18 Aralık 2024
  • İstanbul8°C
  • Diyarbakır-1°C
  • Ankara-3°C
  • İzmir7°C
  • Berlin5°C

OLAYIN GİDİŞATI

Murat Belge

07 Nisan 2013 Pazar 06:30

Yakın geçmişte “Demokratik Açılım” adıyla anılan bir yeni politika ilân edilmişti. Bu da, “Kürt sorunu”yla ilgili bir politikaydı. Toplumun belirli kesimlerinde bir sevinç havası estirmişti. Bugün “Barış Süreci” denince taş kesilen çevreler doğal olarak buna da hemen karşı çıktılar, karalamaya giriştiler. O günlerde BDP de hiç hoşnut görünmüyordu bu “Demokratik Açılım”dan.

Oysa toplumda ezici çoğunluk barış istiyordu. Bu ülkede yaşayan Kürt nüfusun bayağı büyük kısmı için bağımsız bir Kürdistan kurmak üzere Türkiye’den ayrılmak, mutlaka erişilmesi gereken bir hedef değildi. Erişildiğinde rahat ve huzur sağlayacak bir şey olmadığı da belliydi. Bu böyleyse, sürüp giden müzmin savaş da anlamlı olmaktan çıkıyordu. Varılan noktada, demokratik siyasî mücadeleyle elde edilebilecek kazanımlar, silâhlı mücadelenin getirdiklerinden daha çekici görünüyordu.

Durumu böyle değerlendirdiğim için bu “Demokratik Açılım” evresinden çok memnun kalmıştım. Birkaç yazımda, bunun önemli bir kapı açtığı anlamına gelecek şeyler yazmıştım. Birtakım aksilikler (ya da belki kaçınılmaz kazalar) yüzünden, açılan bu kapı kapansa da, kapanmanın kalıcı olmayacağını, bir aşamada biriken enerjilerin gene bu doğrultuda yoğunlaşacağını savunmuştum.

Kapı kapandı. Gerekçe, “Habur’dan geliş üslûbu”ydu. Savaşın (ama ona bağlı olarak olanca eski düzenin ancien réjime’in) devamından yana olanların geçici bir zaferiydi bu. Yok, gelen o gerillalar düğün bayram havasındaymış, yok, sanki savaşı kazanmış gibi geliyorlarmış, falan filan. Başarılı oldular, Türk nüfus arasına hoşnutsuzluk yaydılar. Hükümet durdu. Hükümetin durmasıyla kalmadı olay. Hükümete yakın medya, durması, kapının da kapanması zaten doğru olanmış, dolayısıyla böyle olması iyi olmuş havasına girdiler.

Bu “eleştiri”lere karşı da yazmıştım. Adamlar elbette sevinecek, düğün bayram havasına girecek, ne var bunda heyheylenecek? Dört ayak üstünde sürünerek gelmelerini mi bekliyordunuz?

Ama egemen olan öteki havaydı. Bazı BDP’lilerin de “Oh! Neyse bu ‘Demokratik Açılım’ rezaleti bitti” diye göbek atacak tavırlar aldığını da hatırlıyorum.

Şimdi “Barış Süreci” başladı. Şu anda BDP bundan tedirgin olmuş gibi durmuyor herhalde. Öcalan’ın daha açık tavır almasının sonucu. Ama şu durumda BDP’nin nasıl tavır aldığı en önemli konu değil. Çok daha önemli olan, toplumun genelinde adı “Barış” olan sürece destek vermek isteyenlerin oranının artmış olması.

Normaldir. Toplumda yeni bir şey olunca, çoğunluk nasıl tavır takınacağına kolay karar veremez. Bizde olduğu şekilde, “Bu yenilik kötüdür” diye ses çıkaranların avazı dünyayı tutarsa, çoğunluk da buna bir ölçüde katılır ya da kapılır.

Ama, bütün vaat ettikleriyle “Demokratik Açılım” bir kapanıma dönünce, o aynı kararsız kitle iyi olabilecek bir fırsatın kaçtığını daha iyi hisseder. Yüksek sesle laf etmez ama içinden “Yanlış iş yaptık, yazık oldu” diye geçinir.

Bunların hepsi oldu. Onun için de bugün “Barış Süreci” başladı. Öcalan görüşmeleri ayan beyan ortaya çıktı. Ancien régime taraftarlarının umduğu gibi bir tepki çekmedi. Şimdilerde bir “âkil adam”lık motifi araya girdi ki, o cephe, şimdi bunu diline dolayacak, sabah akşam o adamlara sövecek. Bu arada, çok muhtemeldir, gene bazı kazalar olacak, bu süreç de bir yerlerde tıkanacaktır. Böyle olması hiç şaşırtıcı değil. Varolan tarafların her davranışı akılcı olmuyor. Sürecin düşmanları da boş durmuyor.

Ama ilk tıkanmadan sonra “barışçı” alternatifin tarafları nasıl kendiliğinden çoğaldıysa, böyle yeni “kapanmalar” da geçici olacak, yeniden açıldığında, barışa umutla bakanların oranı yeniden yükselecektir. Çünkü olayın kendisi, kendi “rasyonel” akışına bırakıldığında, oraya doğru akmaktadır. Nesnel koşullar (burada ve dünyada) silâhlı mücadeleyi değil, siyasî mücadeleyi öne çıkarmaktadır. Türkiye’de savaşın götürdükleriyle barışın getirecekleri arasındaki muazzam fark artık çok daha iyi görülmekte, anlaşılmakta, telaffuz da edilmektedir.

Onun için, genel çizgileriyle ele alındığında, uzun vadeye daha iyimser gözle bakabiliyorum. Ama tarihte hiçbir şey öyle kendiliğinden iyiye gitmez. Bunca yılın kötülüğünden sonra, “iyi”yi öne çıkarmak için çok çalışmak gerekiyor.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.