18 Mayıs 2024
  • İstanbul21°C
  • Diyarbakır25°C
  • Ankara26°C
  • İzmir26°C
  • Berlin19°C

ORTA DOĞU'DA AMERİKA'NIN DEĞİŞEN İTTİFAKLARI

Ceren Kenar

07 Kasım 2013 Perşembe 05:58

Amerika'nın Orta Doğu'da son yüzyıl içindeki macerası şimdi bazılarını unuttuğumuz ilginç ittifaklara sahne oldu.

Amerikan Başkanı Woodrow Wilson, Birinci Dünya Savaşı sonrası bağımsızlık hayalleri ile yanıp tutuşan Araplar tarafından self-determinasyon ilkesi nedeniyle bir kahraman olarak görülüyordu. Orta Doğu'da yaşlı sömürge güçlerinden bıkmış kitleler için, Amerika yeni bir umuttu. "İslamcı"sından, milliyetçisine Arap yazarlar Wilson'dan methiyelerini esirgemedi.

Amerika'nın Arap dünyasındaki bu pozitif imajı, İsrail'in kuruluşundaki Amerikan desteği ile yerini öfkeli bir tepkiye bıraktı. Suveyş Kanalı krizinde (1956), Amerika'nın Fransa ve İngiltere'ye karşı çıkarak tarafını İsrail'den yana değil, Mısır ve Nasır'dan yana koyması bile bu öfkeyi azaltmadı.

Soğuk savaş döneminde, Amerika'nın Orta Doğu siyasetine damgasını vuran sadece İsrail değildi. Hatta ve hatta İsrail'e verilmeyen başlanılan koşulsuz desteğin altında yatan faktörlerden biri, Arap ülkelerinin komünist tehdit karşısında güvenilmez bulunmasıydı. Mısır'da Nasır'ın iktidara gelmesi ile başlayan üçüncü dünyacı Arap milliyetçiliğinin yükselişi, Amerikalılar açısından tehlike çanlarının çalması demekti. Suriye ve Irak'ta gerçekleşen Baas devrimleri bu endişenin derinleşmesine sebebiyet verdi.

Amerika için soğuk savaş döneminde asıl müttefik ve bölgenin polisi olarak görülen ülkeler İsrail ve Şah idaresi altındaki İran'dı. Türkiye ve Suudi Arabistan'ın pozisyonu daha çok ikincil durumdaydı. Örneğin Nasır'ın ömrü kısa süren Mısır ve Suriye'yi birleştirme girişimi Suudi Arabistan tarafından desteklenmiş ve Amerika'nın tepkisini çekmişti. 1973 Arap-İsrail Yom Kippur Savaşı sırasında Suudi Arabistan'ın Amerika'ya uyguladığı petrol ambargosu, sadece iki ülke ilişkilerine değil, Amerikan ekonomisine de büyük hasar vermişti.

1979 İran Devrimi tüm bu denklemi değiştiren bir oyunbozucu oldu. İran'ı sadece siyasi nedenlerden ötürü değil, mezhep faktörü yüzünden de tehdit olarak algılayan Suudi Arabistan'ın yıldızı parladı. Hatta ve hatta tekinsiz ve güvenilmez bulunan Saddam Hüseyin bile Irak-İran savaşı sürecinde yoğun olarak desteklendi.

Bölgede son 30 yıldır devam eden İran-Suudi Arabistan rekabetinde Amerika'nın tavrı netti ve Suudi Arabistan'ın konforu yerindeydi.

Şimdi, İran'ın müzakere masasına dönmesiyle beraber Suudi Arabistan panik içinde bu dengenin bozulmasından endişe ediyor. Peki bölgede kartlar yeniden dağıtılırken, Suudi-Amerikan ilişkilerini ne bekliyor? Buradan devam...

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.