OPERAYA MESCİT
Ahmet Altan-
06 Haziran 2012 Çarşamba 07:00
İşler çığırından çıkınca hergele gençlerin işi matrağa vurup bir tekerlemeye dönüştürdükleri “Çevik Bir, Tayyip İki” lafı dilden dile gezerken yavaş yavaş da bir gerçeğin anlatımını yansıtmaya başlıyor.
Çevik Bir’in “laikçi” 28 Şubat’ından sonra Tayyip Erdoğan’ın “dinci” 28 Şubat sürecine giriyoruz.
Çevik Bir’in derdi laiklik değildi.
Tayyip Erdoğan’ın derdi de din değil.
Biri “laiklik” kavramını bir başka gerçeği saklamak için kullanıyordu, diğeri de “din” kavramını bir başka gerçeği saklamak için kullanıyor.
Laikçi 28 Şubat yakın tarihin en büyük soygunlarından birinin paravanıydı.
Dinci 28 Şubat da, Avrupa Birliği yolundan ayrıldıktan sonra bütün vizyonunu kaybeden, büyük sorunları çözmekte çaresiz kalan bir adamın “başkanlık” koltuğuna oturana kadar “vizyonsuzluğunu ve yetersizliğini” gözlerden saklamak için bir paravan.
Çevik Bir “laiklik” sopasını dindar insanların kafasına vurmak için kullanıyordu.
Tayyip Erdoğan da din sopasını “muhafazakâr” bir hayatı benimsemeyenlerin kafasına vurmak için kullanıyor.
Çevik Bir, kendisine benzemeyeni aşağılamaktan bir cumhurbaşkanlığı çıkartmayı planlıyordu.
Tayyip İki de, kendisine benzemeyeni aşağılamaktan bir “başkanlık” çıkartmayı planlıyor.
Bir’in yaptıklarının da İki’nin yaptıklarının da toplumsal bir karşılığı yok.
Tayyip Erdoğan, opera ve bale salonlarına mescit koyacakmış.
Siz bu ülkede herhangi bir dindarın, bir muhafazakârın “opera ve bale salonlarında mescit olmazsa dinimi yaşayamam” dediğini duydunuz mu?
İslam tarihi boyunca “operada mescit olsun” diye bir tartışma yaşanmış mı?
İnsanlar, Don Giovanni operasının antraktında mescide namaz kılmaya mı koşacaklar?
Kuğu Gölü’nün balerinlerini seyrederken seyircilerin aklı bir yandan da kılacakları namazda mı olacak?
Obuaların akortları arasında abdest mi alacaklar?
Bütün dürüst dindarlara soruyorum, siz hayatınızda böyle bir saçmalık duydunuz mu?
Bu, gerçekten dinî bir ihtiyaçtan mı kaynaklanıyor?
Eğer bir tek aklı başında Müslüman “evet, bu önemli bir ihtiyaçtır” derse bütün söylediklerimi geri alacağım.
Çevik Bir, “her caminin yanına bir opera salonu kuracağım” deseydi ne kadar saçma olurduysa bu da o kadar saçma.
“Laiklerin” her caminin yanında bir opera salonu istemeleri ne kadar akla uygunsa, Erdoğan’ın her operaya bir mescit istemesi de o kadar akla uygun.
Aynen Çevik Bir gibi Tayyip Erdoğan da aslında “kendi gücünü” kendisine benzemeyenlere göstermek, her türlü saçmalığı gerçekleştirebileceğini kanıtlayarak kendisini desteklemeyenleri aşağılamak, gerçek sorunları gözlerden saklamak için bir saçmalıktan diğerine fırlıyor.
Manasız tartışmalarla hem toplumu yoruyor, hem gerginliği arttırıyor, hem de toplumun enerjisinin heba olup gitmesine neden oluyor.
Bu, bir “güç delirmesi” bence.
AKP’nin âkil adamları da “ne oluyor” diyemiyor bir türlü ama sonunda onları da bunaltacak Erdoğan.
İlk isyan sinyali Diyarbakır’daki AKP’lilerden geldi.
Uludere’yi çözme, operaya mescit yap.
Memleketin sorunu ne, Erdoğan’ın sorunu ne?
Elbette bu ülkede kendilerine benzemeyen insanları aşağılamak ve cezalandırmak isteyen “muhafazakârlar” da vardır, “intikam saatinin” geldiğini düşünenler de vardır, operaya mescit yapıp “güçlerini göstermek” isteyenler de vardır.
Ama Erdoğan’ın sandığı kadar kalabalık mıdır bu insanlar?
Barış ve huzur içinde, saygı görerek, işlerini güçlerini yapıp, inançlarını özgürce hayatlarına yansıtarak yaşamak isteyen muhafazakârlar böylesine bitmeyen bir gerginliği, kaçınılmaz bir toplumsal çatışmanın taşlarının döşenmesini istiyorlar mı?
Sanmıyorum.
2007’deki “başörtüsü” krizi sırasında Anadolu’yu dolaşmıştım, muhafazakârların çoğunluğu “bu da nereden çıktı” diyorlardı.
Anayasa’nın değişmesini beklerken böyle bir krize takılarak anayasayı ertelemeyi uygun bulmuyorlardı.
Toplumun başta Kürt meselesi olmak üzere çok ciddi sorunları var.
Alevi sorunu var, Kıbrıs sorunu var, Avrupa Birliği sorunu var, iş kazalarında ölen binlerce işçi var.
Bunların hiçbiriyle ilgilenmiyor artık Erdoğan.
“Kürtajı yasaklayacağım, sezaryeni durduracağım, operaya mescit, Çamlıca’ya cami yapacağım” diyor.
Toplum başka bir yana gidiyor, Erdoğan başka bir yana.
Erdoğan, gittiği ters yola kalabalıkları da sürükleyebileceğini sanıyor ama bence yanılıyor.
Çevik Bir de öyle sanıyordu, 28 Şubat’tan sadece üç yıl sonra 28 Şubat’ın “düşman” ilan ettikleri iktidara geldi.
Erdoğan’ın 28 Şubat’ının da benzer bir sonuç yaratmayacağını kim biliyor?
Koca bir toplum bir adamın manasızlıklarına bu kadar esir düşmez.
“Muhafazakâr olmayanları aşağılayacağım” derken keyfî hareketleriyle bütün toplumu aşağılamaya başladı Başbakan.
Operaya mescit.
Dünya çalkalanırken Türkiye’nin hükümetinin meselesine bak.
Tayyip Erdoğan siyaset tarihine geçecek diye bekliyorduk, galiba “Tayyip İki” olarak mizah tarihine geçecek.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.