşeti de muhaliflerinin böyle davranmasını haklı kılmıyor. Bu büyük altüst oluşlar, silâhlı mücadelelere dayalı arbedeler kural olarak böyle, başka türlüsünü görmedik. İnsanların içindeki iyiliği çıkaran değil, en vahşi içgüdülerini harekete geçiren ortamlar.

Benim asıl değinmek istediğim konu, Kürtler konusu. “Suriye” dendiğinde ilk akla gelecek konulardan biri Kürtler olmazdı Türkiye, İran ve Irak’a benzemezdi bu bakımdan. Ama şimdi öyle değil, “Suriye” başlığı alında sıralanacak belli başlı konulardan biri oldu.

Bu, bölgenin geleceğine ışık tutan bir olgu. Bundan böyle, Ortadoğu’da nerede ve hangi biçimde sorun, kargaşalık çıksa, bunun bir yerinde Kürtler olacak ya da Kürtler’i bir biçimde ilgilendirecek. Bunun nedeni çok basit ve açık. Yalnız Ortadoğu’da değil, sanırım bütün dünyada, bir “ulusal devlet”e sahip olmayan en büyük, en kalabalık “ulusal topluluk”, Kürtler. Ayrıca, bu Kürtler, birkaç ulusal devletin topraklarında yaşıyorlar. Onlar bu toprakları kendi anayurtları olarak tanıyor, biliyor. Ama anayurtlarında bir başka “ulusal” egemenlik var. Sonuç olarak, güçlü bir Kürt milliyetçiliğini var etmek için gerekli bütün koşullar hazır.

Dolayısıyla Kürt “sorunu”, yokmuş gibi görmezden gelinecek, geçiştirilecek bir konu değil artık. Sözü ettiğim milliyetçi ideolojinin gelişmediği dönemlerde, topraklarında Kürt nüfus barındıran ülkeler, sınırlı politize Kürtler’i görece kolay biçimde etkisizleştirebiliyor, politizasyonun geniş kitleye sıçramasını önleyebiliyorlardı. Bu şimdi çok zor, yakında imkânsız olacak. Bu koşullarda, eski yöntemlerde ısrar etmek, bir şeyleri ertelemeyi politika bellemek, bu ülkelerde yönetimde olan güçlerin sorunlarını çözmeyecek. Tersine, ertelendiği sanılan sorunlar büyüyerek yeniden gündemin ortasına düşecek. Düşmanlıklar bilenecek; çelişkiler keskinleşecek.

Bu konu, varolan statüleri koruyarak çözülecek bir konu değil. Son derece çetrefil, çünkü olayla ilgili taraf çok, hattâ Kürtler’in kendi aralarında bile uyum yok ve bu tarafların birbirleriyle anlaşma ihtimalleri de bir hayli zayıf. Onun için şimdiye kadar, önemli değişimler dış dinamiklerin ağır bastığı konjonktürlerde ortaya çıktı: Irak savaşı doğrudan Kürtler’le ilgili bir olay değildi ama onun sonucunda özerk bölge kuruldu. Şimdi Suriye’de benzer bir süreç işliyor.

Burada, olayı böyle oldu-bittilere bırakmayan, ortak bir çözüm için ortak bir çabayı örgütleyebilen ve yürütebilen bir irade ya da “iradeler koalisyonu” gerekiyor.

Ama böyle bir şeyin olabileceğinden hiç umudum yok.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.